banner
anasayfa
ayinbitkisi
arsiv
bos1
baglantilar
iletisim
kitap
palmiye böceði
basýnda
siteyioneriniz
ulasim
intro

Peyzajda 4.Boyut, ülkemizde bilinmeyen veya yeteri kadar tanınmayan bitkiler hakkında, profesyonel ve amatörlere bilgi verilmesi amacı ile hazırlanan bir programdır. Her ay yeni bir bitki tanıtımı yapılmakta, Palmiye Merkezi deneyimleri de aktarılmaktadır.

Palmiye Merkezinin bir hizmeti olan, bu programın sizin veya bir arkadaşınızın e-posta adresine gönderilmesini arzu ediyorsanız, lütfen abone olunuz (abone olmak tamamen ücretsizdir, adresinize herhangi bir reklâm gönderilmeyecektir).

PEYZAJDA 4.BOYUT'a  abone olmak istiyorum>>>>>>>           Arkadaşımı öneriyorum>>>>>>




2023 YILI ARŞİVİ 2022 YILI ARŞİVİ 2021 YILI ARŞİVİ
2020 YILI ARŞİVİ 2019 YILI ARŞİVİ 2018 YILI ARŞİVİ
2017 YILI ARŞİVİ 2016 YILI ARŞİVİ 2015 YILI ARŞİVİ
2014 YILI ARŞİVİ 2013 YILI ARŞİVİ 2012 YILI ARŞİVİ
2011 YILI ARŞİVİ 2010 YILI ARŞİVİ 2009 YILI ARŞİVİ
2008 YILI ARŞİVİ 2007 YILI ARŞİVİ 2006 YILI ARŞİVİ
2005 YILI ARŞİVİ 2004 YILI ARŞİVİ

PEYZAJDA 4. BOYUT Nisan 2024


uploads/12042024093820/alcearosea.JPG

 

ALCEA ROSEA – GÜL HATMİ

Malvaceae (Ebegümecigiller) Ailesi, dünyada yaygın olarak bulunan 243 cins ve en az 4225 tür otsu, çalı veya ağaç formundaki bitkiyi içermektedir.

uploads/12042024093820/alcearosea4.JPG

Alcea cinsi Malvaceae ailesine ait olup, dünyanın değişik bölgelerinde bulunan 70 türü kapsamaktadır. En fazla tür sayısı, İran, Rusya ve Türkiye’dedir. Cinsin yayılımı; Avrupa (kuzey hariç), Kuzey Amerika, Afrika, Güney Rusya, Anadolu ve Afganistan’dır. Alcea cinsine ait bitkiler, halk tababetinde sıklıkla, böbrek, mesane taşları tedavisi, artrit, mide ve boğaz ağrıları, öksürük ve astımda, anti inflamatuvar, antiviral, antimikrobiyal, ağrı kesici, idrar ve balgam söktürücü olarak kullanılmaktadır. Alcea türlerinin antioksidan ve karaciğer koruyucu etkileri tıbben de rapor edilmiştir.

Alcea rosea, Malvaceae (Ebegümecigiller) ailesine ait otsu, çiçekli bir bitkidir, Althaea rosea’ adı, sinonim olarak kullanılmaktadır. Bitkinin ömrü genelde 2-3 yıl arasında olduğundan kısa yaşamlı perenniyal (çok yıllık) olarak kabul edilmektedir. Bitkinin ana vatanı bilinmemektedir, büyük ihtimal ile Türkiye’den köken alan bir kültürdür. Linnaeus adlandırmada, Yunanca ‘tedavi edici’ anlamına gelen althea ve Latince aynı anlamdaki alcea kelimelerinin ikisini de kullanmıştır.

Gül Hatmi’nin büyük, yuvarlak yaprakları, 5-7 adet derin olmayan loblar içerir. Ortadan çıkan gövde, üzerinde çiçekler açarak yukarı doğru uzar, bu arada üst yaprakların altından da çiçekler çıkarlar. Çiçeklerin oluşturduğu gövde 1,5-2,5 metre boya erişmektedir. Gelişmesini tamamlamış gövde üzerinde 5-9 çiçek bulunur. Ana gövde etrafındaki çiçekler tek veya küçük gruplar halinde bulunmaktadır. 10 cm çapa kadar ulaşabilen çiçeklerin rengi, beyaz siyah arası; çeşitli tonlarda, pembe, kırmızı, somon, sarı, mor ve portakal rengi olabilmektedir. Sonbaharda dikilen tohumdan çıkan bitkiler, ertesi yıl yazın, kısa sürede 15-2,5 metre boya ulaşarak çiçek açarlar. Çiçeklenme Mayıs ayından, Ağustosa kadar devam eder.

 

uploads/12042024093820/alcearosea5.JPG

Alcea rosea, dökülen tohumlarının, her yıl, yanlarında çimlenmesi ile kolaylıkla koloniler oluşturan bir bitkidir. Bitki, güneş veya yarı güneş alanı, organikten zengin, ağır ancak drenajı iyi olan toprağı tercih eder. Asit, alkali ve nötr ortamda gelişebilir, kışın aşırı ıslak topraklara dayanamaz. Özellikle genç bitkilerde, salyangoz, tırtıl ve yaprak bitleri büyük zarara neden olurlar. Bitki, ayrıca, kırmızı örümcek, külleme, yaprak lekesi ve antraknoz gibi mantar hastalıklarına karşı hassastır. Üretimi kolaylıkla tohumdan yapılır. −40 °C. soğuğa dayandığı söylenmektedir. Çiçekler, kelebekler ve arı kuşları için çekicidir.

Bugün, bitkinin birçok kültürü üretilmiştir. Bunlardan; Alcea rosea 'Nigra' bitki görünüşte aynıdır, çiçekleri, siyaha yakın çok koyu laciverttir. Alcea rosea 'Spring Celebrity Crimson' dayanıklı, kan kırmızı renkte çiçek açan, 70 cm kadar boylanan bodur bir kültürdür.

Fitoterapide, Alcea rosea’nın cilt ve barsak yumuşatıcı etkisi olduğuna inanılmaktadır. İltihaplarda, idrar kaçırma sorunlarında, dişeti kanamasında (ağız çalkalayarak) kullanılmaktadır. Yemeklerin süslenmesi için üzerlerinde veya altlık olarak kullanılmaktadır. Çiçekler, boya yapmakta da kullanılırlar.

Ülkemizde, cinsin tüm türlerine Gül Hatmi, Gül Fatma, Fatma Çiçeği, Fatmaana otu gibi değişik isimler verilmektedir. Doğamızda en çok rastlanan Alcea biennis (syn Alcea pallida) dır.

Peyzajda Kullanımı: Gül Hatmi, hemen her renk çiçekleri ile çok gösterişli bir süs bitkisidir. Mimari bakımdan yükseklik, kontrast sağlaması, eskinin ihtişamını hatırlatması bakımından kır bahçesi ve bordür arkası bitki olarak kullanılır. Genel olarak çiçek parselleri veya duvar kenarı bordürlerinde, kulübe etrafında ve informal bahçe tasarımında kullanılır. Özellikle duvar veya çit önünde, büyüdüğünde etkili bir görünüm sağlar. Yüksek boylu bir bitki olduğundan bahçenin arka planlarında tercih edilmelidir. Büyümüş bir grup Alcea rosea hep birden çiçek açtığında muhteşem bir görüntü oluşturur. Hayranlık oluşturan renginin dışında, büyük, sert koyu yeşil renkli yaprakları ile de dikkati çeker.

uploads/12042024093820/alcearosea3.JPG

uploads/12042024093820/alcearosea6.JPG

uploads/12042024093820/alcearosea7.JPG

uploads/12042024093820/alcearosea8.jpg

uploads/12042024093820/alcearosea1.JPG

uploads/12042024093820/alcearosea2.JPG

PEYZAJDA 4. BOYUT Mart 2024

uploads/06032024173031/cedrus7.JPG

CEDRUS LİBANİ - TOROS SEDİRİ - LÜBNAN SEDİRİ - KATRAN AĞACI

Cedrus, Pinacea (Çamgiller) ailesine ait ibreli bir ağaç cinsidir. Bu cinse ait türler, doğal olarak, Akdeniz havzasının dağlık bölgelerinde ve Batı Himalaya dağlarında 500-3200 metre yükseklikte bulunmaktadır. Sedir Ağaçları bulundukları dağlık bölgelerin iklimine uygun olarak; Akdeniz havzasında, yazın sıcak ve kuraklığa, kışın ise kar yağışına alışkındırlar. Himalaya Sedirleri ise yazın muson yağmurları, kışın ise soğuk ve kar yağışına dayanırlar. Sedir’ler, geniş gövdeli, 30-40 metre (ender olarak 60 metre) boya ulaşan, kokulu, reçinesi olan ağaçlardır. Kışın sıcaklığın -25 ˚C altına düşmediği bölgelerde süs ağacı olarak kullanılırlar. Türkiye sedirlerinin −30 °C soğuğa dayandığı bildirilmiştir.

Bugün 4 Sedir türü olduğu kabul edilmektedir. Bunlar; Cedrus libani (Lübnan veya Toros Sediri), Cedrus brevifolia (Kıbrıs Sediri), Cedrus atlantica (Atlas Dağları Sediri) ve Cedrus deodora (Himalaya Sediri) dir. Son çalışmalar, Kıbrıs Sedirinin bir tür olmayıp, Cedrus libani’nin bir alt grubu veya varyetesi olabileceğini göstermiştir.

Cedrus libani, 40 metreye kadar boylanan, 2,5 metre çapa kadar gövde yapabilen, her dem yeşil, ibreli bir ağaçtır. Ağaç, 50 yaşına kadar oldukça hızlı büyür, 70 yaştan sonra ise büyümesi son derece yavaştır. Uzun yaşama sahip bir ağaçtır, normalde 600 yaşına kadar yaşarlar. Antalya, Kumluca’da “Koca Katran” olarak bilinen örneğin, 3200 yaşında olduğu hesaplanmıştır. Ağaç doğal olarak Türkiye, Suriye ve Lübnan’da bulunmaktadır. Türkiye’de Batı Toroslardan başlayarak Hatay’a kadar uzanan coğrafyada bulunur. Bu ana yayılışı dışında ise Kuzey Anadolu'da Kelkit-Yeşilırmak Vadisinde Erbaa yakınlarında ve Niksar yörelerinde 100 hektarlık 2 adacık halinde bulunmaktadır. Ayrıca İç Anadolu’da Afyon-Emirdağ-Dandindere'de yayılışı vardır. Sedir ağacının bir varyetesi olan Cedrus libani var. stenokoma; Türk Sediri, Türkiye'nin güneybatısındaki dağlarda bulunmaktadır.

Cedrus, Yunanca “kédros” (Sedir Ağaçlarına verilen ad) dan üretilmiştir. Tür adı “Libani” ise ağacı ilk defa Lübnan’da görüp isimlendiren Fransız botanikçi Achille Richard tarafından verilmiştir. Cedrus libani, Lübnan’ın milli ağacıdır, Lübnan bayrağında ağacın resmi bulunmaktadır.

Toros Sediri’nin koyu kahverengi gövdesi, enlemesine çatlaklar gösteren nedbeler ile kaplıdır, bu çatlaklar kolaylıkla soyulurlar. Ağaç gençken tepesi konik yapıdadır, yaşlandıkça genişler. Ağaçların sık olduğu ormanlarda, bitkiler sıklıkla piramit formunda görülmektedir. Gövdeden ilk çıkan dallar, kalın ve genelde dikeydir, sonradan yatay duruma gelirler. İki tür (dimorfik) sürgün (dalcık) çıkmaktadır, uzun olanları dalların ana yapısını yaparlar, yaprakların çoğu kısa sürgünler üzerinde bulunur. 8–60 mm uzunluğunda, her dem yeşil, iğne yapraklar, açık veya koyu yeşil, bazen de mavimtırak renktedir. Uzun sürgünlerdeki yapraklar sarmal olarak çıkarlar, radiyer olarak uzanırlar, daha fazla sürgünün alt kısmında toplanmışlardır. Kısa sürgünlerde, 15-45 yaprak birlikte bulunur, bunlar da radiyer olarak uzanırlar.

Cedrus libani, 40 yaş civarında kozalak üretmeye başlar. Hazirandan Eylül ayına kadar açan çiçekler, bir yıl sonra sonbaharda olgunlaşıp tohum saçma aşamasına gelirler, bu işlem ilkbahara kadar devam eder. Erkek ve dişi kozalaklar kısa sürgünlerin uçlarında bulunmaktadırlar. Erkek kozalaklar, tek, dikey pozisyonda, 4-5 cm uzunluğunda, soluk yeşil, sonraları soluk kahve rengindedir. Genç dişi kozalaklar, sapsız olarak dalcıktan dikey çıkarlar, reçineli ve soluk yeşil renktedir. Olgunlaşan dişi kozalaklar 8-12 cm uzunluğunda ve 3-6 cm genişlikte, gri-kahverengi, odunsu yapıda, üzerleri pullu ve reçineli olarak görülürler. Olgun kozalaklar yukarıdan başlayarak aşağıya doğru açılmaya başlarlar, pullar dökülür ve 10-15 mm uzunluğunda, üzerlerinde 20-30 mm kanatlar olan tohumlar saçılmaya başlar.

Toros Sediri, asit ortamı tercih etmekle birlikte, nötr veya alkali ortamlarda da büyür. Geçirgen toprak tercihidir, çok ıslak, drenajı olmayan veya çamur ortamlarda yaşayamaz. Üretimi yalnız, tohum ile yapılabilir. Tohum çimlenmesi için soğuklama şarttır, tohumlar dikilmeden 2-4 hafta +4 °C de tutulmalıdır.

Peyzajda Kullanımı: Cedrus libani’ni 17. Yüzyılda, diğer Sedir Ağaçları ile Avrupa bahçeleri için aranılan bir süs ağacı olmaya başlamıştır. Bundan sonra dünyanın her tarafındaki ılıman iklim bölgelerinde, en popüler iğneli süs ağacı olarak kullanılmıştır. Özellikle geniş alanlardaki peyzaj çalışmalarında, gölge ağacı veya park ve bahçelerde süs ağacı olarak kullanılmaktadır

Sedir kerestesi, pürüzsüz yapısı, güzel sarı rengi ve kokusu ile bilinmektedir. Özellikle böceklere karşı son derece dayanıklıdır. Sedir tahtası ve sedir yağı güveler için doğal kovucu (repellent) dur, bu nedenle yünlü kıyafet ve malzemenin saklanacağı dolap ve çekmecelerin yapımında kullanılır. Sedir reçinesi ve sedir yağı, ağacın gövdesinden ve kozalaklardan elde edilmektedir. Bir tutam sedir tozu diş ağrısını dindirmekte kullanılır. Sedir ağacı talaşları yılanların gelmesini önler. Eski Mısır’da sedir, ölülerin muhafazası için kullanılmıştır.

uploads/06032024173031/cedrus4.JPG

uploads/06032024173031/cedrus5.JPG

uploads/06032024173031/cedrus6.JPG

uploads/06032024173031/cedrus1.JPG

uploads/06032024173031/cedrus2.JPG

  uploads/06032024173031/cedrus3.JPG

PEYZAJDA 4. BOYUT Şubat 2024

uploads/03022024153932/QUERCUS7.JPG

QUERCUS COCCİFERA - KERMES MEŞESİ – KIZIL MEŞE – DİKENLİ PIRNALKARA PIRNAL

uploads/03022024153932/QUERCUS1.JPG

Quercus coccifera, Fagaceae (Kayıngiller) ailesine ait, 700 kadar türü barındıran Quercus cinsinin bir türüdür. Doğal olarak Akdeniz Bölgesinde (Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Balkanlar, Türkiye, Kıbrıs, Libya ve Fas) bulunur. Kermes Meşesinin tarihi önemi vardır, eski zamanlarda bu bitki üzerinde yaşayan kermes koşnili adındaki böcekten elde edilen kırmızı renkteki boya, çeşitli amaçlar ile kullanılmıştır (Kırmızı dilimize Arapça’dan geçmiştir, “kirmiz” adlı bu böcekten gelmektedir). Tür ismi coccifera, Latince kermes böceğinin adı olan “coccum” dan, “fera” eki ise taşıyıcı kelimesinden türetilmiştir.

Quercus coccifera, genelde boyu 2 metreyi geçmeyen bir çalı olmakla birlikte 10 metreyi aşan örnekleri de vardır. Kıbrıs’ta Kalopanagiotis köyünde, 700 yaşında tahmin edilen bir ağaç 17 metre boyundadır. Ülkemizde, Gökçeada’da bulunan bir örneğin ise 12,5 metre boy ve 130 cm gövde çapında olduğu bildirilmiştir.

Kermes Meşesi, her dem yeşil bir çalı, bazen de ağaçtır. Gövdesi düzgün, kabuğu gri renktedir, yaş ile gövdede çatlaklar oluşur, ağaç yuvarlak ve enine genişleyen güzel bir taç yapar. Kalın, sert yapraklar 2-4 cm uzunluğunda, 1-3 cm genişliğinde, koyu yeşil renkte, kenarları dişli ve batıcı olup dallardan ardışık olarak çıkarlar. Bitki Mart-Mayıs ayları arası çiçek açar, çiçekler dalcıklar üzerinde sıralanmıştır. Ağaç tek eşeylidir, erkek ve dişi çiçekler ayrı dalcık üzerindedir. Erkek çiçekler bir sap üzerinde, salkım şeklinde birleşik olarak bulunurlar. Dişilerde oluşan palamutçuklar, döllenmeden 18 ay sonra, 2-3 cm uzunluk ve 1,5-2 cm genişliğinde palamutlara dönüşürler. Palamutlar, üst kısımda, üzerlerini bir şapka gibi örten uzun pulcuklar ile kaplanmıştır. Parlak, kahve rengi palamutlar, ertesi yılın Ekim-Aralık aylarında olgunlaşırlar. Palamutların boyları bitkiden bitkiye farklı olabilir, yenilebilir olmalarına karşın, tatları acıdır. Tohumları kavrularak kahve gibi içilir. Tohumlarının un haline getirilerek yemeklerde ya da ekmek yapımında kullanıldığı bildirilmiştir.

uploads/03022024153932/QUERCUS4.JPG

Quercus coccifera, güneşli ortamı ve nemli toprağı sever. Bununla birlikte, toprak için seçici değildir, her çeşit toprakta yaşayabilir. Meşe (Quercus) cinsi içinde kuraklığa en dayanıklı olanıdır. Üretimi tohum veya kardeşlerin kökten ayrılması ile yapılır. Bitki -12°C. soğuğa dayanıklıdır.

Quercus calliprinos (Filistin Meşesi) Doğu Akdeniz ülkelerinde bulunan bir meşedir, klasik Kermes Meşesi’nden farklı olarak; daha büyük, ağaç formundadır, palamutları da 2 cm’den büyüktür. Bugün, Quercus coccifera var. calliprinos olarak kabul edilmektedir.

Peyzajda Kullanımı: Quercus coccifera hemen her çeşit toprağa uyabilmesi, çok yüksek sıcaklığa ve kuraklığa dayanıklılığı nedenleri ile özellikle suyun kıt, iklim şartlarının zorluğu olduğu Akdeniz ve kıyı Ege bölgemizde seçilecek bir bitkidir.  Bitki kuraklığa en dayanıklı Meşe türüdür, Quercus ilex den daha dayanıklı olduğundan, çetin doğa şartlarının olduğu yerlerde tercih edilmelidir. Deniz kenarında çok rüzgâr alan, diğer meşelerin ve çam ağaçlarının yaşayamadığı ortamlarda kullanılabilir.

 

uploads/03022024153932/QUERCUS5.JPG

uploads/03022024153932/QUERCUS6.JPG

uploads/03022024153932/QUERCUS2.JPG

 uploads/03022024153932/QUERCUS3.JPG 

PEYZAJDA 4. BOYUT Ocak 2024

uploads/08012024121552/Slayt7.JPG

CERCİS SİLİQUASTRUM – ERGUVAN – JUDA AĞACI

uploads/08012024121552/Slayt6.JPG

Cercis, kuzey yarım kürenin (Amerika ve Asya kıtaları) ılıman bölgelerinde bulunan, 10 türden oluşan, Fabaceae (Baklagiller) ailesine ait küçük bir cinstir. Cins adı Cercis Yunan’ca “kerkis”: dokuma mekiğinden gelmektedir, tohum kılıflarının, dokuma mekiğine benzetilmesinden dolayı kullanılmıştır.

Cercis siliquastrum sıklıkla çok gövdeli olarak görülen, yuvarlak çatı yapan, yaprak döken Cercis cinsine ait küçük bir orman altı ağacıdır. Tür adı siliquastrum Latince “siliqua” tohum kılıfı ve “astrum” benzerlik kelimelerinden türetilmiştir. Efsaneye göre, İsa Peygamberin 12 havarisinden biri olan Judas Iscariot, Peygambere ihanet ettikten sonra, kendini bu tür bir ağaca asmış, bu olaydan sonra ağacın beyaz çiçekleri kırmızıya dönüşmüştür, bu nedenle ağacın Juda Ağacı olarak adlandırıldığı ileri sürülmüştür. Bir diğer ve daha mantıklı görüş ise Juda adının, Fransızca adı olan “Arbre de Judée” (bir zamanlar bu ağacın çok fazla bulunduğu Fransada dağlık bir bölge) den geldiği şeklindedir. Yapraklarının kalp şeklinde olmasından dolayı batı dillerinde “Aşk Ağacı” olarak da adlandırılmıştır. Erguvan Ağacı, Güney Avrupa ve Batı Asya’da (Fransa, İtalya, Balkanlar, Türkiye, Suriye, Filistin ve Kırım Yarımadası) doğal olarak bulunmaktadır.

Cercis siliquastrum, 12 m yüksekliğe ve 10 m çevre genişliğine ulaşabilen, yaprak döken, küçük bir ağaçtır. Genellikle çok gövdeli, büyük bir çalı görünümündedir. Marttan Nisan aylarına kadar uzanan, ilkbahar aylarında daha yapraklar çıkmadan, ağacın çıplak dalları, pembe-mor (erguvan rengi), küçük çiçekler ile kaplanır. 3-6 adeti, salkım oluşturan, 2 cm uzunluğundaki çiçekler, doğrudan eski dallardan, bazen de gövdeden çıkarlar. Bitki hermafrodittir, çiçeklerde erkek ve dişi organlar mevcuttur, döllenme genellikle arılar tarafından yapılır. Diğer Baklagillerde olduğu gibi çiçekler, 5 adet petal ve birleşmiş sepallerden oluşmaktadır. 5-10 cm uzunluğunda, yuvarlağa yakın, kalp şeklindeki yapraklar, almaşık olarak çıkarlar. İlkbaharda bronz rengi çıkan yapraklar, yazın koyu yeşil, sonbaharda sarı ve kahverengine dönerek dökülürler. Çiçeklenmeden sonra oluşan, üzerleri düzgün, gösterişli, 10 cm uzunluğa erişebilen, sarkıcı, tipik fasulye benzeri tohumlar önce pembemsi renktedir, kışın kahverengine dönerler ve uzun süre bitki üzerinde kalırlar.

uploads/08012024121552/Slayt2.JPG

Erguvan Ağacı, güneş veya yarıgölge ortamda, nemli ancak iyi drenajlı toprakta kolaylıkla gelişen, bakım gerektirmeyen bir bitkidir. Toprak pH sı için fazla seçici değildir, yüksek alkali ortamda bile büyümesine devam eder. İyi drenajlı olmayan ıslak ortamdan kaçınılmalıdır. Ağaç transplantasyondan hoşlanmadığı için, dikilrken yerinin iyi belirlenmesi, sonradan nakledilmemesi uygun olur. -18°C soğuğa dayandığı bildirilmiştir, kuraklığa da dayanıklıdır. Cercis siliquastrum, doğal haliyle bırakılmalı, mecbur olmadıkça budama yapılmamalıdır. Ağaç Baklagillerden nohut, fasulyede olduğu gibi, köklerine yerleşen bakteriler sayesinde, havanın azotunu alarak toprağa verir. Ağacın üretimi, tohum veya çelik ile yapılır. Ağaçtan elde edilen ahşabın, dekoratif bir görünümü vardır, ahşap kaplamada kullanılır, iyi cila tutar.

Erguvan Ağacı’nın, “Alba”, “Bodnant”, ”Carnea”, ”Penduliflora”, ”Rubra”, ”Variegata” gibi birçok kültürü elde edilmiştir. İstanbul Kenti özellikle Boğaziçi ilkbaharda açan Erguvan Çiçekleri ile meşhurdur. Erguvan, Bursa Kentinin de uzun asırlar sembolü olmuştur. 1394 -1429 yılları arasında Bursa’da yaşamış olan Mutasavvıf Emir Sultan (Şemseddin Muhammed) döneminde, Emir Sultan Dergahında, erguvan çiçeklerinin açtığı sürede; dini, sosyal ve kültürel alanlarda sohbetler yapılır, bu toplantılara “Erguvan Sohbetleri veya Erguvan Bayramı” denirdi. Bursa’da “Erguvan Bayramı” 19. Yüzyıla kadar devam etmiştir. Günümüzde Çatalca Belediyesi tarafından her yıl “Erguvan Festivali” düzenlenmektedir.

Peyzajda Kullanımı: Cercis siliquastrum, genelde yavaş büyüyen, fazla boylanmayan, gerek çiçekli gerek tohumlu zamanlarında güzel görüntü sergileyen bir ağaç olduğundan özellikle küçük bahçeler için uygundur. Genelde çok gövdeli olduğundan, kışın yaprakları dökülse bile sık dokulu, çıplak dalları ile güzel bir görüntü oluşturur. Vurgu bitkisi olarak soliter veya küçük gruplar halinde kullanılır. Orman veya çalılık sınırlarında veya patika kenarlarında kullanılmaya uygundur. Yol ağaçlandırmasına da uygun bir ağaçtır.

 

uploads/08012024121552/Slayt3.JPG

uploads/08012024121552/Slayt4.JPG

uploads/08012024121552/Slayt1.JPG

 uploads/08012024121552/Slayt5.JPG