|
Peyzajda 4.Boyut, ülkemizde bilinmeyen veya yeteri kadar tanınmayan bitkiler hakkında, profesyonel ve amatörlere bilgi verilmesi amacı ile hazırlanan bir programdır. Her ay yeni bir bitki tanıtımı yapılmakta, Palmiye Merkezi deneyimleri de aktarılmaktadır. Palmiye Merkezinin bir hizmeti olan, bu programın sizin veya bir arkadaşınızın e-posta adresine gönderilmesini arzu ediyorsanız, lütfen abone olunuz (abone olmak tamamen ücretsizdir, adresinize herhangi bir reklâm gönderilmeyecektir). PEYZAJDA 4.BOYUT'a abone olmak istiyorum>>>>>>> Arkadaşımı öneriyorum>>>>>> |
PEYZAJDA 4. BOYUT Kasım 2024
HEMİGRAPHİS ALTERNATA cv. EXOTİCA – MOR HEMİGRAFİS Hemigraphis alternata cv. exotica, çok yıllık, her dem yeşil, otsu bir bitki olan Hemigraphis alternata’nın bir kültürüdür. Ana bitki, 2500 dolayında türü içeren Acanthaceae (Ayıpençesigiller) Ailesine ait olup, doğal olarak Java ve Malezya’da bulunmaktadır. Strobilanthes alternata adı, Hemigraphis alternata’nın sinonimi olarak kullanılmaktadır. Bu kültürün parlak, buruşuk, mor renkli yaprakları, waffle’a (Belçika asıllı, üzerinde erimiş çikolata, krem şanti ve taze meyveler ile servis yapılan bir hamur tatlısı) benzetildiğinden İngilizce’de Purple Waffle Plant olarak adlandırılmıştır. Cins adı, Yunanca “hemi” yarım ve “graphis” fırça kelimelerinden türetilmiştir. “Alternata” sırayla, bir atlayarak demektir, yaprakların dizilişi için kullanılmıştır. Mor Hemigrafis, 20-30 cm’e kadar uzayabilen, mor renkli yaprakları ile dikkati çeken, sürünücü bir bitkidir. Bitkinin buruşuk yaprakları üstten bakıldığında, gri-yeşil ve parlak metal, alttan ise kırmızı ve mor olarak görülür. Kırmızı gövdeler, yana yatıktır, karşılıklı çıkan yapraklar oval şekilde ve hafif tüylüdür. İlkbahar ve yazın, yaprakların gövdeye birleştiği yerlerde, 5 taçlı, ufak, beyaz, çan şeklinde çiçeklenme görülür. Çiçekler küçük olmalarına karşın, beyaz renkleri ile parlak kırmızı-mor yapraklar arasında çok güzel bir kontrast ve görüntü yaratırlar. Hemigraphis alternata cv. exotica, tropik bir ev bitkisidir. Komposttan zengin, nemli ve iyi drenajı olan bir ortamı sever, güneş altı veya yarı gölgede yetişir. İç mekânda bol ışığa gereksinim duyar. Fazla miktarda direkt güneş ışını, yapraklarda yanıklara yol açabilir, yeterli ışık alamaması sonucu ise yaprakların, koyu kırmızı-mor renginin kaybolmasına neden olur. Bitki dona dayanıklı değildir, ülkemizde don olmayan yörelerde, don alan yerlerde ise mevsimlik olarak kullanılabilir. Yeterli susuz alamaması durumunda Mor Hemigrafis’in yaprakları sarkar ve daha da büzüşür, üretimi genelde çelikleme ile yapılır. Peyzajda Kullanımı: Hemigraphis alternata cv. exotica, ev ve işyerlerinde kullanıldığında, parlak, sıcak renkteki yapısı ile yıl boyu güzel bir görünüm sergiler. Özellikle toprak veya renkli saksılarda bitkiye uygun renk seçilerek çarpıcı bir görüntü elde edilebilir. ABD’de sıklıkla askılı saksılarda kullanılan bir bitkidir. Mor Hemigrafis, terraryum ve vivaryumlar için de uygun bir bitkidir, ancak akvaryumda su altı bitkisi olarak kullanılmaya uygun değildir. Hemigraphis alternata, Endonezya’da, idrar söktürücü, kanama durdurmada, dizanteride ve cinsel bulaşımlı hastalıkların tedavisinde halk ilacı olarak kullanılmaktadır. Bugün bitkinin, yara iyileşmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Ekim 2024
CROCOSMİA LUCİFER – KROKOSMİYA LUSİFER İridaceae ailesi, 99 cins ve 2245 türü kapsamaktadır. İridaceae ailesi içinde bulunan Crocosmia cinsi, soğanlı, çiçek açan 8 kadar türden oluşmaktadır. Bu cinse ait türler, doğal olarak, güney ve doğu Afrika’da, özellikle yazın yağmur alan güneşli, verimli otlak alanlarda bulunmaktadır. 8 türden oluşan Crocosmia’nın, bu türlerinden 400 dolayında kırmızı, turuncu, sarı renklerde varyantı üretilmiştir. Cins adı, Crocosmia, Yunanca “krokos” safran ve “osme” koku kelimelerinden gelmektedir (bitkilerin kurutulmuş çiçeklerinin sıcak suya batırıldığında safran benzeri koku çıkarmasına atfen bu ad verilmiştir). Crocosmia ‘Lucifer’ uzun hikayesi olan, birçok çaprazlamadan sonra elde edilen bir hibrittir. İlk hibritleme 1879 da Victor Lemoine tarafından başlamış, 1966 yılında Alan Bloom tarafından bugünkü Lucifer hibriti elde edilmiştir. Lucifer: Yunan mitolojisinde; bir melek olarak bilinmesinin yanı sıra şeytanın veya şeytanın oğlunun adıdır. Bitki çiçeklerinin çok koyu kırmızı olmasının şeytanı çağrıştırmasından dolayı bitki bu şekilde adlandırılmıştır. Crocosmia ‘Lucifer’, yaprak döken, soğan oluşturan, ince kılıç şeklinde yapraklara sahip, parlak kırmızı çiçekleri olan, çok yıllık bir bitkidir. Oldukça dayanıklıdır, ortalama 120 cm boya ulaşır. Çiçeklenmesi yazın başlar sonbahara kadar devam eder. Çiçek sapları üzerinde, ardışık dizili, 4-12 adet parlak kırmızı veya portakal rengi çiçek bulunur. Çiçekleri hermafrodittir. Çiçeklenme bitince, ortaya çıkan tohum kapsülleri güzel bir görünüm oluştururlar. Uzayan yapraklar dayanacak bir ortam bulamazsa çiçeklenmeden sonra yatmaktadır, bunların kesilmeden kışa kadar yerinde bırakılması, soğanların gelişmesine yardım edecektir. Sonbahar sonunda bozulan yapraklar, toprak seviyesinden 2-3 cm yukarıdan kesilirler. Bitkinin üretimi genelde, ilkbaharda bitki soğanlarının çıkarılıp yavruların ayrılması ile yapılır. Crocosmia’lar kısa zamanda, sık bitkilerden oluşan büyük bir koloni oluştururlar, bu nedenle 2-3 yılda bir seyreltme yapılmalıdır. Crocosmia ‘Lucifer’, toprak için seçici değildir; killi, kireçli, kumlu topraklarda yetişebilir, pH için de toleranslıdır. Bitki humustan zengin, iyi drenajı olan, nemli toprağı tercih eder, ancak aşırı su tutan bataklık bir ortamda yaşayamaz. Yarı gölgeye uyum sağlayabilmekle birlikte, tam güneşi tercih eder. -15°C. soğuğa dayanabilmektedir. Kırmızı örümceğe hassastır, bu zararlıya engel olmak için, haftada bir iki defa basınçlı su ile sulanması önerilmektedir. Peyzajda Kullanımı: Crocosmia ‘Lucifer’ kılıç şeklinde, güzel yaprakları ile bahçeye renk katar. Bordürde arka plan bitkisi olarak kullanılmaktadır. Sıklıkla “sıcak renk” etkisi yaratmak için, yaz sonunda açan dahliya, rudbekya ve kanna gibi çok yıllık bitkiler ile birlikte kullanılır. Geleneksel doğal bahçe peyzajında, uzun otsu bitkilerle beraber kullanıldığında güzel bir görünüm oluşturur aynı zamanda bu bitkiler, krokosmiya yapraklarına destek sağlarlar. Bordür veya çiçek tarhı için en az yirmi bitki kullanılmalıdır. Dikilecek soğanların toprak derinliği 3-5 cm, aralıkları ise 20-30 cm olmalıdır. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Eylül 2024
SEARSİA LANCEA – AFRİKA SUMAK AĞACI Searsia cins adı, Yale Üniversitesinden Prof. Dr. Paul B. Sears‘a atfen verilmiştir. Bu cinse ait türlerin çoğu, Güney Afrika’da bulunan ve daha önce Rhus cinsine ait olan bitkilerin de katılımı ile oluşmuştur. Güney Afrika’da 111 dolayında Searsia türü bitki bulunmaktadır. Bu cinse ait türler; trifoliate (üç yaprak) yapraklara sahip olmaları ve yaprakları ezildiğinde bir reçine kokusu çıkması ile tanınırlar. Searsia lancea, Anacardiaceae (Mango) ailesine ait bir türdür. Lancea, tür ismi Latince mızrak anlamına gelmektedir, bitkinin yapraklarını tarif etmek için kullanılmıştır. Afrika’da kullanılan Karee adı, Khoi lisanında içki yapılması anlamındadır. Ağaç doğal olarak Zambiya’dan Güney Afrika Cumhuriyeti batı Cape bölgesine (Zambiya, Zimbabwe, Botsvana, Namibya, Güney Afrika) kadar uzanan, akasya ormanlarında, drenaj kanalları, nehir ve dere kenarlarında bulunmaktadır. Bugün, ABD dahil birçok ülkede doğallaşmıştır, ancak Avrupa kıtasında fazla bilinmemektedir. Afrika Sumak Ağacı, her dem yeşil, iki cinsli (dioecious) küçük veya orta boylu bir ağaç olup, 10 metre boy ve 5 metre ene erişebilir. Genellikle tek gövdeli, alttan dallanan, yoğun ve yuvarlak taç yapan bir ağaçtır. Gövde koyu gri veya koyu kahverengi olup, çok defa düzgün olmayan çatlaklar gösterir. Dallar kırmızımtırak kahverengi yuvarlak veya hafif yivli ve sarkıcı özelliktedir. Dal üzerinde ardışık dizili, 2-7 cm sap (petiole) ile bağlı yapraklar birleşik yapıda olup, üç adet ince, mızrağımsı yaprakçıktan oluşmuştur. Yaprakların alt yüzleri soluk yeşil, üst yüzleri ise parlak yeşil görünümdedir. Erkek ve dişi çiçekler ayrı ağaçlarda oluşmaktadır. Çiçeklenme Kasım ayından Mart ayına kadar olmaktadır. Dalcıkların ucundan veya yanından çıkan çiçek sapları, 11 cm’e kadar olabilir. Çiçekler yeşilimsi sarı, güzel kokuludur, arı ve diğer böcekleri çekici özellikleri vardır. Meyveler Eylülden Ocak ayına kadar olgunlaşır. 5 mm çapa kadar ulaşabilen yuvarlak meyveleri, önce parlak sarı renktedir, olgunlaşınca kırmızı kahverengine dönüşürler. Meyveler kuşlar tarafından yenilmektedir. Searsia lancea, hafif alkali ve kuvvetli asit ortama dayanıklıdır, tuzluluğa da tolerans gösterir, drenajı iyi olmayan ortamlara bile dayanmaktadır. Sıcak, don ve kuraklığa dayanıklı olduğundan, bulunduğu ortamda kök sistemi oluştuktan sonra fazla bir bakıma gereksinim göstermez. Su gereksinimi fazla değildir, tam güneş altında olabilir, yaz sıcaklıklarına dayanıklıdır. –10 ºC dona dayanmaktadır, daha düşük sıcaklıklarda üst aksamı zarar görse dahi tekrar sürebilmektedir. Afrika Sumak Ağacı kolaylıkla, tohum, çelik veya kardeşlerin ayrılması ile üretilebilir. Çelik alma, sonbaharda genç sürgünlerden yapılır. Yılda 80 cm’e kadar boylanabilir. Searsia lancea dona dayanıklı, her dem yeşil, yuvarlak taç oluşturan bir ağaç olduğundan, altında bulunan, dona dayanıksız veya gölge isteyen bitkilerin korunmasına yardımcı olur. Gençken ağaç çatısının çok yoğun yapraklı olmasına karşın, yaşla yapraklar azalır, özellikle çok sıcak yaz günlerinde yaprak seyrelmesi olmaktadır. Toprak stabilizasyonu ve erozyonun önlenmesi için önemli bir ağaçtır. Meyveleri yenilebilir, önceleri bal birası denilen bir içki yapımında kullanılmıştır. Yaprakları çiftlik hayvanları tarafından yenilmekte, ayrıca kahverengi bir boya yapımında kullanılmaktadır. Güzel, estetik bir ağaçtır, söğüte benzeyen sarkıcı dalları nedeni ile havuz, su bahçeleri veya dere kenarlarında kullanılmaya uygundur. Peyzajda Kullanımı: Afrika Sumak Ağacı, bahçe, park ve caddeler için mükemmel bir süs ve gölge ağacıdır. Ağaç yapısı, sık dikilerek, rüzgâr, gürültü, görüntü için bir set oluşturmaya uygundur, özelikle mahremiyet istenen yerde kullanılabilir. Searsia lancea kök sistemi agresif olmadığından, kaldırım veya asfalt yanında cadde ağacı olarak kullanılabilir. Golf sahalarında kullanımı popüler olan bir ağaçtır. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Ağustos 2024
TETRACLİNİS ARTİCULATA – AFRİKA MAZISI Tetraclinis, Cupressaceae (Servigiller) ailesine ait rezin içeren bir cinstir. Bu cinsin yalnız bir türü vardır; Tetraclinis articulata (Sandarak Ağacı) olarak bilinen bitkinin eski adı Thuja articulata’ dır. Ağaç Batı Akdeniz bölgesine endemik bir türdür. Doğal olarak kuzey-batı Afrika’da Fas, Cezayir, Tunus’un Atlas Dağları bölgesinde ve Güney-Batı Avrupa’da Malta ve İspanya’nın Murcia, Sierra de Cartagena bölgelerinde bulunmaktadır. Malta’nın milli ağacıdır, bu ülkede Gharghar (Arapça Arar kelimesinden türetilmiştir) adıyla bilinmektedir. Malta adasında sayısı çok azalmış olduğundan yeni orman sahaları tesisi yapılmaktadır. Afrika Mazısı, doğal olarak deniz seviyesinden 1800 metre yüksekliğe kadar olan dağ yamaçlarında, kayalık alanlarda bulunmaktadır. İspanya’da kireçli arazide olmalarına karşın, kuzey Afrika’da asit ve alkali topraklarda bulunmaktadırlar. Tetraclinis articulata, yavaş büyüyen, 15 metre (nadiren 20 m) yükseklik ve 50 cm (nadiren 100 cm) genişliğe ulaşan bir ağaçtır. Sıklıkla kaideden, iki veya daha fazla gövdeli olarak büyüdüğü görülmektedir. Gövde düz veya kıvrımlı olup ince gri renkte bir kabuğu vardır, piramit şeklinde büyümektedir. Ağacın ortalama yaşam süresi 400 yıl kadardır. 2-8 cm uzunluğundaki dalcıklar, esnek yapıda ve eklemlidir. Yapraklar pul şeklinde, iki veya daha fazla adette üst üste yapışık gibi dururlar, dışarıdan yalnız 1 mm olarak görülürler. Ağaç sonbahar veya kışın çiçek açar, dişi ve erkek çiçekler aynı bitki üzerinde bulunmaktadır. Erkek kozalaklar küçük polen taşıyan pulcuklardan ibarettir, dişiler 4 parçadan oluşmuştur, bir sonraki yıl yazın olgunlaşırlar, içlerinde 3-4 adet 5-7 mm uzunluk ve 2 mm genişlikte, iki tarafında kanat bulunan tohum içerirler. Kanatçıklar, tohumların rüzgâr ile uzak yörelere dağılmasını sağlamaktadır. 10-15 mm uzunluğundaki, mavimsi kozalaklar döllenmeden sonraki 8 ay içinde kahverengine dönmekte, açılıp tohumları bıraktıktan sonra da uzun süre ağaç üzerinde kalmaktadır. Afrika Mazısı, sıcak ve bol güneşli Akdeniz iklimini tercih eder, drenajın iyi olmadığı topraklardan hoşlanmaz. Üretimi tohum ile yapılır. Kaç derece soğuğa dayandığına dair güvenilir raporlar olmamasına karşın en az -6 ºC dayanmaktadır. Gövdesi kesildiği zaman tekrar gövde veya gövdeler yapabilen az sayıdaki servilerden biridir. Altın-kahverengi veya portakal kırmızısı renkteki kerestesi mobilyacılıkta kullanılan ve tercih edilen bir üründür. Roma İmparatorluğu zamanından beri değerli mobilyalar için kullanılagelmiştir. Ağacın Sandarak adı ile bilinen reçinesi, lüks vernik yapımında kullanılmaktadır, özellikle değerli ürünlerde, boyaların özelliklerini kaybetmemesi için ideal koruyucudur. Geleneksel tıpta, mazıların değişik kısımlarından elde edilen çözeltiler; barsak ve akciğer infeksiyonlarında, ateş, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon tedavisinde kullanılmaktadır. Peyzajda kullanımı: Tetraclinis articulata, Batı Akdeniz’e endemik bir orman ağacıdır, bulunduğu yöreler için ekolojik, sosyoekonomik ve çevresel öneme haizdir. Ayrıca bulunduğu ortamda, rüzgâr ve yağmur erozyonunu engelleyici özelliği vardır. Sıcak ve kurak bölgelerde süs ağacı olarak kullanılmaktadır. Budanarak, ses, görüntü ve emniyet için perdeleme yapmakta kullanılır. Bonzai yapımında da kullanılmaktadır.
|
PEYZAJDA 4. BOYUT Temmuz 2024
İPOMOEA CARNEA SPP. FİSTULOSA – ÇALI SABAH SEFASI İpomoea, Convolvulaceae (Tarlasarmaşığıgiller) ailesine ait, 58 cinsten biridir. İpomoea cinsi, 1800 dolayında tek veya çok yıllık türü içermektedir. Türler Kuzey ve Güney Amerika kıtasında, Batı Hint Adaları, Havai, Asya ve Güney Afrika’da bulunmaktadır. İpomoea batatas (Tatlı Patates) ve İpomoea x multifida (Kardinal Sarmaşığı –İpomea quamoclit ve İpomea coccinea hibrididir-) birçok ülkede tanınan ve peyzajda sıklıkla kullanılan bitkilerdir. Cins adı İpomea Yunanca ips ve homoios kelimelerinden türetilmiştir; “solucan-benzeri” anlamına gelmektedir, bitkilerin sarmaşık şeklinde büyümesinden dolayı verilmiştir. Carnea, Latince “et rengi” demektir, bitkinin soluk, pembe renkli çiçeklerine atfen verilmiştir. İpomoea carnea spp. fistulosa, Sabah Sefası çiçeklerinin, çalı şeklinde gelişen bir türüdür. Doğal olarak Arjantin’den Meksika’ya kadar olan, Güney Amerika Kıtasının, tropik ve subtropik bölgelerinde yetişmektedir. Fistulosa eki Latince “kamış gibi” demektir, bitki gövdelerinin içlerinin boş olmasından dolayı kullanılmıştır. Çalı Sabah Sefası, kısmen yaprak döken, çok yıllık bir çalıdır, kışın genellikle uykudadır, sıcaklarla birlikte, hızlı bir büyüme göstererek, budama yapılmadığı taktirde, bir sezonda 3-5 metre uzunluğa erişebilir. Kısa sürede gelişerek, geniş rizomlu bir kök yapısı ve bundan çıkan gövdeler oluşturur. Bitkinin yeşil renkli, 10-15 cm büyüklüğündeki iri yaprakları, deltoid veya kalp şeklinde olup, uzun bir sap ile gövdeye bağlıdır, yaprakların ortasında belirgin bir ana damar vardır. Çiçeklenme, ilkbahardan sonbahar sonuna kadar devam eder. 5-8 cm uzunluğunda, ortaları pembe veya açık mor renkli çiçekler, grup halinde, dalların uçlarından çıkarlar. Türün bir varyetesinde çiçek renkleri tamamen beyazdır. Meyve kapsül şeklindedir, olgunlaşınca kahverengine döner, içindeki tohumlar kıllarla kaplıdır. İpomoea carnea spp. fistulosa, tam güneş veya yarı gölge, drenajı iyi olan ortamı tercih eder, toprak için çok seçici değildir, alkali ortamda da olabilir. Dona çok dayanıklı değildir, ancak kısa süreli -4ºC soğuğa dayanır. Üretimi, kolaylıkla, tohum veya çelikleme ile yapılır. Tıbbi çalışmalarda Çalı Sabah Sefası’nın alerjik proteinler içerdiği gösterilmiştir. Bitkinin tohumları zehirlidir, özellikle keçi ve koyunlarda ciddi rahatsızlık ve ölüme neden olabilir. Tohumlardaki zehirli maddeler swainsonine ve aşırı seleniumdur. Yapraklarda seleniumun aşırı toplanması, tohuma da geçmektedir. Mozambik’de 12 ay süre ile bu bitkilerin bulunduğu ortamda beslenen keçilerin %10’u ölmüştür. Yaprak veya tohumların ağız yolu ile alınmasında; hormonal değişiklikler, mide-barsak siteminde bozukluklar, immün sistemde ve embriyo gelişiminde bozukluk görülebilmektedir. Diğer taraftan İpomoea carnea spp. fistulosa tıbbi bakımdan faydalı bir bitkidir, içerdiği marsilin ile aynı olan bir komponentle sedatif ve antikonvulsan (sara nöbeti önleyici) etki gösterir. Bitkiden elde edilen bir glukozit olan saponinin kansere karşı koruyucu etkisi vardır, bitkinin yapısında, oksitosin hormonu etkisini yapan bileşimler bulunmaktadır. Çalı Sabah Sefası’nın gövdesinden kâğıt yapılabilmektedir. Brezilya’da pipo-çubuğu adı verilen, içi boş gövdeler, ağızlık olarak kullanılmaktadır. Tropik ve subtropik bölgelerde, kültürden kaçarak, özellikle nehir kenarları, yol kenarları veya diğer sulak alanlarda istila edici bitki olabilmektedir. Peyzajda Kullanımı: İpomoea carnea spp. fistulosa, tropik ve subtropiklerde, çit bitkisi ve rüzgar perdesi olarak, eski usul Çöl Bahçelerinde, girişlerde çiçekleriyle, karşılama çalısı olarak kullanılmaktadır. Çardaklarda, bol çiçekli bir sarmaşık olarak da tercih edilebilir. Sık budanarak şekillendirildiği takdirde, saksı için güzel bir seçimdir. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Haziran 2024
COTİNUS COGGYGRİA - DUMAN AĞACI - BOYACI SUMAĞI Anacardiaceae (Sakız Ağacıgiller), 82 cins ve 700’den fazla türü içeren bir ailedir. Aile üyelerinin çoğu Afrika, Asya, Avustralya ve Amerika’nın tropik bölgelerinde, az bir kısmı ise subtropik ve ılıman iklim bölgelerinde bulunmaktadır. Bu aileye mensup olan bitkilerin bir kısmı yenilebilen tohum ve meyveleri nedeni ile yakından tanınmaktadır. Anacardiaceae ailesinden; Mango (Mangifera indica), Şam Fıstığı (Pistacia vera), Kashew (Anacardium occidentale) ve Brezilya Karabiber Ağacı (Schinus terebinthifolia) iyi bilinen meyveli ağaçlardır. Cotinus coggygria (syn. Rhus cotinus), Anacardiaceae ailesinden, Avrasya’da bulunan, Cotinus cinsine ait bir türdür. Cins adı; Cotinus Yunanca “Kotinus” zeytinden gelmektedir. Tür adı coggygria; Yunanca “kokkugia” Duman Ağacının adıdır. Bitki, Güney Avrupa, Akdeniz sahillerinden, Kafkasya, Orta Çin ve Himalaya Dağlarına kadar uzanan coğrafyada doğal olarak bulunmaktadır. Türkiye’de Karadeniz, Batı Anadolu-Ege Sahilleri, Akdeniz Sahili ve Dicle bölgesinde bulunmaktadır. Duman Ağacı, çok dallı, 5-7 metreye kadar boylanan, yaprak döken bir çalıdır, nadiren ağaç formunda yükselebilir. Bitkinin yaprakları; mavimsi, 3-8 cm uzunluğunda yuvarlak veya oval şekildedir. Sonbaharda yaprak renkleri sarı, şeftali veya parlak kırmızı renge dönerler. Çiçeklenme mayıs ayında olmaktadır. 15-30 cm uzunluğunda saplar üzerinde, çok sayıda 5-10 mm çapında, soluk sarı veya sarı-yeşil renkli, 5 petalli çiçekler açarlar. Bitki hermafrodittir. Duman Ağacı adı, bitki geçmiş çiçeklerinin, saplar üzerinde birleşip, yazın pembe veya morumsu bir renk almasından dolayı verilmiştir. Cotinus coggygria, bol güneş veya yarı gölge ortamı tercih eder. Gölgeye dikildiği takdirde, kırmızı-mor yaprakları yeşile döner. Toprak için seçici değildir, alkali dahil toprak çeşitlerine dayanıklıdır, ancak iyi drenaj gereklidir, aşırı ıslak topraklara dayanamaz. Bitki yerine alıştıktan sonra susuzluğa nispeten dayanıklı olur. -25˚C soğuğa dayanmaktadır. Üretimi genel olarak tohum ile yapılır, ancak özel kültürlerin üretimleri, çelikle veya doku kültürü ile olabilmektedir. Bitki ömrünün, diğer ağaçlar ile kıyaslandığında oldukça kısa, 20 yıl kadar olduğu bildirilmiştir. Günümüzde, Duman Ağacı’nın birçok kültürü üretilmiştir. Bunlardan en fazla bilinen ve tutulanı Cotinus coggygria “Royal Purple” kompakt bir gövde ve koyu renk yapraklara sahiptir. “Young Lady”, bitkinin Avrupa versiyonunun daha kompakt ve küçük yapıda olanıdır, ilk 10 yılda ancak 120-180 cm boya ulaşır, küçük bahçeler için uygun bir seçimdir. “Velvet Cloak”, “Daydream”, “Golden Spirit” gibi daha birçok varyete bugün peyzajda kullanılmaktadır. Peyzajda Kullanımı: Cotinus coggygria’nın birçok kültürü peyzajda kullanılmaktadır. Çarpıcı renkteki yaprakları ve çiçeklenmeden sonra bozulan çiçeklerin yaptığı renkli yumaklar nedenleri ile ana girişlerde, tek veya çift olarak, vurgu ağacı olarak kullanılır. Sıklıkla, budanarak çit veya yürüme yolları yanında bordür bitkisi olarak uygulanmaktadır. Dayanıklı bir bitki olmasının yanında, kısıtlı toprak olan yerlere uyum sağlar. Kurak, kayalık arazide, susuzluğa dayanıklı olduğu için tercih edilir. Elektrik tellerinin bulunduğu alanlarda, fazla uzamadığından yıllarca budamaya gereksinim kalmadan kullanılabilir. Cotinus, yakın akrabası olan Rhus (Sumak) ile aynı aileye mensuptur. Sumak Arapça “summaq” = kırmızı kelimesinden devşirilmiştir. Orta- Doğuda, bu bitkiler akrabaları Sumaklar gibi tekstil endüstrisinde; halı ve kilim yapımında kullanılan kırmızı boya imalatında kullanılmaktadır. Boyacı Sumağından, önemli bir esansiyel yağ çözeltisi elde edilir. Bu çözelti, antibakteryal, antifungal, antiviral, antikanser, antigenotosik (genetik toksiteye karşı), iltihap önleyici ve karaciğer koruyucu etkileri nedeni ile değerlidir. Bu nedenlerle tıpta, tıp sağlığında, kozmetik ürünlerde ve takviye edici ürünlerde kullanılmaktadır. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Mayıs 2024
SİSYRİNCHİUM STRİATUM – SARI GÖZLÜ OT Sisyrinchium (Mavi Gözlü Ot), Iridaceae (Süsengiller) ailesinin Amerika kıtasında bulunan en geniş cinsidir. Bu cins; Kuzey Amerika, Karayipler ve Güney Amerika’nın ılıman bölgelerinde bulunan, 140 kadar türü kapsamaktadır. Bitkiler ot olarak adlandırılmış olsalar da hakiki ot değillerdir. Yıldız şeklinde, beyaz, sarı, mavi veya eflatun renkte, 6 petalli (taç yaprak) çiçekleri vardır ve fibröz yapıda, sert köklere sahiplerdir. Sisyrinchium striatum, İridaceae (Süsengiller) ailesine ait, her dem yeşil, otsu, kardeşlenme yapan bir bitkidir. Doğal olarak Arjantin ve Şili’nin, dağ eteklerinde, açık orman alanlarında ve otlaklarında bulunmaktadır. Sisyrinchium Yunanca “sys” domuz ve “rynchos” (hayvanın öne doğru çıkıntılı olan burnu, ağzı ve çenesi) kelimelerinden türetilmiştir. Bitki köklerinin yabani domuzlar tarafından yenilmesi sebebiyle kullanılmıştır. Striatum ise latince “striatus” çizgili kelimesinden gelmektedir, çiçeklerin taç yapraklarındaki mor renkli çizgiler nedeni ile verilmiştir. Sarı Gözlü Ot, 2 cm eninde, gri-yeşil renkte, ince, uzun yapraklara sahiptir, yapraklar irise benzemekle birlikte, daha geniştir ve ortada birbirlerine yaklaşarak 60-80 cm yüksekliğinde bir gövde oluştururlar. Mayıs-Haziran aylarında bitkinin ortasından çiçek sapları yükselir, sap üzerinde sıralı, küçük, fincan şeklinde, soluk sarı, ortaları altın sarısı renkli çiçekler açar. Her çiçek 6 petale sahiptir, petaller üzerinde çiçek boynuna uzanan, koyu pembe-mor renkli çizgiler bulunmaktadır. Küçük çiçeklerin ömrü yalnız bir gündür, ancak devamlı başka çiçekler açarak, çiçeklenme Mayıs ayından Haziran ayına kadar devam eder. Çiçeklenmeden sonra siyah renkli tohum kılıfları oluşur, bu arada yapraklarda sararma olabilir. Yazın dinlenme devresine giren bitkinin yeni yaprakları küçülerek 12 cm gibi boya gerileyebilir. Dinlenme devresi sırasında, bitki kardeşlenme ile konumunu genişletir, ayrıca döktüğü tohumlarla da çoğalmasına devam eder. Ölen yapraklar bazen, kışın siyah renge dönerek çirkin bir görüntü meydana getirebilir, ancak bitki sağlıklı olduğundan baharda yeniden eski görüntüsünü kazanır. Sisyrinchium striatum en iyi, nemli, iyi drenajlı toprakta ve güneş altında gelişir. Bununla beraber, gölgeye, değişik toprak pH larına (nötr veya alkalin ortam tercihidir) dayanıklıdır. Bitki ortama uyum sağladıktan sonra susuzluğa da dayanıklı olmaktadır. Üretimi, ilkbahar başında kardeşlerin ayrılması veya tohumla kolaylıkla yapılır. -10ºC. dona dayanabilmektedir. Peyzajda Kullanımı: Sarı Gözlü Ot, çok yıllık, her dem yeşil, bulunduğu ortama kolaylıkla uyum sağlayabilen bir bitki olduğundan Akdeniz peyzajında tercih edilecek bir bitkidir. Kaya bahçelerinde, bordürlerde, köy tipi bahçelerde veya açık alanlarda kullanılabilir. Özelikle grup veya geniş alanlarda sık olarak kullanıldığında, çiçek açma zamanı harika bir görünüm sergiler. Sisyrinchium striatum, soluk sarı renkteki çiçeklerinin boyun kısmına uzanan mor çizgiler ve boyunda bulunan altın sarısı rengiyle, diğer sarı renkli çiçeklere üstünlük sağlar ve daha güzel bir görünüm sergiler. Özellikle sahil kesimlerinde, güneş altında büyük saksılar içinde yetiştirmeye veya bahçede küçük saksıda büyütmeye de uygun bir bitkidir. Çiçeklenme zamanı tozlamayı sağlayan arı ve böcekler için çekicidir. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Nisan 2024
ALCEA ROSEA – GÜL HATMİ Malvaceae (Ebegümecigiller) Ailesi, dünyada yaygın olarak bulunan 243 cins ve en az 4225 tür otsu, çalı veya ağaç formundaki bitkiyi içermektedir. Alcea cinsi Malvaceae ailesine ait olup, dünyanın değişik bölgelerinde bulunan 70 türü kapsamaktadır. En fazla tür sayısı, İran, Rusya ve Türkiye’dedir. Cinsin yayılımı; Avrupa (kuzey hariç), Kuzey Amerika, Afrika, Güney Rusya, Anadolu ve Afganistan’dır. Alcea cinsine ait bitkiler, halk tababetinde sıklıkla, böbrek, mesane taşları tedavisi, artrit, mide ve boğaz ağrıları, öksürük ve astımda, anti inflamatuvar, antiviral, antimikrobiyal, ağrı kesici, idrar ve balgam söktürücü olarak kullanılmaktadır. Alcea türlerinin antioksidan ve karaciğer koruyucu etkileri tıbben de rapor edilmiştir. Alcea rosea, Malvaceae (Ebegümecigiller) ailesine ait otsu, çiçekli bir bitkidir, Althaea rosea’ adı, sinonim olarak kullanılmaktadır. Bitkinin ömrü genelde 2-3 yıl arasında olduğundan kısa yaşamlı perenniyal (çok yıllık) olarak kabul edilmektedir. Bitkinin ana vatanı bilinmemektedir, büyük ihtimal ile Türkiye’den köken alan bir kültürdür. Linnaeus adlandırmada, Yunanca ‘tedavi edici’ anlamına gelen althea ve Latince aynı anlamdaki alcea kelimelerinin ikisini de kullanmıştır. Gül Hatmi’nin büyük, yuvarlak yaprakları, 5-7 adet derin olmayan loblar içerir. Ortadan çıkan gövde, üzerinde çiçekler açarak yukarı doğru uzar, bu arada üst yaprakların altından da çiçekler çıkarlar. Çiçeklerin oluşturduğu gövde 1,5-2,5 metre boya erişmektedir. Gelişmesini tamamlamış gövde üzerinde 5-9 çiçek bulunur. Ana gövde etrafındaki çiçekler tek veya küçük gruplar halinde bulunmaktadır. 10 cm çapa kadar ulaşabilen çiçeklerin rengi, beyaz siyah arası; çeşitli tonlarda, pembe, kırmızı, somon, sarı, mor ve portakal rengi olabilmektedir. Sonbaharda dikilen tohumdan çıkan bitkiler, ertesi yıl yazın, kısa sürede 15-2,5 metre boya ulaşarak çiçek açarlar. Çiçeklenme Mayıs ayından, Ağustosa kadar devam eder. |
|
Alcea rosea, dökülen tohumlarının, her yıl, yanlarında çimlenmesi ile kolaylıkla koloniler oluşturan bir bitkidir. Bitki, güneş veya yarı güneş alanı, organikten zengin, ağır ancak drenajı iyi olan toprağı tercih eder. Asit, alkali ve nötr ortamda gelişebilir, kışın aşırı ıslak topraklara dayanamaz. Özellikle genç bitkilerde, salyangoz, tırtıl ve yaprak bitleri büyük zarara neden olurlar. Bitki, ayrıca, kırmızı örümcek, külleme, yaprak lekesi ve antraknoz gibi mantar hastalıklarına karşı hassastır. Üretimi kolaylıkla tohumdan yapılır. −40 °C. soğuğa dayandığı söylenmektedir. Çiçekler, kelebekler ve arı kuşları için çekicidir. Bugün, bitkinin birçok kültürü üretilmiştir. Bunlardan; Alcea rosea 'Nigra' bitki görünüşte aynıdır, çiçekleri, siyaha yakın çok koyu laciverttir. Alcea rosea 'Spring Celebrity Crimson' dayanıklı, kan kırmızı renkte çiçek açan, 70 cm kadar boylanan bodur bir kültürdür. Fitoterapide, Alcea rosea’nın cilt ve barsak yumuşatıcı etkisi olduğuna inanılmaktadır. İltihaplarda, idrar kaçırma sorunlarında, dişeti kanamasında (ağız çalkalayarak) kullanılmaktadır. Yemeklerin süslenmesi için üzerlerinde veya altlık olarak kullanılmaktadır. Çiçekler, boya yapmakta da kullanılırlar. Ülkemizde, cinsin tüm türlerine Gül Hatmi, Gül Fatma, Fatma Çiçeği, Fatmaana otu gibi değişik isimler verilmektedir. Doğamızda en çok rastlanan Alcea biennis (syn Alcea pallida) dır. Peyzajda Kullanımı: Gül Hatmi, hemen her renk çiçekleri ile çok gösterişli bir süs bitkisidir. Mimari bakımdan yükseklik, kontrast sağlaması, eskinin ihtişamını hatırlatması bakımından kır bahçesi ve bordür arkası bitki olarak kullanılır. Genel olarak çiçek parselleri veya duvar kenarı bordürlerinde, kulübe etrafında ve informal bahçe tasarımında kullanılır. Özellikle duvar veya çit önünde, büyüdüğünde etkili bir görünüm sağlar. Yüksek boylu bir bitki olduğundan bahçenin arka planlarında tercih edilmelidir. Büyümüş bir grup Alcea rosea hep birden çiçek açtığında muhteşem bir görüntü oluşturur. Hayranlık oluşturan renginin dışında, büyük, sert koyu yeşil renkli yaprakları ile de dikkati çeker. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Mart 2024
CEDRUS LİBANİ - TOROS SEDİRİ - LÜBNAN SEDİRİ - KATRAN AĞACI Cedrus, Pinacea (Çamgiller) ailesine ait ibreli bir ağaç cinsidir. Bu cinse ait türler, doğal olarak, Akdeniz havzasının dağlık bölgelerinde ve Batı Himalaya dağlarında 500-3200 metre yükseklikte bulunmaktadır. Sedir Ağaçları bulundukları dağlık bölgelerin iklimine uygun olarak; Akdeniz havzasında, yazın sıcak ve kuraklığa, kışın ise kar yağışına alışkındırlar. Himalaya Sedirleri ise yazın muson yağmurları, kışın ise soğuk ve kar yağışına dayanırlar. Sedir’ler, geniş gövdeli, 30-40 metre (ender olarak 60 metre) boya ulaşan, kokulu, reçinesi olan ağaçlardır. Kışın sıcaklığın -25 ˚C altına düşmediği bölgelerde süs ağacı olarak kullanılırlar. Türkiye sedirlerinin −30 °C soğuğa dayandığı bildirilmiştir. Bugün 4 Sedir türü olduğu kabul edilmektedir. Bunlar; Cedrus libani (Lübnan veya Toros Sediri), Cedrus brevifolia (Kıbrıs Sediri), Cedrus atlantica (Atlas Dağları Sediri) ve Cedrus deodora (Himalaya Sediri) dir. Son çalışmalar, Kıbrıs Sedirinin bir tür olmayıp, Cedrus libani’nin bir alt grubu veya varyetesi olabileceğini göstermiştir. Cedrus libani, 40 metreye kadar boylanan, 2,5 metre çapa kadar gövde yapabilen, her dem yeşil, ibreli bir ağaçtır. Ağaç, 50 yaşına kadar oldukça hızlı büyür, 70 yaştan sonra ise büyümesi son derece yavaştır. Uzun yaşama sahip bir ağaçtır, normalde 600 yaşına kadar yaşarlar. Antalya, Kumluca’da “Koca Katran” olarak bilinen örneğin, 3200 yaşında olduğu hesaplanmıştır. Ağaç doğal olarak Türkiye, Suriye ve Lübnan’da bulunmaktadır. Türkiye’de Batı Toroslardan başlayarak Hatay’a kadar uzanan coğrafyada bulunur. Bu ana yayılışı dışında ise Kuzey Anadolu'da Kelkit-Yeşilırmak Vadisinde Erbaa yakınlarında ve Niksar yörelerinde 100 hektarlık 2 adacık halinde bulunmaktadır. Ayrıca İç Anadolu’da Afyon-Emirdağ-Dandindere'de yayılışı vardır. Sedir ağacının bir varyetesi olan Cedrus libani var. stenokoma; Türk Sediri, Türkiye'nin güneybatısındaki dağlarda bulunmaktadır. Cedrus, Yunanca “kédros” (Sedir Ağaçlarına verilen ad) dan üretilmiştir. Tür adı “Libani” ise ağacı ilk defa Lübnan’da görüp isimlendiren Fransız botanikçi Achille Richard tarafından verilmiştir. Cedrus libani, Lübnan’ın milli ağacıdır, Lübnan bayrağında ağacın resmi bulunmaktadır. Toros Sediri’nin koyu kahverengi gövdesi, enlemesine çatlaklar gösteren nedbeler ile kaplıdır, bu çatlaklar kolaylıkla soyulurlar. Ağaç gençken tepesi konik yapıdadır, yaşlandıkça genişler. Ağaçların sık olduğu ormanlarda, bitkiler sıklıkla piramit formunda görülmektedir. Gövdeden ilk çıkan dallar, kalın ve genelde dikeydir, sonradan yatay duruma gelirler. İki tür (dimorfik) sürgün (dalcık) çıkmaktadır, uzun olanları dalların ana yapısını yaparlar, yaprakların çoğu kısa sürgünler üzerinde bulunur. 8–60 mm uzunluğunda, her dem yeşil, iğne yapraklar, açık veya koyu yeşil, bazen de mavimtırak renktedir. Uzun sürgünlerdeki yapraklar sarmal olarak çıkarlar, radiyer olarak uzanırlar, daha fazla sürgünün alt kısmında toplanmışlardır. Kısa sürgünlerde, 15-45 yaprak birlikte bulunur, bunlar da radiyer olarak uzanırlar. Cedrus libani, 40 yaş civarında kozalak üretmeye başlar. Hazirandan Eylül ayına kadar açan çiçekler, bir yıl sonra sonbaharda olgunlaşıp tohum saçma aşamasına gelirler, bu işlem ilkbahara kadar devam eder. Erkek ve dişi kozalaklar kısa sürgünlerin uçlarında bulunmaktadırlar. Erkek kozalaklar, tek, dikey pozisyonda, 4-5 cm uzunluğunda, soluk yeşil, sonraları soluk kahve rengindedir. Genç dişi kozalaklar, sapsız olarak dalcıktan dikey çıkarlar, reçineli ve soluk yeşil renktedir. Olgunlaşan dişi kozalaklar 8-12 cm uzunluğunda ve 3-6 cm genişlikte, gri-kahverengi, odunsu yapıda, üzerleri pullu ve reçineli olarak görülürler. Olgun kozalaklar yukarıdan başlayarak aşağıya doğru açılmaya başlarlar, pullar dökülür ve 10-15 mm uzunluğunda, üzerlerinde 20-30 mm kanatlar olan tohumlar saçılmaya başlar. Toros Sediri, asit ortamı tercih etmekle birlikte, nötr veya alkali ortamlarda da büyür. Geçirgen toprak tercihidir, çok ıslak, drenajı olmayan veya çamur ortamlarda yaşayamaz. Üretimi yalnız, tohum ile yapılabilir. Tohum çimlenmesi için soğuklama şarttır, tohumlar dikilmeden 2-4 hafta +4 °C de tutulmalıdır. Peyzajda Kullanımı: Cedrus libani’ni 17. Yüzyılda, diğer Sedir Ağaçları ile Avrupa bahçeleri için aranılan bir süs ağacı olmaya başlamıştır. Bundan sonra dünyanın her tarafındaki ılıman iklim bölgelerinde, en popüler iğneli süs ağacı olarak kullanılmıştır. Özellikle geniş alanlardaki peyzaj çalışmalarında, gölge ağacı veya park ve bahçelerde süs ağacı olarak kullanılmaktadır Sedir kerestesi, pürüzsüz yapısı, güzel sarı rengi ve kokusu ile bilinmektedir. Özellikle böceklere karşı son derece dayanıklıdır. Sedir tahtası ve sedir yağı güveler için doğal kovucu (repellent) dur, bu nedenle yünlü kıyafet ve malzemenin saklanacağı dolap ve çekmecelerin yapımında kullanılır. Sedir reçinesi ve sedir yağı, ağacın gövdesinden ve kozalaklardan elde edilmektedir. Bir tutam sedir tozu diş ağrısını dindirmekte kullanılır. Sedir ağacı talaşları yılanların gelmesini önler. Eski Mısır’da sedir, ölülerin muhafazası için kullanılmıştır. |
PEYZAJDA 4. BOYUT Şubat 2024
QUERCUS COCCİFERA - KERMES MEŞESİ – KIZIL MEŞE – DİKENLİ PIRNAL – KARA PIRNAL Quercus coccifera, Fagaceae (Kayıngiller) ailesine ait, 700 kadar türü barındıran Quercus cinsinin bir türüdür. Doğal olarak Akdeniz Bölgesinde (Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Balkanlar, Türkiye, Kıbrıs, Libya ve Fas) bulunur. Kermes Meşesi’nin tarihi önemi vardır, eski zamanlarda bu bitki üzerinde yaşayan kermes koşnili adındaki böcekten elde edilen kırmızı renkteki boya, çeşitli amaçlar ile kullanılmıştır (Kırmızı dilimize Arapça’dan geçmiştir, “kirmiz” adlı bu böcekten gelmektedir). Tür ismi coccifera, Latince kermes böceğinin adı olan “coccum” dan, “fera” eki ise taşıyıcı kelimesinden türetilmiştir. Quercus coccifera, genelde boyu 2 metreyi geçmeyen bir çalı olmakla birlikte 10 metreyi aşan örnekleri de vardır. Kıbrıs’ta Kalopanagiotis köyünde, 700 yaşında tahmin edilen bir ağaç 17 metre boyundadır. Ülkemizde, Gökçeada’da bulunan bir örneğin ise 12,5 metre boy ve 130 cm gövde çapında olduğu bildirilmiştir. Kermes Meşesi, her dem yeşil bir çalı, bazen de ağaçtır. Gövdesi düzgün, kabuğu gri renktedir, yaş ile gövdede çatlaklar oluşur, ağaç yuvarlak ve enine genişleyen güzel bir taç yapar. Kalın, sert yapraklar 2-4 cm uzunluğunda, 1-3 cm genişliğinde, koyu yeşil renkte, kenarları dişli ve batıcı olup dallardan ardışık olarak çıkarlar. Bitki Mart-Mayıs ayları arası çiçek açar, çiçekler dalcıklar üzerinde sıralanmıştır. Ağaç tek eşeylidir, erkek ve dişi çiçekler ayrı dalcık üzerindedir. Erkek çiçekler bir sap üzerinde, salkım şeklinde birleşik olarak bulunurlar. Dişilerde oluşan palamutçuklar, döllenmeden 18 ay sonra, 2-3 cm uzunluk ve 1,5-2 cm genişliğinde palamutlara dönüşürler. Palamutlar, üst kısımda, üzerlerini bir şapka gibi örten uzun pulcuklar ile kaplanmıştır. Parlak, kahve rengi palamutlar, ertesi yılın Ekim-Aralık aylarında olgunlaşırlar. Palamutların boyları bitkiden bitkiye farklı olabilir, yenilebilir olmalarına karşın, tatları acıdır. Tohumları kavrularak kahve gibi içilir. Tohumlarının un haline getirilerek yemeklerde ya da ekmek yapımında kullanıldığı bildirilmiştir. Quercus coccifera, güneşli ortamı ve nemli toprağı sever. Bununla birlikte, toprak için seçici değildir, her çeşit toprakta yaşayabilir. Meşe (Quercus) cinsi içinde kuraklığa en dayanıklı olanıdır. Üretimi tohum veya kardeşlerin kökten ayrılması ile yapılır. Bitki -12°C. soğuğa dayanıklıdır. Quercus calliprinos (Filistin Meşesi) Doğu Akdeniz ülkelerinde bulunan bir meşedir, klasik Kermes Meşesi’nden farklı olarak; daha büyük, ağaç formundadır, palamutları da 2 cm’den büyüktür. Bugün, Quercus coccifera var. calliprinos olarak kabul edilmektedir. Peyzajda Kullanımı: Quercus coccifera hemen her çeşit toprağa uyabilmesi, çok yüksek sıcaklığa ve kuraklığa dayanıklılığı nedenleri ile özellikle suyun kıt, iklim şartlarının zorluğu olduğu Akdeniz ve kıyı Ege bölgemizde seçilecek bir bitkidir. Bitki kuraklığa en dayanıklı Meşe türüdür, Quercus ilex den daha dayanıklı olduğundan, çetin doğa şartlarının olduğu yerlerde tercih edilmelidir. Deniz kenarında çok rüzgâr alan, diğer meşelerin ve çam ağaçlarının yaşayamadığı ortamlarda kullanılabilir.
|
PEYZAJDA 4. BOYUT Ocak 2024
CERCİS SİLİQUASTRUM – ERGUVAN – JUDA AĞACI Cercis, kuzey yarım kürenin (Amerika ve Asya kıtaları) ılıman bölgelerinde bulunan, 10 türden oluşan, Fabaceae (Baklagiller) ailesine ait küçük bir cinstir. Cins adı Cercis Yunan’ca “kerkis”: dokuma mekiğinden gelmektedir, tohum kılıflarının, dokuma mekiğine benzetilmesinden dolayı kullanılmıştır. Cercis siliquastrum sıklıkla çok gövdeli olarak görülen, yuvarlak çatı yapan, yaprak döken Cercis cinsine ait küçük bir orman altı ağacıdır. Tür adı siliquastrum Latince “siliqua” tohum kılıfı ve “astrum” benzerlik kelimelerinden türetilmiştir. Efsaneye göre, İsa Peygamberin 12 havarisinden biri olan Judas Iscariot, Peygambere ihanet ettikten sonra, kendini bu tür bir ağaca asmış, bu olaydan sonra ağacın beyaz çiçekleri kırmızıya dönüşmüştür, bu nedenle ağacın Juda Ağacı olarak adlandırıldığı ileri sürülmüştür. Bir diğer ve daha mantıklı görüş ise Juda adının, Fransızca adı olan “Arbre de Judée” (bir zamanlar bu ağacın çok fazla bulunduğu Fransada dağlık bir bölge) den geldiği şeklindedir. Yapraklarının kalp şeklinde olmasından dolayı batı dillerinde “Aşk Ağacı” olarak da adlandırılmıştır. Erguvan Ağacı, Güney Avrupa ve Batı Asya’da (Fransa, İtalya, Balkanlar, Türkiye, Suriye, Filistin ve Kırım Yarımadası) doğal olarak bulunmaktadır. Cercis siliquastrum, 12 m yüksekliğe ve 10 m çevre genişliğine ulaşabilen, yaprak döken, küçük bir ağaçtır. Genellikle çok gövdeli, büyük bir çalı görünümündedir. Marttan Nisan aylarına kadar uzanan, ilkbahar aylarında daha yapraklar çıkmadan, ağacın çıplak dalları, pembe-mor (erguvan rengi), küçük çiçekler ile kaplanır. 3-6 adeti, salkım oluşturan, 2 cm uzunluğundaki çiçekler, doğrudan eski dallardan, bazen de gövdeden çıkarlar. Bitki hermafrodittir, çiçeklerde erkek ve dişi organlar mevcuttur, döllenme genellikle arılar tarafından yapılır. Diğer Baklagillerde olduğu gibi çiçekler, 5 adet petal ve birleşmiş sepallerden oluşmaktadır. 5-10 cm uzunluğunda, yuvarlağa yakın, kalp şeklindeki yapraklar, almaşık olarak çıkarlar. İlkbaharda bronz rengi çıkan yapraklar, yazın koyu yeşil, sonbaharda sarı ve kahverengine dönerek dökülürler. Çiçeklenmeden sonra oluşan, üzerleri düzgün, gösterişli, 10 cm uzunluğa erişebilen, sarkıcı, tipik fasulye benzeri tohumlar önce pembemsi renktedir, kışın kahverengine dönerler ve uzun süre bitki üzerinde kalırlar. Erguvan Ağacı, güneş veya yarıgölge ortamda, nemli ancak iyi drenajlı toprakta kolaylıkla gelişen, bakım gerektirmeyen bir bitkidir. Toprak pH sı için fazla seçici değildir, yüksek alkali ortamda bile büyümesine devam eder. İyi drenajlı olmayan ıslak ortamdan kaçınılmalıdır. Ağaç transplantasyondan hoşlanmadığı için, dikilrken yerinin iyi belirlenmesi, sonradan nakledilmemesi uygun olur. -18°C soğuğa dayandığı bildirilmiştir, kuraklığa da dayanıklıdır. Cercis siliquastrum, doğal haliyle bırakılmalı, mecbur olmadıkça budama yapılmamalıdır. Ağaç Baklagillerden nohut, fasulyede olduğu gibi, köklerine yerleşen bakteriler sayesinde, havanın azotunu alarak toprağa verir. Ağacın üretimi, tohum veya çelik ile yapılır. Ağaçtan elde edilen ahşabın, dekoratif bir görünümü vardır, ahşap kaplamada kullanılır, iyi cila tutar. Erguvan Ağacı’nın, “Alba”, “Bodnant”, ”Carnea”, ”Penduliflora”, ”Rubra”, ”Variegata” gibi birçok kültürü elde edilmiştir. İstanbul Kenti özellikle Boğaziçi ilkbaharda açan Erguvan Çiçekleri ile meşhurdur. Erguvan, Bursa Kentinin de uzun asırlar sembolü olmuştur. 1394 -1429 yılları arasında Bursa’da yaşamış olan Mutasavvıf Emir Sultan (Şemseddin Muhammed) döneminde, Emir Sultan Dergahında, erguvan çiçeklerinin açtığı sürede; dini, sosyal ve kültürel alanlarda sohbetler yapılır, bu toplantılara “Erguvan Sohbetleri veya Erguvan Bayramı” denirdi. Bursa’da “Erguvan Bayramı” 19. Yüzyıla kadar devam etmiştir. Günümüzde Çatalca Belediyesi tarafından her yıl “Erguvan Festivali” düzenlenmektedir. Peyzajda Kullanımı: Cercis siliquastrum, genelde yavaş büyüyen, fazla boylanmayan, gerek çiçekli gerek tohumlu zamanlarında güzel görüntü sergileyen bir ağaç olduğundan özellikle küçük bahçeler için uygundur. Genelde çok gövdeli olduğundan, kışın yaprakları dökülse bile sık dokulu, çıplak dalları ile güzel bir görüntü oluşturur. Vurgu bitkisi olarak soliter veya küçük gruplar halinde kullanılır. Orman veya çalılık sınırlarında veya patika kenarlarında kullanılmaya uygundur. Yol ağaçlandırmasına da uygun bir ağaçtır.
|