banner
anasayfa
ayinbitkisi
arsiv
bos1
baglantilar
iletisim
kitap
palmiye böceði
basýnda
siteyioneriniz
ulasim
intro

Peyzajda 4.Boyut, ülkemizde bilinmeyen veya yeteri kadar tanınmayan bitkiler hakkında, profesyonel ve amatörlere bilgi verilmesi amacı ile hazırlanan bir programdır. Her ay yeni bir bitki tanıtımı yapılmakta, Palmiye Merkezi deneyimleri de aktarılmaktadır.

Palmiye Merkezinin bir hizmeti olan, bu programın sizin veya bir arkadaşınızın e-posta adresine gönderilmesini arzu ediyorsanız, lütfen abone olunuz (abone olmak tamamen ücretsizdir, adresinize herhangi bir reklâm gönderilmeyecektir).

PEYZAJDA 4.BOYUT'a  abone olmak istiyorum>>>>>>>           Arkadaşımı öneriyorum>>>>>>




2023 YILI ARŞİVİ 2022 YILI ARŞİVİ 2021 YILI ARŞİVİ
2020 YILI ARŞİVİ 2019 YILI ARŞİVİ 2018 YILI ARŞİVİ
2017 YILI ARŞİVİ 2016 YILI ARŞİVİ 2015 YILI ARŞİVİ
2014 YILI ARŞİVİ 2013 YILI ARŞİVİ 2012 YILI ARŞİVİ
2011 YILI ARŞİVİ 2010 YILI ARŞİVİ 2009 YILI ARŞİVİ
2008 YILI ARŞİVİ 2007 YILI ARŞİVİ 2006 YILI ARŞİVİ
2005 YILI ARŞİVİ 2004 YILI ARŞİVİ

PEYZAJDA 4. BOYUT Aralık 2010

Zambakgiller (Liliacea) ailesinden olan Asphodelus aestivus, Akdeniz ülkelerinde özellikle Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya’da bulunan çok yıllık bir bitkidir. Sıklıkla boş gövdeli Asphodeline (yalancı çiriş) ile birlikte görülürler, Asphodeline çiçeğinde çanak yapraklarındaki pembe çizgiler daha belirgindir ve genelde bu bitkinin çiriş otuna göre çiçek açması daha geçtir. Muğla, Antalya bölgemizde Asphodelus aestivus (Çiriş otu) ,Urginea maritima (Ada soğanı) ile birlikte bulunmaktadır.

Çiriş otu özellikle Ocak ayından itibaren açan çiçekleri ile dikkati çeker. Genelde tarım yapılıp terk edilen alanlarda olmakla birlikte hemen hemen her yerde hatta deniz kıyısında bile görülebilmektedir. Asphodelus aestivus’ un uzun sap üzerinde yükselen güzel çiçekleri Ocak ayından itibaren açmaya başlar, Şubat ve Mart aylarında güzel bir görüntü oluşturur. Haziran başına kadar tek tük açan çiçekler görülebilir. Asphodelus aestivus çiçekleri hermafrodittir. Herdemyeşil olan Çiriş Otu, 100cm yüksekliğe ve 30cm çapa erişir. —10°C’ ye kadar dayanıklıdır.

Bitki toprak ve ışık isteği bakımından seçici değildir. Gölge veya güneşli ortamlarda yetişir, kuraklığa dayanıklıdır.

Çiriş otunun kök, gövde ve tohumları yenilebilir. Nişastadan zengin rizomları kurutulup suda haşlandıktan sonra peltemsi bir maddeye dönüşür. Unla karıştırılarak besleyici ekmek yapılır. Kaynamayla buruk tadı kaybolmakta ve bitki yenilebilmektedir. Çiçek sapı ve tohumları pişirilerek yenilmektedir. Kökü Romalılar ve Yunanlılar tarafından spazm çözücü, idrar söktürücü ve bağırsak yumuşatıcı olarak kullanılmıştır. Ancak bugün modern tıpta yeri yoktur. Asphodelus aestivus otlak hayvanları tarafından fazla rağbet bulmamaktadır. Ülkemizde bu bitkiyi yiyen koyunların sinir sisteminde pigment toplanması ile birlikte şiddetli nörolojik bozukluk rapor edilmiştir.

Ülkemizde ve İran’da, Çiriş otu yumru kökleri kurutulup, toz haline getirildikten sonra, soğuk su ile karıştırılarak, kuvvetli yapışkan bir sıvı elde edilmektedir. Çiriş adı verilen bu yapıştırıcı, kitap cildi yapanlar ve ayakkabı imalatçıları tarafından kullanılmaktadır.

Üretim için tohumlar Mart-Nisan aylarında ekilir. Çıktıktan sonra saksılara alınır. Kardeşlerin ayrılması ile üretim, ilkbahar başı ya da sonbaharda yapılmalıdır.

Peyzajda kullanımı: Asphodelus aestivus yıl boyu ince, uzun, parlak yeşil ve gösterişli yaprakları, kış sonu ve ilkbaharda ise alımlı yıldız şeklindeki çiçekleriyle ilgi çekicidir. Diğer soğanlılarla birlikte grup halinde veya yaprak döken ağaçların altında yine gruplar halinde kullanılabilir. Geofit bahçesinde sonbahar ve yazın çiçek açan türler ile birlikte kullanıldığında ilkbaharda çiçekleri ve yaprakları ile görünümünü tamamlar. En iyi kombinasyon aynı doğadaki durumun taklit edilerek Urginea maritima (Ada Soğanı) ile birlikte kullanılmasıdır.

PEYZAJDA 4. BOYUT Kasım 2010

Urginea cinsi 100 dolayında türü içeren, çok yıllık, soğanlı bitkilerden oluşur ve Hyacinthacea ailesinin bir üyesidir. Urginea türleri genel olarak Tropik Afrika’nın dağ eteklerinde, sahillerde kumlu alanlarda veya düzlük ve otlaklarda bulunurlar. Birkaç türde Akdeniz Bölgesi’nde doğal olarak bulunmaktadır. Cinsin ortak özelliği ince, uzun ve soğandan çıkan yapraklarıdır. Bu bitkiler yaz veya sonbaharda henüz yapraklarını vermeden uzun bir sap üzerinde çok sayıda yıldız şeklinde çiçek açarlar. Bazı türlerin dona hassas olmasına karşın diğerleri dona dayanıklıdır. Bol güneş gören yerlerde yetiştirilmelidirler.

Urginea maritima tüm Akdeniz soğanlı bitkileri arasında en büyük olanlarıdır. Ada soğanı’na adının aksine genelde deniz ve göl kenarından uzak iç kesimlerde daha çok rastlanmaktadır. Açık alanlarda az miktarda toprak içeren kayalık arazilerde soğanı genelde toprağın üzerinde gözükür. Ada soğanının üzerinde aynı yenilen soğandaki gibi kağıtsı bir çok katman vardır. Bu kabuklar bitki soğanını güneş ve soğuk gibi dış etkenlerden korurlar. Genelde bitki soğanı yangınlardan zarar görmez. Kemiriciler de soğanlar, zehirli oldukları için yemezler. Soğanlar yanlarından yavru vermek yerine genelde ortadan ikiye ayrılırlar. Bu şekilde 20 sürgünlü, 30cm çapında soğanı olan bitkiler oluşabilir. Ada soğanının iki ayrı varyetesi mevcuttur. Birinde soğan zarı kırmızı diğerinde beyaz renklidir. Kırmızı soğanlı varyete genelde sahilden uzak kısımlarda bulunur ve daha büyüktür. Bu varyete Urginea maritma var. rubra olarak adlandırılır. Çiçeklenme yaz sonu veya sonbaharda bitkinin yaprakları yokken olmaktadır, yapraklar çiçeklenmeden sonra çıkar. Dış zarı beyaz olan form ise Urginea maritima var. alba olarak adlandırılır. Her iki formda da iç zarlar beyaz renktedir. Ada soğanı’nın çiçeklerinde de farklılıklar vardır. Bazı çiçekler, beyaz sepal (taç yapraklar) lerin orta damarı üzerinde pembe beyaz çizgiler içerirken, diğerlerinde çiçek, süt beyaz veya pembe renkte olabilir. Yeşil gri yaprakları mat, mumsu görünümdedir. Ada soğanı’nın yaprakları 60cm’ye, çiçekleri de 100cm’ye kadar uzar.

Urginea maritima’nın özellikle beyaz varyetesi çok eski çağlardan beri tıpta kullanılmaktadır. Bunun için Ada Soğanı’nın kurutulmuş soğanı ilaç haline getirilir, diüretik (idar söktürücü), emetik (kusturucu), ekspektorant (balgam sökücü) ve kardiotonik (kalp takviye edici) olarak kullanılmaktadır. Ancak kontrolsüz alındığında zehirlenme ve ölüme neden olabilir. Yetişkin için günlük dozu 30 ila 500 mg’dır. Veteriner tıpta hayvan hastalıklarında ve et hayvanlarında et yapımını arttırmak için, kırmızı varyeteden elde edilen ekstraklar kullanılmaktadır.

Ada Soğanı toprak istekleri bakımından seçici değildir. Urginea maritima kuru ve güneşli alanlarda kumlu topraklarda rahatlıkla gelişir. Üretimi tohumla veya soğanların ayrılmasıyla yapılır.

Peyzajda kullanımı: Kışın geniş, gösterişli yaprakları, sonbaharda ise alımlı yıldız şeklindeki çiçekleriyle ilgi çekicidir. Diğer soğanlılarla birlikte grup halinde veya yaprak döken ağaçların altında yine gruplar halinde kullanılabilir. Geofit bahçesinde ilkbahar ve yazın çiçek açan türler ile birlikte kullanıldığında sonbaharda çiçekleri ve kışın yaprakları ile görünümünü tamamlar.

PEYZAJDA 4. BOYUT Ekim 2010

Ruellia brittoniana, anavatanının Meksika olmasına karşın, Güney Doğu Amerika özellikle Florida da yayılma gösteren bir bitkidir. Çok yaygın olduğu Florida’da invazif (istila edici) bitkiler sınıfındadır. – 12C derece altındaki sıcaklıklarda öldüğü için Missouri de tek yıllık bitki olarak yaşamını sürdürmektedir. Cins adı Jean de la Ruellia isimli Fransız botanikçiden gelmektedir. Meksika Petunyası olarak adlandırılmasına karşın petunya ile akrabalığı yoktur. Ruellia brittoniana, Acanthacea ailesindendir.  

Koyu renkli yaprakları lanseolat (mızraksı) şekilde, 15–30cm uzunluğunda ve 1–2cm genişliğindedir. Yarı odunsu, dayanıklı gövdesi 100cm’e kadar uzar. 3-5cm uzunluğunda çan şeklindeki parlak, morumsu-mavi renkte çiçekleri dalların ucunda oluşurlar. Her çiçeğin ömrü bir gündür, ancak hiç durmadan çiçek açtığı için ilgi çekici bir bitkidir. Meksika Petunyası güneşi tercih etmekle beraber, yarı gölgede de yetişebilir. Gölge ortamda daha az çiçeklenme gösterir. Beyaz, pembe ve mavinin değişik tonlarında birçok varyasyonu elde edilmiştir. Cüce varyasyonların boyları 20-25cm’yi geçmez. Ruellia brittoniana tam çiçek açtığı zaman, üzerinde toplanan kelebeklerle birlikte çok güzel görüntü oluşturur. Arı kuşları, kelebekler ve bambus arıları bu çiçeği çok severler.  

Kültür: Ruellia brittoniana organik olarak zengin, nemli toprağı tercih eder. Meksika Petunyası sıcaklığa, kuraklığa ve yüksek neme dayanıklıdır. Özellikle bataklık ortamda çok hızlı çoğalır. Ancak adapte olduktan sonra kuraklığa da dayanıklıdır.  Çiçeklendirmeyi artırmak için budama yapılmalıdır, çiçek dönemi geçerken, bitki yarı boyuna kadar budanır. Ruellia brittoniana genelde hastalık ve zararlılara dayanıklıdır ve ilaç kullanılmasını gerektirmez.

Peyzajda kullanımı: Üretimi kolay, ucuz temin edilebilen, dayanıklı, çarpıcı renkli ve yazın en sıcak zamanında bile bol çiçekli olması nedeniyle tercih edilen bir bitkidir. Yer örtücüler ile yüksek çalı veya ağaçlara geçişte, ara bordür bitkisi olarak kullanılabilir. İzole gruplar halinde veya Phalaris arundinacea variegata (alacalı yapraklı), Verbena boneriensis (mor çiçekli), Alternanthera dentata “Ruby” (kırmızı yapraklı) gibi bitkilerle güzel kombinasyon oluşturur. Saksı veya kaplarda soliter olarak kullanılır. İç mekânda kullanıldığı takdirde bol ışıklı bir yere konulmalı ve kışın sulaması azaltılmalıdır.

PEYZAJDA 4. BOYUT Eylül 2010

Alacalı Aloe (Aloe varieata), Güney Afrika Aloeleri arasında en güzel ve gösterişli olanlardandır. Aloe adı Arapça alloch kelimesinden (acı) gelmektedir. Bitkinin özsuyunun acı olmasından bu ad verilmiştir. Variegata adı Latince alacalı demektir, yaprakların renginden dolayı verilmiştir.

Yaprak üzerindeki beyaz yuvarlak lekeler, kekliğin göğüs tüylerinin rengine benzediği için, İngilizler tarafından Keklik Göğsü Aloe’si olarak adlandırılır. Doğal olarak Güney Afrika ve Güney Namibya’nın kurak ve yarı kurak bölgelerinde bulunurlar.

Alacalı aloe, en fazla 25cm ye kadar boylanabilir. Bu nedenle cüce Aloe’lerden sayılırlar. Ender olarak tek, sıklıkla yandan verdiği kardeşler ile guruplar halinde bulunur. Kalın etli yaprakları genelde 15-20cm uzunluktadır. Yapraklar, üç katman halinde görülür, her katmanda 6–8 adet olmak üzere rozet şeklinde dizilmiştir. Yaprak rengi doğa ve iklim şartlarına göre yağmurlu yıllarda yeşil, kurak yıllarda ise kahverengi renktedir. Yaprak üzerindeki beyaz yuvarlak lekeler düzensiz yatay bir bant şeklinde gözükür. 

Aloe variegata, çiçekleri, 3-4mm uzunluğunda olup, dallanma gösteren uzun bir sap üzerinde, püskül şeklindedir, renkleri hafif pembe-kırmızıdır. Çiçeklenme kış ortasında olur. Çiçekden sonra oluşan meyve, 3 loblu bir kapsül şeklindedir, içinde bol miktarda tohum bulunur.

Alacalı aloe’nin üretimi tohumdan olur. Tohumlar ilkbaharda süzek bir ortama dikilmelidir. Ayrıca yandan çıkan kardeşlerin ayrılmasıyla da üretimi yapılabilir.  

Aloe variega’tanın kurak bölgelerden geldiği düşünülerek iyi drenajlı toprağa dikim yapılmalı ve aşırı sudan kaçınılmalıdır. Tam güneş altında yetişir, yarı gölgeye de uyum gösterir. 0°C nin altında soğuktan zarar görür, ıslak olmayan ortamda, -4°C soğuğa dayanır. Peyzajda don tehlikesi olmayan yerlerde özellikle kaya bahçelerinde kullanılır. Ayrıca yarı kapalı bol ışıklı mekânlarda saksı içinde soliter olarak kullanılmaktadır.

PEYZAJDA 4. BOYUT Ağustos 2010

Myoporum laetum herdem yeşil, çalı veya küçük bir ağaçtır. Myoporaceae ailesine ait olan bitkinin anavatanı Yeni Zelanda’dır. Herdem yeşil olan bu bitki 10 metreye kadar boylanabilir, kış sonundan ilkbahar ortasına kadar küçük beyaz çiçekler açar. Hızlı büyüyen bir bitkidir, önceleri güzel bir çatı yapar; fakat daha sonra yaşlı dallar bozularak dökülürler. Yapraklarında küçük yağ bezleri vardır, bunlar küçük sarı-beyaz noktacıklar halinde görülürler.  Bitki yaprakların bu görüntüsü nedeniyle diğer çalılardan ayrılırlar.

Myoporum laetum çiçekleri beyaz renkte olup, mor noktacıklar içerir. Meyveleri morumsu kırmızı renktedir. Süs bitkisi olarak yolların sınırlanmasında ve çit bitkisi olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde fazla bilinmeyen bu bitki Amerika ve Avrupa’daki bazı ülkelerde, dikildiği yerlerden etrafa yayılarak, yerleşim alanları dışında kendine yer edinebilmektedir.

Miyoporum’un doğal bitki örtüsü içine yayıldığı bildirilmiştir.  Miyoporum yaygınlaştığı zaman gölgesinde diğer bitkiler büyüyememektedir. Myoporum’un yaprakları koyun ve ineklerde karaciğer hasarı yapabilecek kimyasal bir alaşım içerir, bu nedenle otlaklara yakın yerlerde, bitkinin yetişmesine izin verilmemelidir. Myoporum laetum çok sayıda tohum oluşturur, tohumlar bu meyveleri yiyen kuşlar tarafından uzaklara taşınabilmektedir.

Myoporum laetumun üretimi, çelik veya tohumla yapılır. Tohumla üretim yapılacaksa, tohumların sekiz hafta süre ile stratifikasyon (soğuklama) a tabi tutulması uygun olur.

PEYZAJDA 4. BOYUT Temmuz 2010

Felisya cinsi, 80 kadar türü kapsayan bir cinstir. Bu türler tek yıllık, çok yıllık herdem yeşil çalı veya çalıcıklardır. Vatanları, Arap Yarımadası, Tropikal Afrika ve Güney Afrika’dır. Bazıları dona dayanıklı, bazıları ise dona hassastır.

Felisya’lar mavi renkli, ortası sarı olan çarpıcı renkli ve yaz boyu açan çiçekleri nedeni ile yetiştirilirler.

FELİSYA-MAVİ PAPATYA Ülkemizde Felisya olarak tanınan Felicia amelloides, çok yıllık, herdem yeşil, bir çalıcıktır, boyu ve eni 50 cm i geçmez. Sık dallanma gösterir, gövdesi sıklıkla koyu kırmızı renktedir. Çiçekleri Aster ailesi (Yıldızgiller) çiçekleri gibidir, 18 cm yüksekliğe kadar uzayan çıplak saplar üzerinde yer alırlar, çiçekler diğer birçok papatyada olduğunun aksine, geceleri kapanmazlar.

Güney Afrika Pretoria daki bahçelerde, Felisya’ların çiçeklerinin tüm yıl boyunca açtığı bilinmektedir, ancak en fazla ilkbahar ve yazın açarlar. Normal şartlar altında bitki 5 yıl kadar yaşamaktadır.

Felisya hafif donlara dayanır. Kumlu veya çakıllı, hafif geçirgen ve bol kompostlu toprak bitki için idealdir. 3:1:5 veya 2:3:2 gibi oranlarda N:P:K içeren gübrelerin uygulanması önerilir. Su isteği aşırı değildir, toprak kurudukça sulanmalıdır.

Felicia amelloides üretimi tohum veya baharda alınan çelikler ile yapılır. Çelikle yapılan üretimde, büyüme hızlıdır, bitki aynı yıl içinde çiçek açar. Bitki toprağa dikildikten sonra hızlı büyür ve uzun yıllar boyunca bozulmadan kalır. Genç bitkilerin, büyüme sırasında alt seviyelerden kesilerek, kompakt ve bol dallı olmaları sağlanmalıdır. Yazın açan çiçek saplarının budanması, daha fazla çiçeklenmeyi teşvik eder. 3 yıl sonra bitki etrafa fazla uzamışsa, derin şekil budaması yapılması önerilir. Dondan zarar gören bitkiler, genelde tekrar sürerler, ancak bu durumda çiçeklenme daha geç olur. Mavi Felisya, genelde zararlılara karşı dayanıklıdır, fazla bakıma gereksinimi olmayan bir bitki olması, bahçıvanlar tarafından tercih edilmesinin nedenidir. Merkezimizde Mavi Felisya’nın alacalı yapraklısı da (variegata) bulunmaktadır. 

Peyzajda kullanımı: Starliçe (Strelitzia regina) altında, güneş veya yarı güneşli ortamda iyi bir yer örtücü olarak kullanılabilir. Mavi Felisya değişik tipte yaprakları olan birçok bitki ile kontrast teşkil edecek şekilde uygulanabilir. Birlikte kullanıldığı soğanlılar arasında,  Agapanthus (Şevkat Çiçeği), Eucomis autumnalis (Ananas Çiçeği), Hemorocallis fulva (Gün Güzeli) sayılabilir. Kontrast yaratmanın bir diğer yolu, gri-beyaz yapraklı bitkiler ile yeşil veya koyu renk yapraklıların birlikte kullanılmasıdır. Bu yolla rahatlatıcı bir etki sağlanır, örnek olarak Gazania rigens (Koyun Gözü), Helichrysum petiolare (Helikrizum), Ajania pacifica (Ajanya) sayılabilir. Koyu gri yapraklı Euryops pectinatus (Sarı Papatya) veya koyu kırmızı yapraklı Alternathera dentata ruby (Alternathera) ile de güzel bir zıtlık sağlanmaktır.

PEYZAJDA 4. BOYUT Haziran 2010

Eritrina (Mercan Ağaçları) lar Fabaceae (Baklagiller) ailesine aittir ve kırmızı cins olarak bilinir. Latince erythros kırmızı demektir ve bu grup bitkilerin parlak kırmızı çiçekleri ve tohumları nedeni ile cins adı olarak kullanılmıştır. Eritrina cinsi, Güney Afrika, Batı Hint Adaları, Brezilya ve Avustralya’da doğal olarak bulunan 170 den fazla türü kapsamaktadır.

Sahil Mercan Ağacı, ideal bir bahçe bitkisi olması ve benzersiz görünümü ile botanikçilerin, süs bitkisi yetiştiricilerinin, doğa severlerin ve amatör bahçıvanların ilgisini çeken bir ağaçtır. Erythrina Caffra özellikle, alev kırmızısı renkli (hafif portakala kaçan koyu kırmızı) çiçekleri nedeni ile ilgi çekmektedir. Üretim ve bakımının kolaylığı aynı zamanda uzun çiçeklenme süresi nedeniyle popüler bir süs ağacıdır. 

Sahil Mercan Ağacı, yaprak döken orta veya büyük sınıfına giren bir ağaçtır. Ağacın büyüklüğü, toprak ve iklim farklılıklarına bağlı olarak değişmektedir. Normalde 8–10 metre yükseklikte olmasına karşın, şartların isteğine en uygun olduğu sıcak sahillerde, orman içinde boyu 20 metreye ulaşabilir. Erythrina caffra ağacı, üstte düzgün bir açılım göstererek, parlak açık yeşil yaprakları ile yuvarlak güzel bir çatı oluşturur.

Diğer mercan ağaçlarında olduğu gibi yapraklar trifoliate (üç yapraklı) görünümdedir. Yaprakların hepsi kaideden uca doğru genişleyen, uçta sivrilen bir yapı (iskambildeki maça şeklinde) gösterirler. Uç yaprak, yandaki yapraklardan daha büyüktür. Yaprak sapı dikenli veya dikensiz olabilir. Yaprakları kardeş tür olan Erythrina lysistemon (Kutsal Mercan Ağacı) na çok benzer, bu nedenle çiçek açmamış iki türü birbirinden ayırmak zordur.

Çiçeklenmesi yapraklarının çıkmasından önce, soğuk kış günlerinde başlayıp ilkbahar süresince devam eder. Çiçekler kalın ve etli dalların sonunda, büyük salkımlar şeklinde, oluşurlar ve horoz ibiklerine benzerler. Erythrina caffra’da çiçeklerin taç yaprakları (petal) geniş, kısa boru şeklindedir, alt yarıları yukarı doğru dönerler ve çiçek erkek organları (stamen) dışarı çıkarak fırça ucu şeklinde görülürler. Erythrina lysistemon’da ise, taç yapraklar daha ince ve uzun bir boru oluştururlar, bunların erkek organcıkları dışarıdan bakmakla gözükmezler. Bir diğer farkta iki çiçek arasındaki renk farkıdır. Erythrina Caffra alev kırmızısı renkli (hafif portakala kaçan koyu kırmızı) çiçeklere sahipken, Erythrina lysistemon çiçekleri parlak kırmızıdır.

Meyveler fasulye şeklinde uzun, silindirik görünümdedir, uzunlukları 6-7cm e kadar olabilir. Tohum kılıfı açıldığında, küçük, parlak, mercan kırmızısı renkte tohumlar görülür, tohumlar daha sonra kahverengi-kırmızı renge dönerler. Çiçekler kokusuzdur, ancak parlak kırmızı renkleri dolayısı ile çeşitli dölleyici (pollinatör) kuşları çekici özelliği vardır.

Erythrina caffra subtropikal bir ağaçtır, hafif donlara dayanır, toprak bakımından fazla seçici değildir, doğasında da kumlu, killi, sulak ve kurak kalanlarda yetişebilmektedir. Büyük ağaçlar şiddetli donları da atlatabilmektedir, ancak şiddetli dondan sonra o yıl çiçek açmazlar.

Tüm eritrina türlerinin tohumları zehirlidir. Erythrina caffra yapraklarının koyun ve ineklere zehirli olduğu bildirilmiştir. Sahil Mercan Ağacı’nın üretimi tohumladır, tohumlar kolaylıkla çimlenirler. Bir diğer üretim şekli kalın odunsu dallardan yapılan çelikleme iledir. Bunun için çelikler, bitki kış uykusundan uyanmak üzereyken alınmalı ve odunsu dalların çapları 4cm den az olmamalıdır. Genelde bitkinin büyümesi çok hızlıdır.

Peyzajda, soliter, grup olarak veya patika kenarı ağacı olarak kullanılmaktadır. Büyük ölçekli kaya bahçelerinde de kullanılabilir. Tam güneş gören ve iyi drenajlı topraklarda daha iyi sonuç alınır.

PEYZAJDA 4. BOYUT Mayıs 2010

Eritrina (Mercan Ağaçları) lar Fabaceae (Baklagiller) ailesine aittir ve kırmızı cins olarak bilinir. Latince erythros kırmızı demektir ve bu grup bitkilerin parlak kırmızı çiçekleri ve tohumları nedeni ile cins adı olarak kullanılmıştır. Eritrina cinsi, Güney Afrika, Batı Hint Adaları, Brezilya ve Avustralya’da doğal olarak bulunan 170 den fazla türü kapsamaktadır.

Mercan Ağacı, küçük veya orta boy ağaç ölçüsünde kabul edilebilen, yaprak döken, güzel taç yapısı ve parlak kırmızı çiçekleri ile ilgi çekici, güzel bir ağaçtır. Boyu genelde 10 metreyi geçmez. Doğal olarak Güney ve Batı Afrika’da bulunmaktadır. Erythrina lysistemon ilginç ve çarpıcı çiçekleri nedeni ile en çok tanınan ve peyzaj amacı ile kullanılan Güney Afrika ağaçlarındandır.

Mercan Ağacı’nın gövdesi düzgün, koyu gri veya gri kahve renktedir. Gövde üzerinde ucu kıvrık, kısa, koyu renkli dikenleri vardır. Bu dikenler, çok sık değildir, gelişigüzel dağılmış olarak bulunlar ve dallar üzerinde de devam ederler. Yaprak dizilişi “trifoliate”dır, 3 yaprakçık sapla birleşerek bir birleşik yaprak oluştururlar, yaprakçıklar oldukça büyüktür,  her biri 17x18 cm boyuta ulaşabilirler. Erythrina lysistemon, ilkbahar başında, henüz yapraklar çıkmadan çiçek açar. Çiçekleri alev kırmızısı renkte, uzun kalın saplar üzerinde, 9 cm uzunluğundadır. Çiçekten çıkan tatlı, kokulu özsu birçok böcek ve küçük kuşu çekmektedir. Meyveleri fasulyede olduğu gibi uzun silindirik yapıdadır, renkleri siyah, uzunlukları 15 cm kadar olabilir. Meyve kılıfı açıldığında içinde parlak kırmızı renkli, üzerlerinde siyah göz şeklinde tek bir lekesi olan tohumlar görülür, bunlara “Şans Fasulyesi” denmektedir.

Güney Afrika da birçok kabile Mercan Ağacı’nın tıbbi ve büyü özellikleri olduğuna inanmaktadır. Ağacın içerdiği birçok alkoloidlerden bazıları zehirli olmakla birlikte, mikrop kırıcı, iltihap giderici ve ağrı dindirici özelikleri vardır.

Erythrina lysistemon sıklıkla Erythrina caffra (Sahil Mercan Ağacı) ile karıştırılır. Erythrina caffra sahil veya nehir kıyısındaki ormanlarda bulunmaktadır ve genelde Erythrina lysistemon dan daha büyüktür. Çiçek açmamış ağaçlardan hangisinin Caffra, hangisinin lystemon olduğunu ayırt etmek çok zordur. Erythrina caffra çiçekleri portakal-kırmızı renkte (nadiren krem rengi), lystemon çiçekleri ise alev kırmızısı renktedir. Erythrina caffra çiçeklerinin petalleri kısa ve geniştir, bu nedenle stamenler dışarı doğru uzanarak favori (saç) şeklinde görülürler.

Mercan Ağacı, hızlı büyüyen, özel istekleri olmayan bir ağaçtır. İdeal büyüme şartları için, iyi havalanan, drenajı düzgün olan, iyi yapıda bir toprak gerekir. Susuzluğa dayanıklı olmakla birlikte, bol sulandığı takdirde daha hızlı büyür. Dona hassastır, erişkin ağaçlar, kısa süreli -7° soğuğa dayanabilirler, genç ağaçlar dona dayanıklı değildir. Erythrina lysistemon tohum, çelik veya dal çeliğinden kolaylıkla üretilebilir. Tohumlar ilkbahar veya yazın dikilmelidir. Çelikler de ilkbahar ve yazın hazırlanır. Kalın ve uzun dallardan yapılan dal çelikleri için en uygun zaman, kış veya ilkbahar başıdır. Dal çelikleri kesildikten sonra birkaç gün dinlendirilir, uygun vasata veya kuma dikilirler, burada fazla sulamadan kaçınmak gerekir.

Peyzajda kullanımı: Park ve bahçeler için çok güzel bir örnek ağaçtır. Cadde ve bulvarlarda ağaçlandırma için de uygundur. Özel bahçelerde, özellikle yazın gölge, kışın da güneş arzu edilen noktalara dikimde seçilecek bir ağaçtır.

PEYZAJDA 4. BOYUT Nisan 2010

Kafur (Cinnamomum), Defnegiller (Lauraceae ) ailesine ait, herdem yeşil, 250 dolayında türü içeren bir cins’dir. Kâfur’ların vatanı, Tropik, subtropik Asya ve Avustralya’dır, Yaprakları düzgün görünümde olup, damarları belirgindir. Bu bitkilerin yapraklarında, dallarında ve gövde kabuğunda keskin kokulu bir bileşik mevcuttur. Kâfurların hemen hepsi, bol yağmurlu, sıcak, tropik ve subtropik bir ortama gereksinim gösterirler. Yalnız Cinnamomum camphora ılıman iklim bölgelerine adapte olabilmektedir.

KÂFUR AĞACI - Cinnamomum camphora

20–30 metreye kadar boylanabilen, herdem yeşil bir ağaçtır. Doğal olarak Japonya, Çin Tayvan, Vietnam ve Korede bulunmaktadır. Kâfur Ağacı’nın, doğal olarak bulunduğu ülkelerde, Kâfur (Kamfor) yağı elde etmek veya kerestesinden yararlanmak için dikimi ve yetiştirilmesi yapılmaktadır. Avustralya, Güney ABD, Karayip Adaları, Güney Afrika, Tanzanya, Gana, Vietman ve Havai Adalarında istila edici olarak tanımlanmıştır. Güney Avrupa, Madagaskar, Kanarya ve Maderya adalarında ise, istila edici özelliği olmadan peyzaj amacı ile kullanılmaktadır.

Kâfur Ağacı yaprakları parlak, mumsu görünümdedir, parmak arasında ezildiğinde kafur kokusu duyulur. Kâfur Ağacı’nı tanımak için, yaprak, dal veya kabuğunu ezerek koklamak yeterlidir, ezilme sırasında kafur yağı açığa çıkmaktadır. Kâfur Ağacı yaprakları oval veya eliptik şekildedir, dalın iki tarafından almaşık olarak çıkarlar. Yuvarlak dalcıklar çıkarken yeşildir, sonra kırmızı-kahverengiye dönüşürler. İlkbaharda yeni çıkan yaprakları kırmızıdır, sonra parlak yeşil renk alırlar, bu arada salkım şeklinde küçük beyaz çiçekler açarlar. Bu çiçekler daha sonra 1 cm çapında siyah meyveye dönüşürler. Yaşlı ağacın kabuğu soluk renkli ve kaba görünümdedir, üzerinde yukardan aşağı uzanan çatlaklar görülür. Kâfur yağı, önceki devirlerde tıpta çok kullanılan bir madde olmasının yanında, dumansız barut yapımında da kullanılmıştır.

Kâfur Ağacı, 1822 yılında Avustralya’ya ithal edilerek, park ve bahçelerde süs ağacı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ancak özellikle Queensland’ın tropik ikliminde doğaya kaçmış ve istila edici sınıfına alınmıştır. Kuvvetli ve yayılıcı kök yapısı ile kentlerin kanalizasyon sistemine zarar verebilmektedir. Ayrıca yapraklarında bulunan yüksek karbon nedeni ile nehir ve su yatakları yanındaki ağaçlardan düşen yapraklar, su kalitesini ve balık yaşamını etkilemektedir. Düşen yapraklar çürüdüklerinde, içlerinde bulunan kâfura bağlı olarak ağaç altında diğer bitkilerin çimlenmesini önlemektedir. Meyveleri kuşlar tarafından yenilmekte ve tohumlar bozulmadan dışkı ile çıkmaktadır. Bu yolla tohumların uzaklara yayılması sağlanmaktadır.

Kâfur Ağacı üretim tohumla yapılır. Ağaçlar güneş veya yarı gölgede yetişirler. Fazla seçici bir ağaç değildir, killi, kumlu, asit veya alkali topraklarda yaşamlarını devam ettirirler. Kaynaklarda, bitkinin en az -6°C soğuğa dayandığı yazılıdır, bununla birlikte bitkinin daha düşük derecelere dayandığı gözlenmiştir, Yalova ve İstanbul’da yaşamaktadır.

Peyzajda soliter, grup veya yol ağaçlandırması şeklinde kullanılırlar. İyi bir gölge ağacıdır. Hızlı büyümeleri, herdem yeşil olmaları, yapraklarının parlaklığı, yeni çıkan yapraklarının kırmızı rengi yanında, kauçuk ağacına benzemekle birlikte, kauçuktan daha fazla dona dayanıklı olmaları tercih nedenidir.

Cinnamomum camphora ağacından elde edilen Kâfur, ince beyaz bir kristaldir. Yüzyıllarca, tıpta ilaç, yemeklerde baharat ve tütsülere katkı maddesi olarak kullanılmıştır. Kâfurun aynı zamanda böcek kovucu ve sinek öldürücü özelliği vardır. Bugün genellikle Hindistan’da tatlılarda kullanılmaktadır. Kâfur yağı, romatizmal hastalıklarda, eklem hastalıklarında, adale hastalıklarında dıştan masaj ile tatbik edilir. Diş ağrısında, kâfur yağına batırılmış pamuklu çubuk ile ağrıyan yere tatbik edildiğinde, ağrıyı geçirmektedir. Kâfur ayrıca göğüs, baş ağrısı, ateş düşürücü antiseptik, balgam söktürücü,  kalbi takviye edici ve cinsel gücü arttırıcı özellikleri dolayısı ile birçok yapma ilacın terkibine girmektedir.

    

PEYZAJDA 4. BOYUT Mart 2010

Merkezimizde uzun yıllardır, üretimine uğraştığımız, adını ise yalnız yakın zamanda öğrenebildiğimiz, çok dekoratif, palmiye benzeri bir bitkiyi tanıtmak istiyoruz.  Adı Curculigo capitulata veya Molineria capitulata olan bu bitki Palmiye Otu olarak bilinmektedir. Palmiye Yapraklı Ot: Seteria palmefolia’dan ise bir başka tanıtımda bahsedeceğiz.

Curculigo cinsi, genelde tropik ve subtropik iklim bölgelerine yayılım gösteren 20 kadar türü içerir. Çok yıllık, rizomlu, gövdesi olmayan bitkilerdir.

Molineria capitulata, yaprakları 100 cm'e kadar uzayabilen, rizom köklü, çok yıllık bir bitkidir. Vatanı Endonezya, Tropikal Asya ve Avustralya’dır. Tropik kökenli olmasına karşın, hafif don olan yörelerde dış mekânda yetiştirilebilirler. Donda yapraklarını kaybetseler bile rizomları canlı kalmakta ve havaların ısınması ile bitki uyanışa geçmektedir.

İnce uzun lanceolat şekil gösteren yaprakları, 2–6 cm genişliğinde olup 100 cm boya ulaşır. Yaprakların görünümü, aynen palmiyelerin juvenil (gençlik) yapraklarına benzer, bu nedenle bitki, özellikle Kraliçe Palmiyesi (Syagrus romanzoffianum) genç bireylerini anımsatır. Koyu yeşil yaprakların üzerinde uzun düzgün çizgiler ve hafif tüyler dikkati çeker.

Bitkinin gövdesi yoktur, yapraklar toprak seviyesinden çıkmaktadır. Çok kısa saplı çiçekler, hemen toprak seviyesinde oluşurlar, bu nedenle bazen yaprakların altında kalarak dışarıdan görülmezler. Çiçekler yıldız şeklinde parlak sarı renktedir, yaz aylarında açmaktadırlar.

Palmiye Otu, toprak altındaki rizomlarından ilerleyerek çoğalım gösterir, üretimi bu rizomların ayrılması ile veya tohumdan yapılır.

Curculigo capitulata, doğasında yağmur ormanlarında, orman altı bitki olarak yetiştiğinden, yarı gölge, humustan zengin ve nemli bir ortama gereksinim gösterir. Peyzajda, ülkemizin ılıman yörelerinde, gölge alanlarda, çit bitkisi gibi sıralı veya ağaç altı, gruplar halinde uygulanabilir. Bir diğer uygulama şekli ise kap içinde, iç mekan veya kış bahçesi bitkisi olarak yetiştirilmesidir.    

PEYZAJDA 4. BOYUT Şubat 2010

Cistus Kaya Gülleri,  Türkiye, Kanarya Adaları, Güney Avrupa ve Kuzey Afrika’nın taşlık ve kayalık arazilerinde doğal olarak bulunan 20 kadar türü kapsayan, herdem yeşil bitkilerden oluşan, Cistaceae ailesine ait bir cinstir.  

Cistus türü bitkilerin yaprakları, dalcıklarda karşılıklı olarak çıkar. Çiçekler koyu pembe ve beyaz renkte olup 5 çanak yapraklı (petal) dır. Çiçeklerin ömrü genelde bir gündür. İlkbahar sonundan yaz sonuna kadar çiçek açarlar.

Beyaz çiçekli Pamuk Otlarından: Cistus laurifolius (Defne Yapraklı Kaya Gülü), Cistus salviifolius (Adaçayı  yapraklı Kaya Gülü), Cistus monspeliensis (yalnız İzmir Karaburun’da gözlenmiştir),  Pembe çiçekli Pamuk Otlarından ise yalnız Cistus creticus (Laden) ve Cistus parvifolius (Küçük  yapraklı Kaya Gülü) ülkemizde doğal olarak bulunmaktadır.

Pamuk Otlarının ülkemiz güney sahil kuşağında, çam ormanları altında görülen pembe çiçekli türü, Laden olarak bilinen Cistus creticus’dur. Muğla dolaylarında, pembe çiçekli Orman Gülü yanında rastlanan, çiçekleri beyaz olan ve tür ise, Cistus salviifolius (Adaçayı  yapraklı Kaya Gülü)’dur.

Cistus laurifolius - Defne Yapraklı Kaya Gülü: Sahil kuşağından kara iklimine kadar sokulan, dona son derece dayanıklı bir türdür. Akdeniz dışında, Ege,  Trakya ve Orta Anadolu’ya kadar yayılmıştır. Anadolu’da Kızılcahamam ve Afyon dağlarında bile rastlanmaktadır. Afyon’da ölçülen en düşük sıcaklığın -27°C olduğu düşünülürse bu kadar soğuğa dayandığı anlaşılır. İleri derecede donda bile yaprakları kahverengi olmakta ancak ölmemektedir. 1,5–2 metreye kadar boylanabilir. Bir çiçek sapı üzerinde 3–8 adet çiçek açar. Beyaz çiçeklerinin ortası sarıdır.

Toprak için fazla seçici değildir, süzek toprakları tercih eder. Kuraklığa dayanıklıdır. Güneş altında olabildiği gibi, ağaç altında da yetişmektedir. Üretimi ilkbaharda tohumdan veya yazın çelikle veya kök ayrılması ile yapılır. Aşırı budanmadan kaçınılmalıdır, aşırı budama bitkinin ölümüne neden olabilir.

Cistus creticus –Laden: Akdeniz bitkilerindendir. Cistus laurifolius a göre biraz daha küçüktür, bir metre kadar boylanabilir. Çiçek sapı üzerinde 3–5 pembe-mor ortası sarı çizgili çiçek açar. Girit’ten doğu Akdenize kadar uzanan sahil kuşağında bulunmaktadır. Gereksinim ve bakımı diğer kaya gülleri gibidir.

Peyzajda kullanımları: Kaya Gülleri, Doğal yapının, ana tema olduğu Akdeniz Bitki Örtüsü düzenlemelerinde seçilecek bitkilerdir. Küçük veya büyük gruplar halinde açık alanlarda veya orman altı bitkisi olarak kullanılabilirler. Büyük ölçekte hazırlanan kaya bahçeleri için de seçilecek bitkilerdir. Yol kenarlarında sıra halinde de güzel görünürler. Özellikle Cistus laurifolius-Defne Yapraklı Kaya Gülü, karasal iklimin egemen olduğu yörelerde, seçilmesi gereken bir çalı olarak öne çıkmaktadır.

   

PEYZAJDA 4. BOYUT Ocak 2010

2009 yılında Peyzajda 4. Boyut programımız içinde, Ayın Bitkisi olarak Agave Victoria regina, Agave geminiflora ve Agave attenuata’yı tanıtmıştık. 2010 yılına yine ülkemizde fazla tanınmayan, zarif bir agav ile giriyoruz: Agave desmettiana-İbrik Yapraklı Sabırlık.

Agav’lar Meksika, ABD, ve Orta Amerika ülkelerinde doğal olarak bulunan 250 kadar türü kapsamaktadır. Ailenin ortak özelliği, etli yapraklı (sukkulent) olmaları ve yaprakların rozet şeklinde dağılımıdır. Agav’ların büyük bir kısmı monokarpik (hayatında bir defa çiçek açar ve ölürler) dir. Meksika’da 125 ten fazla Agav türü bulunmaktadır, burada tanıtacağımız Agave desmettiana, agavların en zarif ve yumuşak yapraklılarından biridir.

İbrik Yapraklı Sabırlık adı, yapraklarının ibriğe benzemesinden dolayı verilmiştir. Anavatanının Meksika olduğu bilinmektedir, ancak doğada bulunmamaktadır. Meksika, Avrupa ve ABD’nin batı bölgelerinde yaygın olarak yetiştirilen Agave desmettianaların tümü, Meksika’nın Veracruz eyaletindeki El Mirador’da bulunan Sartorius Bahçelerinden gitmiştir.

İbrik Yapraklı Sabırlığın rozet dizilimi gösteren yaprakları genelde ibrik şeklindedir. Erişkin bitkiler yaprakları ile 60-90cm çapında görünüm sergilerler. Yumuşak yaprakları, gövdeye bağlandıkları yerde dar ve daha etli, diğer kısımlarda ise geniş ve yumuşaktır. Yapraklar yukarı uzanır ve üstte ibrik şeklini alırlar, en üst kısımlarında hafif bir çöküntü vardır, burada su birikebilir. Yaprak rengi, sarımsı yeşilden, mavi yeşile kadar değişik renkte olabilir. Bitkilerin çoğunda yaprak kenarları düzdür, bazılarında ise hafif dişler mevcuttur. Yaprakların uzunluğu 50-80cm, genişlikleri ise 8-20cm arasında değişir.

Toprağa dikili Agave desmettianalar genelde 8–10 yıl sonra çiçek açarlar. Çiçek sapı 250-300cm uzunlukta olup 20–25 adet dallanma gösterir. Çiçekler soluk yeşil renktedir. Bazı bitkilerde, çiçekten sonra yaygın bir şekilde bulbil ler gözlenir.

Üretimi, tohumdan, oluşan bulbillerden ve kardeşlerin ayrılması ile yapılır. Fazla su gereksinimi yoktur. Diğer agavlardan farklı olarak aşırı güneşten hoşlanmaz. Çöl şartlarında, hafif veya yoğun gölgede daha iyi büyür. Bununla birlikte Akdeniz Bölgesinde güneşe dayanır, gölgede de rahatlıkla büyür. Bitki -4°C ye kadar dona dayanabilir, daha soğuklarda ise ölür.

Agave desmettiana, peyzajda Agave attenuata da olduğu gibi, grup halinde, patio kenarlarında sıralanarak veya kaya bahçelerinde soliter veya ufak gruplar halinde kullanır. Zarafeti ve yaprak ucundaki dikeninin yumuşak olması nedeni ile fazla soğuk olmayan ılıman bölgelerde seçilecek bir sukkulent bitkidir.