|
Peyzajda 4.Boyut, ülkemizde
bilinmeyen veya yeteri kadar tanınmayan bitkiler hakkında,
profesyonel ve amatörlere bilgi verilmesi amacı ile
hazırlanan bir programdır. Her ay yeni bir bitki tanıtımı
yapılmakta, Palmiye Merkezi deneyimleri de aktarılmaktadır.
Palmiye Merkezinin bir hizmeti olan, bu
programın sizin veya bir arkadaşınızın e-posta adresine
gönderilmesini arzu ediyorsanız, lütfen abone olunuz (abone
olmak tamamen ücretsizdir, adresinize herhangi bir reklâm
gönderilmeyecektir).
PEYZAJDA 4.BOYUT'a
abone olmak
istiyorum>>>>>>>
Arkadaşımı
öneriyorum>>>>>> |
AYIN HABERLERİ
PEYZAJDA
4. BOYUT - ARALIK 2010 |
|
Zambakgiller (Liliacea)
ailesinden olan Asphodelus aestivus,
Akdeniz ülkelerinde özellikle Güney Avrupa, Kuzey
Afrika ve Batı Asya’da bulunan çok yıllık bir
bitkidir. Sıklıkla boş gövdeli Asphodeline
(yalancı çiriş) ile birlikte görülürler,
Asphodeline çiçeğinde çanak yapraklarındaki
pembe çizgiler daha belirgindir ve genelde bu
bitkinin çiriş otuna göre çiçek açması daha geçtir.
Muğla, Antalya bölgemizde Asphodelus aestivus
(Çiriş otu) ,Urginea maritima (Ada
soğanı) ile birlikte bulunmaktadır.
Çiriş
otu
özellikle Ocak ayından itibaren açan çiçekleri ile
dikkati çeker. Genelde tarım yapılıp terk edilen
alanlarda olmakla birlikte hemen hemen her yerde
hatta deniz kıyısında bile görülebilmektedir.
Asphodelus aestivus’ un uzun sap üzerinde
yükselen güzel çiçekleri Ocak ayından itibaren
açmaya başlar, Şubat ve Mart aylarında güzel bir
görüntü oluşturur. Haziran başına kadar tek tük açan
çiçekler görülebilir. Asphodelus aestivus
çiçekleri hermafrodittir. Herdemyeşil olan Çiriş
Otu, 100cm yüksekliğe ve 30cm çapa erişir.
—10°C’ ye kadar dayanıklıdır.
Bitki toprak ve ışık
isteği bakımından seçici değildir. Gölge veya
güneşli ortamlarda yetişir, kuraklığa dayanıklıdır.
Çiriş
otunun
kök, gövde ve tohumları yenilebilir. Nişastadan
zengin rizomları kurutulup suda haşlandıktan sonra
peltemsi bir maddeye dönüşür. Unla karıştırılarak
besleyici ekmek yapılır. Kaynamayla buruk tadı
kaybolmakta ve bitki yenilebilmektedir. Çiçek sapı
ve tohumları pişirilerek yenilmektedir. Kökü
Romalılar ve Yunanlılar tarafından spazm çözücü,
idrar söktürücü ve bağırsak yumuşatıcı olarak
kullanılmıştır. Ancak bugün modern tıpta yeri
yoktur. Asphodelus aestivus otlak
hayvanları tarafından fazla rağbet bulmamaktadır.
Ülkemizde bu bitkiyi yiyen koyunların sinir
sisteminde pigment toplanması ile birlikte şiddetli
nörolojik bozukluk rapor edilmiştir.
Ülkemizde ve İran’da,
Çiriş otu yumru kökleri kurutulup, toz haline
getirildikten sonra, soğuk su ile karıştırılarak,
kuvvetli yapışkan bir sıvı elde edilmektedir. Çiriş
adı verilen bu yapıştırıcı, kitap cildi yapanlar ve
ayakkabı imalatçıları tarafından kullanılmaktadır.
Üretim
için tohumlar Mart-Nisan aylarında ekilir. Çıktıktan
sonra saksılara alınır. Kardeşlerin ayrılması ile
üretim, ilkbahar başı ya da sonbaharda yapılmalıdır.
Peyzajda kullanımı:
Asphodelus aestivus yıl boyu ince,
uzun, parlak yeşil ve gösterişli yaprakları, kış
sonu ve ilkbaharda ise alımlı yıldız şeklindeki
çiçekleriyle ilgi çekicidir. Diğer soğanlılarla
birlikte grup halinde veya yaprak döken ağaçların
altında yine gruplar halinde kullanılabilir. Geofit
bahçesinde sonbahar ve yazın çiçek açan türler ile
birlikte kullanıldığında ilkbaharda çiçekleri ve
yaprakları ile görünümünü tamamlar. En iyi
kombinasyon aynı doğadaki durumun taklit edilerek
Urginea maritima (Ada Soğanı) ile
birlikte kullanılmasıdır. |
PEYZAJDA
4. BOYUT - KASIM 2010 |
|
Urginea
cinsi 100 dolayında türü içeren, çok yıllık, soğanlı
bitkilerden oluşur ve Hyacinthacea ailesinin
bir üyesidir. Urginea türleri genel olarak
Tropik Afrika’nın dağ eteklerinde, sahillerde kumlu
alanlarda veya düzlük ve otlaklarda bulunurlar.
Birkaç türde Akdeniz Bölgesi’nde doğal olarak
bulunmaktadır. Cinsin ortak özelliği ince, uzun ve
soğandan çıkan yapraklarıdır. Bu bitkiler yaz veya
sonbaharda henüz yapraklarını vermeden uzun bir sap
üzerinde çok sayıda yıldız şeklinde çiçek açarlar.
Bazı türlerin dona hassas olmasına karşın diğerleri
dona dayanıklıdır. Bol güneş gören yerlerde
yetiştirilmelidirler.
Urginea maritima
tüm Akdeniz soğanlı bitkileri arasında en büyük
olanlarıdır. Ada soğanı’na adının aksine genelde
deniz ve göl kenarından uzak iç kesimlerde daha çok
rastlanmaktadır. Açık alanlarda az miktarda toprak
içeren kayalık arazilerde soğanı genelde toprağın
üzerinde gözükür. Ada soğanının üzerinde aynı
yenilen soğandaki gibi kağıtsı bir çok katman
vardır. Bu kabuklar bitki soğanını güneş ve soğuk
gibi dış etkenlerden korurlar. Genelde bitki soğanı
yangınlardan zarar görmez. Kemiriciler de soğanlar,
zehirli oldukları için yemezler. Soğanlar
yanlarından yavru vermek yerine genelde ortadan
ikiye ayrılırlar. Bu şekilde 20 sürgünlü, 30cm
çapında soğanı olan bitkiler oluşabilir. Ada
soğanının iki ayrı varyetesi mevcuttur. Birinde
soğan zarı kırmızı diğerinde beyaz renklidir.
Kırmızı soğanlı varyete genelde sahilden uzak
kısımlarda bulunur ve daha büyüktür. Bu varyete
Urginea maritma var. rubra olarak
adlandırılır. Çiçeklenme yaz sonu veya sonbaharda
bitkinin yaprakları yokken olmaktadır, yapraklar
çiçeklenmeden sonra çıkar. Dış zarı beyaz olan form
ise Urginea maritima var. alba olarak
adlandırılır. Her iki formda da iç zarlar beyaz
renktedir. Ada soğanı’nın çiçeklerinde de
farklılıklar vardır. Bazı çiçekler, beyaz sepal (taç
yapraklar) lerin orta damarı üzerinde pembe beyaz
çizgiler içerirken, diğerlerinde çiçek, süt beyaz
veya pembe renkte olabilir. Yeşil gri yaprakları
mat, mumsu görünümdedir. Ada soğanı’nın
yaprakları 60cm’ye, çiçekleri de 100cm’ye kadar
uzar.
Urginea maritima’nın
özellikle beyaz varyetesi çok eski çağlardan beri
tıpta kullanılmaktadır. Bunun için Ada Soğanı’nın
kurutulmuş soğanı ilaç haline getirilir, diüretik (idar
söktürücü), emetik (kusturucu), ekspektorant (balgam
sökücü) ve kardiotonik (kalp takviye edici) olarak
kullanılmaktadır. Ancak kontrolsüz alındığında
zehirlenme ve ölüme neden olabilir. Yetişkin için
günlük dozu 30 ila 500 mg’dır. Veteriner tıpta
hayvan hastalıklarında ve et hayvanlarında et
yapımını arttırmak için, kırmızı varyeteden elde
edilen ekstraklar kullanılmaktadır.
Ada Soğanı
toprak istekleri bakımından seçici değildir.
Urginea maritima kuru ve güneşli alanlarda
kumlu topraklarda rahatlıkla gelişir. Üretimi
tohumla veya soğanların ayrılmasıyla yapılır.
Peyzajda kullanımı:
Kışın geniş, gösterişli yaprakları, sonbaharda ise
alımlı yıldız şeklindeki çiçekleriyle ilgi
çekicidir. Diğer soğanlılarla birlikte grup halinde
veya yaprak döken ağaçların altında yine gruplar
halinde kullanılabilir. Geofit bahçesinde ilkbahar
ve yazın çiçek açan türler ile birlikte
kullanıldığında sonbaharda çiçekleri ve kışın
yaprakları ile görünümünü tamamlar. |
PEYZAJDA
4. BOYUT - EKİM 2010 |
|
Ruellia brittoniana, anavatanının Meksika olmasına
karşın, Güney Doğu Amerika özellikle Florida da
yayılma gösteren bir bitkidir. Çok yaygın olduğu
Florida’da invazif (istila edici) bitkiler
sınıfındadır. – 12C derece altındaki sıcaklıklarda
öldüğü için Missouri de tek yıllık bitki olarak
yaşamını sürdürmektedir. Cins adı Jean de la Ruellia
isimli Fransız botanikçiden gelmektedir. Meksika
Petunyası olarak adlandırılmasına karşın petunya
ile akrabalığı yoktur. Ruellia brittoniana,
Acanthacea ailesindendir.
Koyu renkli yaprakları
lanseolat (mızraksı) şekilde, 15–30cm uzunluğunda ve
1–2cm genişliğindedir. Yarı odunsu, dayanıklı
gövdesi 100cm’e kadar uzar. 3-5cm uzunluğunda çan
şeklindeki parlak, morumsu-mavi renkte çiçekleri
dalların ucunda oluşurlar. Her çiçeğin ömrü bir
gündür, ancak hiç durmadan çiçek açtığı için ilgi
çekici bir bitkidir. Meksika Petunyası güneşi
tercih etmekle beraber, yarı gölgede de yetişebilir.
Gölge ortamda daha az çiçeklenme gösterir. Beyaz,
pembe ve mavinin değişik tonlarında birçok
varyasyonu elde edilmiştir. Cüce varyasyonların
boyları 20-25cm’yi geçmez. Ruellia brittoniana
tam çiçek açtığı zaman, üzerinde toplanan
kelebeklerle birlikte çok güzel görüntü oluşturur.
Arı kuşları, kelebekler ve bambus arıları bu çiçeği
çok severler.
Kültür:
Ruellia brittoniana organik olarak
zengin, nemli toprağı tercih eder. Meksika
Petunyası sıcaklığa, kuraklığa ve yüksek neme
dayanıklıdır. Özellikle bataklık ortamda çok hızlı
çoğalır. Ancak adapte olduktan sonra kuraklığa da
dayanıklıdır. Çiçeklendirmeyi artırmak için budama
yapılmalıdır, çiçek dönemi geçerken, bitki yarı
boyuna kadar budanır. Ruellia brittoniana
genelde hastalık ve zararlılara dayanıklıdır ve ilaç
kullanılmasını gerektirmez.
Peyzajda kullanımı:
Üretimi kolay, ucuz temin edilebilen, dayanıklı,
çarpıcı renkli ve yazın en sıcak zamanında bile bol
çiçekli olması nedeniyle tercih edilen bir bitkidir.
Yer örtücüler ile yüksek çalı veya ağaçlara geçişte,
ara bordür bitkisi olarak kullanılabilir. İzole
gruplar halinde veya Phalaris arundinacea
variegata (alacalı yapraklı), Verbena
boneriensis (mor çiçekli), Alternanthera
dentata “Ruby” (kırmızı yapraklı) gibi
bitkilerle güzel kombinasyon oluşturur. Saksı veya
kaplarda soliter olarak kullanılır. İç mekânda
kullanıldığı takdirde bol ışıklı bir yere konulmalı
ve kışın sulaması azaltılmalıdır. |
PEYZAJDA
4. BOYUT - EYLÜL 2010 |
|
Alacalı Aloe (Aloe varieata),
Güney Afrika Aloeleri arasında en güzel ve
gösterişli olanlardandır. Aloe adı Arapça alloch
kelimesinden (acı) gelmektedir. Bitkinin
özsuyunun acı olmasından bu ad verilmiştir.
Variegata adı Latince alacalı demektir,
yaprakların renginden dolayı verilmiştir.
Yaprak üzerindeki beyaz
yuvarlak lekeler, kekliğin göğüs tüylerinin
rengine benzediği için, İngilizler tarafından
Keklik Göğsü Aloe’si olarak adlandırılır. Doğal
olarak Güney Afrika ve Güney Namibya’nın kurak
ve yarı kurak bölgelerinde bulunurlar.
Alacalı
aloe,
en fazla 25cm ye kadar boylanabilir. Bu nedenle
cüce Aloe’lerden sayılırlar. Ender olarak tek,
sıklıkla yandan verdiği kardeşler ile guruplar
halinde bulunur. Kalın etli yaprakları genelde
15-20cm uzunluktadır. Yapraklar, üç katman
halinde görülür, her katmanda 6–8 adet olmak
üzere rozet şeklinde dizilmiştir. Yaprak rengi
doğa ve iklim şartlarına göre yağmurlu yıllarda
yeşil, kurak yıllarda ise kahverengi renktedir.
Yaprak üzerindeki beyaz yuvarlak lekeler
düzensiz yatay bir bant şeklinde gözükür.
Aloe variegata,
çiçekleri, 3-4mm uzunluğunda olup, dallanma
gösteren uzun bir sap üzerinde, püskül
şeklindedir, renkleri hafif pembe-kırmızıdır.
Çiçeklenme kış ortasında olur. Çiçekden sonra
oluşan meyve, 3 loblu bir kapsül şeklindedir,
içinde bol miktarda tohum bulunur.
Alacalı aloe’nin
üretimi tohumdan olur. Tohumlar ilkbaharda süzek
bir ortama dikilmelidir. Ayrıca yandan çıkan
kardeşlerin ayrılmasıyla da üretimi yapılabilir.
Aloe variega’tanın
kurak bölgelerden geldiği düşünülerek iyi
drenajlı toprağa dikim yapılmalı ve aşırı sudan
kaçınılmalıdır. Tam güneş altında yetişir, yarı
gölgeye de uyum gösterir. 0°C nin altında
soğuktan zarar görür, ıslak olmayan ortamda,
-4°C soğuğa dayanır. Peyzajda don tehlikesi
olmayan yerlerde özellikle kaya bahçelerinde
kullanılır. Ayrıca yarı kapalı bol ışıklı
mekânlarda saksı içinde soliter olarak
kullanılmaktadır. |
PEYZAJDA
4. BOYUT - AĞUSTOS 2010 |
|
Myoporum laetum
herdem yeşil, çalı veya küçük bir ağaçtır.
Myoporaceae ailesine ait olan bitkinin
anavatanı Yeni Zelanda’dır. Herdem yeşil olan bu
bitki 10 metreye kadar boylanabilir, kış
sonundan ilkbahar ortasına kadar küçük beyaz
çiçekler açar. Hızlı büyüyen bir bitkidir,
önceleri güzel bir çatı yapar; fakat daha sonra
yaşlı dallar bozularak dökülürler. Yapraklarında
küçük yağ bezleri vardır, bunlar küçük
sarı-beyaz noktacıklar halinde görülürler.
Bitki yaprakların bu görüntüsü nedeniyle diğer
çalılardan ayrılırlar.
Myoporum laetum
çiçekleri beyaz renkte olup, mor noktacıklar
içerir.
Meyveleri morumsu kırmızı renktedir. Süs bitkisi
olarak yolların sınırlanmasında ve çit bitkisi
olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde fazla
bilinmeyen bu bitki Amerika ve Avrupa’daki bazı
ülkelerde, dikildiği yerlerden etrafa yayılarak,
yerleşim alanları dışında kendine yer
edinebilmektedir.
Miyoporum’un
doğal bitki örtüsü içine yayıldığı
bildirilmiştir. Miyoporum yaygınlaştığı
zaman gölgesinde diğer bitkiler
büyüyememektedir. Myoporum’un yaprakları
koyun ve ineklerde karaciğer hasarı yapabilecek
kimyasal bir alaşım içerir, bu nedenle otlaklara
yakın yerlerde, bitkinin yetişmesine izin
verilmemelidir. Myoporum laetum
çok sayıda tohum oluşturur, tohumlar bu
meyveleri yiyen kuşlar tarafından uzaklara
taşınabilmektedir.
Myoporum laetum’un üretimi, çelik veya tohumla
yapılır. Tohumla üretim yapılacaksa, tohumların
sekiz hafta süre ile stratifikasyon (soğuklama)
a tabi tutulması uygun olur. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - TEMMUZ 2010 |
|
Felisya
cinsi, 80 kadar türü kapsayan bir cinstir. Bu
türler tek yıllık, çok yıllık herdem yeşil çalı
veya çalıcıklardır. Vatanları, Arap Yarımadası,
Tropikal Afrika ve Güney Afrika’dır. Bazıları
dona dayanıklı, bazıları ise dona hassastır.
Felisya’lar mavi renkli,
ortası sarı olan çarpıcı renkli ve yaz boyu açan
çiçekleri nedeni ile yetiştirilirler.
FELİSYA-MAVİ PAPATYA Ülkemizde Felisya
olarak tanınan Felicia amelloides,
çok yıllık, herdem yeşil, bir çalıcıktır,
boyu ve eni 50 cm i geçmez. Sık dallanma
gösterir, gövdesi sıklıkla koyu kırmızı
renktedir. Çiçekleri Aster ailesi (Yıldızgiller)
çiçekleri gibidir, 18 cm yüksekliğe kadar uzayan
çıplak saplar üzerinde yer alırlar, çiçekler
diğer birçok papatyada olduğunun aksine,
geceleri kapanmazlar.
Güney Afrika Pretoria
daki bahçelerde, Felisya’ların
çiçeklerinin tüm yıl boyunca açtığı
bilinmektedir, ancak en fazla ilkbahar ve yazın
açarlar. Normal şartlar altında bitki 5 yıl
kadar yaşamaktadır.
Felisya
hafif donlara dayanır. Kumlu veya çakıllı, hafif
geçirgen ve bol kompostlu toprak bitki için
idealdir. 3:1:5 veya 2:3:2 gibi oranlarda N:P:K
içeren gübrelerin uygulanması önerilir. Su
isteği aşırı değildir, toprak kurudukça
sulanmalıdır.
Felicia amelloides
üretimi tohum veya baharda alınan
çelikler ile yapılır. Çelikle yapılan üretimde,
büyüme hızlıdır, bitki aynı yıl içinde çiçek
açar. Bitki toprağa dikildikten sonra hızlı
büyür ve uzun yıllar boyunca bozulmadan kalır.
Genç bitkilerin, büyüme sırasında alt
seviyelerden kesilerek, kompakt ve bol dallı
olmaları sağlanmalıdır. Yazın açan çiçek
saplarının budanması, daha fazla çiçeklenmeyi
teşvik eder. 3 yıl sonra bitki etrafa fazla
uzamışsa, derin şekil budaması yapılması
önerilir. Dondan zarar gören bitkiler, genelde
tekrar sürerler, ancak bu durumda çiçeklenme
daha geç olur. Mavi Felisya, genelde
zararlılara karşı dayanıklıdır, fazla bakıma
gereksinimi olmayan bir bitki olması,
bahçıvanlar tarafından tercih edilmesinin
nedenidir. Merkezimizde Mavi Felisya’nın
alacalı yapraklısı da (variegata) bulunmaktadır.
Peyzajda kullanımı:
Starliçe (Strelitzia regina) altında, güneş
veya yarı güneşli ortamda iyi bir yer örtücü
olarak kullanılabilir. Mavi Felisya değişik
tipte yaprakları olan birçok bitki ile kontrast
teşkil edecek şekilde uygulanabilir. Birlikte
kullanıldığı soğanlılar arasında, Agapanthus
(Şevkat Çiçeği),
Eucomis
autumnalis (Ananas
Çiçeği),
Hemorocallis fulva
(Gün Güzeli) sayılabilir.
Kontrast yaratmanın bir diğer yolu, gri-beyaz
yapraklı bitkiler ile yeşil veya koyu renk
yapraklıların birlikte kullanılmasıdır. Bu yolla
rahatlatıcı bir etki sağlanır, örnek olarak
Gazania rigens (Koyun Gözü),
Helichrysum petiolare (Helikrizum),
Ajania pacifica (Ajanya)
sayılabilir. Koyu gri yapraklı Euryops
pectinatus (Sarı Papatya) veya koyu kırmızı
yapraklı Alternathera dentata ruby (Alternathera)
ile de güzel bir zıtlık sağlanmaktır. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - HAZİRAN 2010 |
|
Eritrina
(Mercan Ağaçları) lar Fabaceae
(Baklagiller) ailesine aittir ve kırmızı cins
olarak bilinir. Latince erythros kırmızı
demektir ve bu grup bitkilerin parlak kırmızı
çiçekleri ve tohumları nedeni ile cins adı
olarak kullanılmıştır. Eritrina cinsi,
Güney Afrika, Batı Hint Adaları, Brezilya ve
Avustralya’da doğal olarak bulunan 170 den fazla
türü kapsamaktadır.
Sahil Mercan Ağacı,
ideal bir bahçe bitkisi olması ve benzersiz
görünümü ile botanikçilerin, süs bitkisi
yetiştiricilerinin, doğa severlerin ve amatör
bahçıvanların ilgisini çeken bir ağaçtır.
Erythrina Caffra özellikle, alev
kırmızısı renkli (hafif portakala kaçan koyu
kırmızı) çiçekleri nedeni ile ilgi çekmektedir.
Üretim ve bakımının kolaylığı aynı zamanda uzun
çiçeklenme süresi nedeniyle popüler bir süs
ağacıdır.
Sahil Mercan Ağacı,
yaprak döken orta veya büyük sınıfına giren bir
ağaçtır. Ağacın büyüklüğü, toprak ve iklim
farklılıklarına bağlı olarak değişmektedir.
Normalde 8–10 metre yükseklikte olmasına karşın,
şartların isteğine en uygun olduğu sıcak
sahillerde, orman içinde boyu 20 metreye
ulaşabilir. Erythrina caffra
ağacı, üstte düzgün bir açılım göstererek,
parlak açık yeşil yaprakları ile yuvarlak güzel
bir çatı oluşturur.
Diğer mercan ağaçlarında
olduğu gibi yapraklar trifoliate (üç yapraklı)
görünümdedir. Yaprakların hepsi kaideden uca
doğru genişleyen, uçta sivrilen bir yapı
(iskambildeki maça şeklinde) gösterirler. Uç
yaprak, yandaki yapraklardan daha büyüktür.
Yaprak sapı dikenli veya dikensiz olabilir.
Yaprakları kardeş tür olan Erythrina
lysistemon (Kutsal Mercan Ağacı)
na çok benzer, bu nedenle çiçek açmamış iki türü
birbirinden ayırmak zordur.
Çiçeklenmesi
yapraklarının çıkmasından önce, soğuk kış
günlerinde başlayıp ilkbahar süresince devam
eder. Çiçekler kalın ve etli dalların sonunda,
büyük salkımlar şeklinde, oluşurlar ve horoz
ibiklerine benzerler. Erythrina caffra’da
çiçeklerin taç yaprakları (petal) geniş, kısa
boru şeklindedir, alt yarıları yukarı doğru
dönerler ve çiçek erkek organları (stamen)
dışarı çıkarak fırça ucu şeklinde görülürler.
Erythrina lysistemon’da ise, taç
yapraklar daha ince ve uzun bir boru
oluştururlar, bunların erkek organcıkları
dışarıdan bakmakla gözükmezler. Bir diğer farkta
iki çiçek arasındaki renk farkıdır.
Erythrina Caffra alev kırmızısı renkli
(hafif portakala kaçan koyu kırmızı) çiçeklere
sahipken, Erythrina lysistemon
çiçekleri parlak kırmızıdır.
Meyveler fasulye
şeklinde uzun, silindirik görünümdedir,
uzunlukları 6-7cm e kadar olabilir. Tohum kılıfı
açıldığında, küçük, parlak, mercan kırmızısı
renkte tohumlar görülür, tohumlar daha sonra
kahverengi-kırmızı renge dönerler. Çiçekler
kokusuzdur, ancak parlak kırmızı renkleri
dolayısı ile çeşitli dölleyici (pollinatör)
kuşları çekici özelliği vardır.
Erythrina
caffra
subtropikal bir ağaçtır, hafif donlara dayanır,
toprak bakımından fazla seçici değildir,
doğasında da
kumlu, killi, sulak ve kurak kalanlarda
yetişebilmektedir. Büyük ağaçlar şiddetli
donları da atlatabilmektedir, ancak şiddetli
dondan sonra o yıl çiçek açmazlar.
Tüm eritrina
türlerinin tohumları zehirlidir.
Erythrina caffra
yapraklarının koyun ve ineklere zehirli olduğu
bildirilmiştir. Sahil Mercan
Ağacı’nın üretimi tohumladır, tohumlar
kolaylıkla çimlenirler. Bir diğer üretim şekli
kalın odunsu dallardan yapılan çelikleme iledir.
Bunun için çelikler, bitki kış uykusundan
uyanmak üzereyken alınmalı ve odunsu dalların
çapları 4cm den az olmamalıdır. Genelde bitkinin
büyümesi çok hızlıdır.
Peyzajda, soliter, grup olarak veya patika
kenarı ağacı olarak kullanılmaktadır. Büyük
ölçekli kaya bahçelerinde de kullanılabilir. Tam
güneş gören ve iyi drenajlı topraklarda daha iyi
sonuç alınır. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - MAYIS 2010 |
|
Eritrina
(Mercan Ağaçları) lar Fabaceae
(Baklagiller) ailesine aittir ve kırmızı cins
olarak bilinir. Latince erythros kırmızı
demektir ve bu grup bitkilerin parlak kırmızı
çiçekleri ve tohumları nedeni ile cins adı
olarak kullanılmıştır. Eritrina cinsi,
Güney Afrika, Batı Hint Adaları, Brezilya ve
Avustralya’da doğal olarak bulunan 170 den fazla
türü kapsamaktadır.
Mercan Ağacı,
küçük veya orta boy ağaç ölçüsünde kabul
edilebilen, yaprak döken, güzel taç yapısı ve
parlak kırmızı çiçekleri ile ilgi çekici, güzel
bir ağaçtır. Boyu genelde 10 metreyi geçmez.
Doğal olarak Güney ve Batı Afrika’da
bulunmaktadır. Erythrina lysistemon
ilginç ve çarpıcı çiçekleri nedeni ile en çok
tanınan ve peyzaj amacı ile kullanılan Güney
Afrika ağaçlarındandır.
Mercan Ağacı’nın
gövdesi düzgün, koyu gri veya gri kahve
renktedir. Gövde üzerinde ucu kıvrık, kısa, koyu
renkli dikenleri vardır. Bu dikenler, çok sık
değildir, gelişigüzel dağılmış olarak bulunlar
ve dallar üzerinde de devam ederler. Yaprak
dizilişi “trifoliate”dır, 3 yaprakçık sapla
birleşerek bir birleşik yaprak oluştururlar,
yaprakçıklar oldukça büyüktür, her biri 17x18
cm boyuta ulaşabilirler. Erythrina
lysistemon, ilkbahar başında, henüz
yapraklar çıkmadan çiçek açar. Çiçekleri alev
kırmızısı renkte, uzun kalın saplar üzerinde, 9
cm uzunluğundadır. Çiçekten çıkan tatlı, kokulu
özsu birçok böcek ve küçük kuşu çekmektedir.
Meyveleri fasulyede olduğu gibi uzun silindirik
yapıdadır, renkleri siyah, uzunlukları 15 cm
kadar olabilir. Meyve kılıfı açıldığında içinde
parlak kırmızı renkli, üzerlerinde siyah göz
şeklinde tek bir lekesi olan tohumlar görülür,
bunlara “Şans Fasulyesi” denmektedir.
Güney Afrika da
birçok kabile Mercan Ağacı’nın tıbbi ve
büyü özellikleri olduğuna inanmaktadır. Ağacın
içerdiği birçok alkoloidlerden bazıları zehirli
olmakla birlikte, mikrop kırıcı, iltihap
giderici ve ağrı dindirici özelikleri vardır.
Erythrina
lysistemon sıklıkla Erythrina
caffra (Sahil Mercan Ağacı) ile
karıştırılır. Erythrina caffra
sahil veya nehir kıyısındaki ormanlarda
bulunmaktadır ve genelde Erythrina
lysistemon dan daha büyüktür. Çiçek
açmamış ağaçlardan hangisinin Caffra, hangisinin
lystemon olduğunu ayırt etmek çok zordur.
Erythrina caffra çiçekleri
portakal-kırmızı renkte (nadiren krem rengi),
lystemon çiçekleri ise alev kırmızısı renktedir.
Erythrina caffra çiçeklerinin
petalleri kısa ve geniştir, bu nedenle stamenler
dışarı doğru uzanarak favori (saç) şeklinde
görülürler.
Mercan Ağacı,
hızlı büyüyen, özel istekleri olmayan bir
ağaçtır. İdeal büyüme şartları için, iyi
havalanan, drenajı düzgün olan, iyi yapıda bir
toprak gerekir. Susuzluğa dayanıklı olmakla
birlikte, bol sulandığı takdirde daha hızlı
büyür. Dona hassastır, erişkin ağaçlar, kısa
süreli -7° soğuğa dayanabilirler, genç ağaçlar
dona dayanıklı değildir. Erythrina
lysistemon tohum, çelik veya dal
çeliğinden kolaylıkla üretilebilir. Tohumlar
ilkbahar veya yazın dikilmelidir. Çelikler de
ilkbahar ve yazın hazırlanır. Kalın ve uzun
dallardan yapılan dal çelikleri için en uygun
zaman, kış veya ilkbahar başıdır. Dal çelikleri
kesildikten sonra birkaç gün dinlendirilir,
uygun vasata veya kuma dikilirler, burada fazla
sulamadan kaçınmak gerekir.
Peyzajda
kullanımı: Park ve bahçeler için çok güzel
bir örnek ağaçtır. Cadde ve bulvarlarda
ağaçlandırma için de uygundur. Özel bahçelerde,
özellikle yazın gölge, kışın da güneş arzu
edilen noktalara dikimde seçilecek bir ağaçtır. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - NİSAN 2010 |
|
Kafur
(Cinnamomum),
Defnegiller (Lauraceae ) ailesine ait, herdem yeşil, 250
dolayında türü içeren bir cins’dir. Kâfur’ların vatanı,
Tropik, subtropik Asya ve Avustralya’dır, Yaprakları
düzgün görünümde olup, damarları belirgindir. Bu
bitkilerin yapraklarında, dallarında ve gövde kabuğunda
keskin kokulu bir bileşik mevcuttur. Kâfurların hemen
hepsi, bol yağmurlu, sıcak, tropik ve subtropik bir
ortama gereksinim gösterirler. Yalnız Cinnamomum
camphora ılıman iklim bölgelerine adapte
olabilmektedir.
KÂFUR
AĞACI - Cinnamomum camphora
20–30
metreye kadar boylanabilen, herdem yeşil bir ağaçtır.
Doğal olarak Japonya, Çin Tayvan, Vietnam ve Korede
bulunmaktadır. Kâfur Ağacı’nın, doğal olarak
bulunduğu ülkelerde, Kâfur (Kamfor) yağı elde etmek veya
kerestesinden yararlanmak için dikimi ve yetiştirilmesi
yapılmaktadır. Avustralya, Güney ABD, Karayip Adaları,
Güney Afrika, Tanzanya, Gana, Vietman ve Havai
Adalarında istila edici olarak tanımlanmıştır. Güney
Avrupa, Madagaskar, Kanarya ve Maderya adalarında ise,
istila edici özelliği olmadan peyzaj amacı ile
kullanılmaktadır.
Kâfur
Ağacı
yaprakları parlak, mumsu görünümdedir, parmak arasında
ezildiğinde kafur kokusu duyulur. Kâfur Ağacı’nı
tanımak için, yaprak, dal veya kabuğunu ezerek koklamak
yeterlidir, ezilme sırasında kafur yağı açığa
çıkmaktadır. Kâfur Ağacı yaprakları oval veya
eliptik şekildedir, dalın iki tarafından almaşık olarak
çıkarlar. Yuvarlak dalcıklar çıkarken yeşildir, sonra
kırmızı-kahverengiye dönüşürler. İlkbaharda yeni çıkan
yaprakları kırmızıdır, sonra parlak yeşil renk alırlar,
bu arada salkım şeklinde küçük beyaz çiçekler açarlar.
Bu çiçekler daha sonra 1 cm çapında siyah meyveye
dönüşürler. Yaşlı ağacın kabuğu soluk renkli ve kaba
görünümdedir, üzerinde yukardan aşağı uzanan çatlaklar
görülür. Kâfur yağı, önceki devirlerde tıpta çok
kullanılan bir madde olmasının yanında, dumansız barut
yapımında da kullanılmıştır.
Kâfur
Ağacı,
1822 yılında Avustralya’ya ithal edilerek, park ve
bahçelerde süs ağacı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Ancak özellikle Queensland’ın tropik ikliminde doğaya
kaçmış ve istila edici sınıfına alınmıştır. Kuvvetli ve
yayılıcı kök yapısı ile kentlerin kanalizasyon sistemine
zarar verebilmektedir. Ayrıca yapraklarında bulunan
yüksek karbon nedeni ile nehir ve su yatakları yanındaki
ağaçlardan düşen yapraklar, su kalitesini ve balık
yaşamını etkilemektedir. Düşen yapraklar çürüdüklerinde,
içlerinde bulunan kâfura bağlı olarak ağaç altında diğer
bitkilerin çimlenmesini önlemektedir. Meyveleri kuşlar
tarafından yenilmekte ve tohumlar bozulmadan dışkı ile
çıkmaktadır. Bu yolla tohumların uzaklara yayılması
sağlanmaktadır.
Kâfur
Ağacı
üretim tohumla yapılır. Ağaçlar güneş veya yarı gölgede
yetişirler. Fazla seçici bir ağaç değildir, killi,
kumlu, asit veya alkali topraklarda yaşamlarını devam
ettirirler. Kaynaklarda, bitkinin en az -6°C soğuğa
dayandığı yazılıdır, bununla birlikte bitkinin daha
düşük derecelere dayandığı gözlenmiştir, Yalova ve
İstanbul’da yaşamaktadır.
Peyzajda
soliter, grup veya yol ağaçlandırması şeklinde
kullanılırlar. İyi bir gölge ağacıdır. Hızlı büyümeleri,
herdem yeşil olmaları, yapraklarının parlaklığı, yeni
çıkan yapraklarının kırmızı rengi yanında, kauçuk
ağacına benzemekle birlikte, kauçuktan daha fazla dona
dayanıklı olmaları tercih nedenidir.
Cinnamomum camphora
ağacından elde edilen Kâfur, ince beyaz bir kristaldir.
Yüzyıllarca, tıpta ilaç, yemeklerde baharat ve tütsülere
katkı maddesi olarak kullanılmıştır. Kâfurun aynı
zamanda böcek kovucu ve sinek öldürücü özelliği vardır.
Bugün genellikle Hindistan’da tatlılarda
kullanılmaktadır. Kâfur yağı, romatizmal hastalıklarda,
eklem hastalıklarında, adale hastalıklarında dıştan
masaj ile tatbik edilir. Diş ağrısında, kâfur yağına
batırılmış pamuklu çubuk ile ağrıyan yere tatbik
edildiğinde, ağrıyı geçirmektedir. Kâfur ayrıca göğüs,
baş ağrısı, ateş düşürücü antiseptik, balgam söktürücü,
kalbi takviye edici ve cinsel gücü arttırıcı
özellikleri dolayısı ile birçok yapma ilacın terkibine
girmektedir.
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - MART 2010 |
|
Merkezimizde uzun yıllardır, üretimine uğraştığımız,
adını ise yalnız yakın zamanda öğrenebildiğimiz, çok
dekoratif, palmiye benzeri bir bitkiyi tanıtmak
istiyoruz. Adı Curculigo capitulata veya
Molineria capitulata olan bu bitki
Palmiye Otu olarak bilinmektedir. Palmiye Yapraklı
Ot: Seteria palmefolia’dan ise bir başka
tanıtımda bahsedeceğiz.
Curculigo
cinsi, genelde tropik ve subtropik iklim bölgelerine
yayılım gösteren 20 kadar türü içerir. Çok yıllık,
rizomlu, gövdesi olmayan bitkilerdir.
Molineria
capitulata,
yaprakları 100 cm'e kadar uzayabilen, rizom köklü, çok
yıllık bir bitkidir. Vatanı Endonezya, Tropikal Asya ve
Avustralya’dır. Tropik kökenli olmasına karşın, hafif
don olan yörelerde dış mekânda yetiştirilebilirler.
Donda yapraklarını kaybetseler bile rizomları canlı
kalmakta ve havaların ısınması ile bitki uyanışa
geçmektedir.
İnce uzun lanceolat şekil gösteren yaprakları, 2–6 cm
genişliğinde olup 100 cm boya ulaşır. Yaprakların
görünümü, aynen palmiyelerin juvenil (gençlik)
yapraklarına benzer, bu nedenle bitki, özellikle Kraliçe
Palmiyesi (Syagrus romanzoffianum) genç
bireylerini anımsatır. Koyu yeşil yaprakların üzerinde
uzun düzgün çizgiler ve hafif tüyler dikkati çeker.
Bitkinin gövdesi yoktur, yapraklar toprak seviyesinden
çıkmaktadır. Çok kısa saplı çiçekler, hemen toprak
seviyesinde oluşurlar, bu nedenle bazen yaprakların
altında kalarak dışarıdan görülmezler. Çiçekler yıldız
şeklinde parlak sarı renktedir, yaz aylarında
açmaktadırlar.
Palmiye Otu,
toprak altındaki rizomlarından ilerleyerek çoğalım
gösterir, üretimi bu rizomların ayrılması ile veya
tohumdan yapılır.
Curculigo capitulata,
doğasında yağmur ormanlarında, orman altı bitki olarak
yetiştiğinden, yarı gölge, humustan zengin ve nemli bir
ortama gereksinim gösterir. Peyzajda, ülkemizin ılıman
yörelerinde, gölge alanlarda, çit bitkisi gibi sıralı
veya ağaç altı, gruplar halinde uygulanabilir. Bir diğer
uygulama şekli ise kap içinde, iç mekan veya kış bahçesi
bitkisi olarak yetiştirilmesidir.
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - ŞUBAT 2010 |
|
Cistus
Kaya Gülleri,
Türkiye, Kanarya Adaları, Güney Avrupa ve Kuzey
Afrika’nın taşlık ve kayalık arazilerinde doğal olarak
bulunan 20 kadar türü kapsayan, herdem yeşil bitkilerden
oluşan,
Cistaceae ailesine ait bir cinstir.
Cistus
türü bitkilerin yaprakları, dalcıklarda karşılıklı
olarak çıkar. Çiçekler koyu pembe ve beyaz renkte olup 5
çanak yapraklı (petal) dır. Çiçeklerin ömrü genelde bir
gündür. İlkbahar sonundan yaz sonuna kadar çiçek
açarlar.
Beyaz çiçekli Pamuk Otlarından: Cistus laurifolius
(Defne Yapraklı Kaya Gülü), Cistus
salviifolius
(Adaçayı yapraklı Kaya Gülü), Cistus monspeliensis (yalnız
İzmir Karaburun’da gözlenmiştir), Pembe çiçekli Pamuk
Otlarından ise yalnız Cistus creticus (Laden)
ve Cistus parvifolius
(Küçük yapraklı Kaya Gülü)
ülkemizde doğal olarak bulunmaktadır.
Pamuk
Otlarının
ülkemiz güney sahil kuşağında, çam ormanları altında
görülen pembe çiçekli türü, Laden olarak bilinen
Cistus creticus’dur. Muğla dolaylarında,
pembe çiçekli Orman Gülü yanında rastlanan, çiçekleri
beyaz olan ve tür ise, Cistus salviifolius
(Adaçayı yapraklı
Kaya Gülü)’dur.
Cistus laurifolius
-
Defne Yapraklı Kaya Gülü:
Sahil kuşağından kara iklimine kadar sokulan, dona son
derece dayanıklı bir türdür. Akdeniz dışında, Ege,
Trakya ve Orta Anadolu’ya kadar yayılmıştır. Anadolu’da
Kızılcahamam ve Afyon dağlarında bile rastlanmaktadır.
Afyon’da ölçülen en düşük sıcaklığın -27°C olduğu
düşünülürse bu kadar soğuğa dayandığı anlaşılır. İleri
derecede donda bile yaprakları kahverengi olmakta ancak
ölmemektedir. 1,5–2 metreye kadar boylanabilir. Bir
çiçek sapı üzerinde 3–8 adet çiçek açar. Beyaz
çiçeklerinin ortası sarıdır.
Toprak için fazla seçici değildir, süzek toprakları tercih
eder. Kuraklığa dayanıklıdır. Güneş altında olabildiği
gibi, ağaç altında da yetişmektedir. Üretimi ilkbaharda
tohumdan veya yazın çelikle veya kök ayrılması ile
yapılır. Aşırı budanmadan kaçınılmalıdır, aşırı budama
bitkinin ölümüne neden olabilir.
Cistus creticus
–Laden:
Akdeniz bitkilerindendir. Cistus laurifolius a göre
biraz daha küçüktür, bir metre kadar boylanabilir. Çiçek
sapı üzerinde 3–5 pembe-mor ortası sarı çizgili çiçek
açar. Girit’ten doğu Akdenize kadar uzanan sahil
kuşağında bulunmaktadır. Gereksinim ve bakımı diğer kaya
gülleri gibidir.
Peyzajda kullanımları: Kaya Gülleri, Doğal yapının, ana tema olduğu Akdeniz Bitki Örtüsü düzenlemelerinde
seçilecek bitkilerdir. Küçük veya büyük gruplar halinde
açık alanlarda veya orman altı bitkisi olarak
kullanılabilirler. Büyük ölçekte hazırlanan kaya
bahçeleri için de seçilecek bitkilerdir. Yol
kenarlarında sıra halinde de güzel görünürler. Özellikle Cistus laurifolius-Defne Yapraklı Kaya Gülü,
karasal iklimin egemen olduğu yörelerde, seçilmesi
gereken bir çalı olarak öne çıkmaktadır.
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - OCAK 2010 |
|
2009 yılında Peyzajda 4. Boyut programımız içinde, Ayın
Bitkisi olarak Agave Victoria regina, Agave
geminiflora ve Agave attenuata’yı
tanıtmıştık. 2010 yılına yine ülkemizde fazla
tanınmayan, zarif bir agav ile giriyoruz: Agave
desmettiana-İbrik Yapraklı Sabırlık.
Agav’lar Meksika, ABD, ve Orta Amerika ülkelerinde doğal
olarak bulunan 250 kadar türü kapsamaktadır. Ailenin
ortak özelliği, etli yapraklı (sukkulent) olmaları ve
yaprakların rozet şeklinde dağılımıdır. Agav’ların büyük
bir kısmı monokarpik (hayatında bir defa çiçek açar ve
ölürler) dir. Meksika’da 125 ten fazla Agav türü
bulunmaktadır, burada tanıtacağımız Agave
desmettiana, agavların en zarif ve yumuşak
yapraklılarından biridir.
İbrik
Yapraklı Sabırlık
adı, yapraklarının ibriğe benzemesinden dolayı
verilmiştir. Anavatanının Meksika olduğu bilinmektedir,
ancak doğada bulunmamaktadır. Meksika, Avrupa ve ABD’nin
batı bölgelerinde yaygın olarak yetiştirilen Agave
desmettiana’ların tümü, Meksika’nın
Veracruz eyaletindeki El Mirador’da bulunan Sartorius
Bahçelerinden gitmiştir.
İbrik Yapraklı Sabırlığın
rozet dizilimi gösteren yaprakları genelde ibrik
şeklindedir. Erişkin bitkiler yaprakları ile 60-90cm
çapında görünüm sergilerler. Yumuşak yaprakları, gövdeye
bağlandıkları yerde dar ve daha etli, diğer kısımlarda
ise geniş ve yumuşaktır. Yapraklar yukarı uzanır ve
üstte ibrik şeklini alırlar, en üst kısımlarında hafif
bir çöküntü vardır, burada su birikebilir. Yaprak rengi,
sarımsı yeşilden, mavi yeşile kadar değişik renkte
olabilir. Bitkilerin çoğunda yaprak kenarları düzdür,
bazılarında ise hafif dişler mevcuttur. Yaprakların
uzunluğu 50-80cm, genişlikleri ise 8-20cm arasında
değişir.
Toprağa dikili Agave desmettianalar
genelde 8–10 yıl sonra çiçek açarlar. Çiçek sapı
250-300cm uzunlukta olup 20–25 adet dallanma gösterir.
Çiçekler soluk yeşil renktedir. Bazı bitkilerde,
çiçekten sonra yaygın bir şekilde bulbil ler gözlenir.
Üretimi, tohumdan, oluşan bulbillerden ve kardeşlerin
ayrılması ile yapılır. Fazla su gereksinimi yoktur.
Diğer agavlardan farklı olarak aşırı güneşten hoşlanmaz.
Çöl şartlarında, hafif veya yoğun gölgede daha iyi
büyür. Bununla birlikte Akdeniz Bölgesinde güneşe
dayanır, gölgede de rahatlıkla büyür. Bitki -4°C ye
kadar dona dayanabilir, daha soğuklarda ise ölür.
Agave desmettiana,
peyzajda Agave attenuata da olduğu gibi, grup
halinde, patio kenarlarında sıralanarak veya kaya
bahçelerinde soliter veya ufak gruplar halinde kullanır.
Zarafeti ve yaprak ucundaki dikeninin yumuşak olması
nedeni ile fazla soğuk olmayan ılıman bölgelerde
seçilecek bir sukkulent bitkidir. |
|
Sayfa Başı
|
|