|
AYIN HABERLERİ
PEYZAJDA
4. BOYUT - ARALIK 2008 |
Dombeya cinsi, 190 kadar türü kapsamakta, bunlardan 7 si
Güney Afrika’da bulunmaktadır. Dombeya burgessiae,
Sterculiaceae ailesinden küçük bir ağaçtır. |
|
DOMBEYA AĞACI - DOMBEYA
BURGESSİAE
Dombeya burgessiae, Yabani Pembe Armut olarak da
adlandırılmaktadır. Güney Afrika’nın KwaZulu-Natal
bölgelerinden, kuzeye Tanzanya’ya kadar geniş bir
coğrafik bölgede, doğal olarak bulunmaktadır. Doğasında
orman kenarlarında, dağlık ve tepelik yerlerde ve nehir
kıyılarında yetişmektedir. Cinse, Dombeya adı
Güney Amerika’da bu aileden bitkileri toplayan Joseph
Dombey’e atfen verilmiştir.
Bu küçük ağacın boyu genelde 4 metreyi geçmez, etrafına
yayılımı da 4 metre kadardır. Küçük bahçeler için tek,
büyük bahçelerde ise grup halinde kullanılabilir. Güneş
veya hafif gölgede yetişebilmektedir. Büyük, loblu,
yeşil yaprakları yumuşaktır, asma yaprağına benzerler.
Özellikle, ekim-kasım aylarından sonra açan, pembe veya
beyaz salkım çiçekleri çok güzel bir görüntü oluşturur.
Bitki üzerinde kalan çiçekleri kuruduktan sonra açık
kahverengine dönüşür ve uzun süre dökülmeden kalırlar.
Kuru çiçekler sapları ile birlikte kesilerek, susuz
vazolarda süs olarak saklanabilirler.
Dombeya Ağacı oldukça hızlı büyür, saksıdan çıkarılıp
toprağa dikildikten sonra 3–4 yıl içinde erişkin boyuna
ulaşmaktadır. Kuraklığa ve hafif donlara dayanıklıdır.
Palmiye Merkezi Botanik Bahçesindeki ağaçlar, -6°C de
yaprakları yanında gövde ve dallarını da kısmen
kaybetmiş, yazın tekrar sürmüşlerdir. Üretimi tohumdan
yapılır, tohumlar kolay çimlenir ve çabuk büyürler.
Peyzajda, ülkemiz Akdeniz ılıman bölgelerinde, tek veya
grup halinde kullanılabilir. Birçok ağacın yapraklarını
kaybettiği ve çiçeklenmenin az olduğu, geç sonbaharda,
grup ağaçlar püskül şeklindeki pembe-beyaz çiçekleri ile
ilgi odağı olurlar. Gölgeye dayanıklılığı nedeni ile
yüksek ağaçların altına da dikilebilirler. |
PEYZAJDA
4. BOYUT - KASIM 2008 |
Helikirizum’
lar
Avrupa, Asya, özelikle Avustralya ve Güney Afrika’da
bulunan 500 kadar türü kapsar. Astraceae Yıldızgiller
familyasına aittirler. Helichyrisum adı Yunan’ca elios:
güneş ve chrysos: altın kelimelerinden türetilmiştir.
Ancak ailenin tüm üyelerinin çiçekleri altın veya sarı
renkte değildir. Petiolare kelimesi de, bitkinin çiçek
sapının uzun olmasını tarif etmektedir. |
|
PETİOLAR HELİKİRİZUM -
HELİCHRYSUM PETİOLARE
Petiolar Helikirizum
“Helichrysum petiolare” Güney Afrika
kökenli bir bitkidir. Bitki, yumuşak yapraklı, çabuk
büyüyen ve yayılan, çok yıllık bir çalıdır. Yüksekliği
50 cm i, çapı 120 cm i pek geçmez. Kokulu, yaprakları
3–3,5cm uzunlukta, yuvarlak kenarlıdır. Yaprakların
üzeri gümüşi-gri renkli tüylerle kaplı, altları ise daha
açık renktedir.
Ağustos-Eylül aylarında üzeri, uzun saplı, krem rengi çiçek
püskülleri ile kaplanır, bu da bitkiye ayrı bir güzellik
verir.
Doğasında, Güney Afrika Cape bölgesinde, denizden uzak,
orman kenarlarında ve dağ kenarlarında bulunur. Hafif
kısa veya uzun süreli donlara dayanmaktadır. Bitki güneş
altında daha iyi ve formda gelişim gösterir. Susuzluğa
oldukça dayanıklıdır. Toprak için çok seçici değildir,
ancak geçirgen, humuslu toprakta gelişimi daha iyi
olmaktadır.
Üretimi tohumla olabilirse de, genellikle sonbaharda
alınan çeliklerle yapılmaktadır. Bitki hızlı büyülerek
yayıldığı için zaman zaman şekil budaması yapılmalıdır.
“Limelight” kültüründe, yaprak rengi gümüşi-gri yerine,
sarı-yeşildir. Bu kültür yarı gölge ortamda daha iyi
gelişmektedir, ancak aslı kadar boylanmaz ve ömrü
genellikle 2 yılı geçmemektedir. “Aurea”, “Sky Net” ve
Varigeata (Ebruri) kültürleri de elde edilmiştir ve
bugün sıklıkla peyzajda kullanılmaktadırlar. Peyzajda
genellikle, bordür bitkisi veya yeşil ve kırmızı renkli
yapraklı bitkiler arasında, renk kontrastı yaratmak için
kullanılır.
Peyzaj dışında, yaprakları Güney Afrika yerlileri
tarafından soğuk algınlığı, öksürük, astım tedavisi,
akciğer hastalıklarında ve yüksek tansiyonda, popüler
bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Yaprakların
yakılmasından çıkan duman, nefes yolu ile alınarak ağrı
giderici olarak kullanılır. Yapraklar ayrıca yarada
enfeksiyona engel olmak için kullanılmaktadır. Khoikhoi
kabilesi yaprakları ve çiçeklerini yatak yapmak için
kullanmışlardır. Helichrysum and Artemisia
afra yaprakları birlikte yakılarak, sinek ve
sivrisineklere karşı hoş kokulu, repellent (böcek
kovucu) olarak kullanılır. |
AYIN
HABERLERİ
2008
KASIM |
Ekim ayı, yıllık ortalamaların üzerinde hava sıcaklığı ve
çok az yağış ile geçti. Merkezimizde kış hazırlıklarına
hız verildi. Üretim serası boyası ve naylon değişmesi
yapıldı. Dona hassas bitkiler içeri alınmaya başlandı.
Satış serası açık teşhir alanı dolgu işlemine devam
edildi. Botanik Bahçesi ve Çiftliğin ana giriş kapısı
yapımına başlandı.
Merkezimizde ekim ayı içinde, Calicarpa americana ilk
meyvesini verdi, Agave desmettiana’lar ilk çiçek
saplarını uzatmaya başladılar. Syagrus romanzoffiana
(Kraliçe Palmiyesi) çiçek açmaya devam etti.
Fotoğraflarda bu bitkilerin çiçek ve meyveleri
görülmektedir.
Yıllardır hasta ve gövdesinin içi boşalmış olan, Zakkum
Kafe’nin en önemli bitkilerinden asırlık Fraxinus
excelsa (Dişbudak Ağacı) bakım ve tedaviye rağmen daha
da kötüleşti. Yana yatan Dişbudak ağacının son fotoğrafı
aşağıda görülmektedir.
PEYZAJDA
4. BOYUT - EKİM 2008 |
Euphorbia (sütleğen)
lar, etli yapraklı olan veya olmayan çok geniş bir bitki
grubunu kapsamaktadır. 2000 den fazla türü olan bu
cins, genelde dünyanın ılıman ve sıcak iklimli
bölgelerinde yaşamaktadır. Genelde otsu veya dallanma
gösteren çalı formunda olmalarına karşın bazıları ağaç
formundadır ve ilk bakışta kaktüsler ile
karıştırılabilirler.
Euphorbia adı, 1. yüzyılda yaşamış, Mauritanya Kralı
Juba’nın doktoru Euphorbus’a atfen verilmiştir.
Euphorbus’un bu cins bitkileri tıpta kullandığı
bilinmektedir. Tür adı tirucallii Güney
Hindistan’da Malabar yöresinde yaşayan yerlilerin
kullandığı addır. 1753 yılında, modern botaniğin
kurucularından Linnaeus tarafından verilmiştir. |
|
EUPHORBIA TIRUCALLI:Kalem Bitkisi, Geyik Boynuzu Bitkisi
Kalem Bitkisi (Euphorbia tirucalli)
çok dallanma gösteren, etli yapraklı (sukkulent)
bir bitkidir. Doğal olarak tropik Doğu ve Güney
Afrika’da bulunmaktadır. Afrika dışında, Hindistan, Çin,
Endonezya ve Filipinlerde fazla miktarda rastlanmasına
karşın, bitkinin çok eskiden insanlar tarafından bu
yörelere getirildiği düşünülmektedir.
3–5 metre, nadiren 10 metre boya
kadar uzayabilir. Genç gövde ve dalları yeşil renktedir,
yaşlanınca gri renk alırlar ve üzerleri pürüzlü olarak
görülür. Yeşil dalları, dikensiz, pürüzsüz ve
silindiriktir. Yaprakları çok küçük ve silindiriktir,
12x1,5 mm büyüklüğü geçmezler. Yapraklar kısa süre
içinde dökülür ve bitkinin yalnız yeşil dalları ve
gövdesi görülür. Bol dallanma gösteren, ancak yaprakları
belirgin olmayan bitkiye, İngilizler
Çıplak Kadın adını takmıştır. Bitki, yeşil, klorofil içeren
dalları ve gövdesi ile özümleme (fotosentez) yapabildiği
için, yaprağa fazla gereksinim göstermemektedir.
Fazla dikkat çekmeyen, küçük, püskül şeklinde sarı
çiçekleri, Nisan-Haziran aylarında, kısa dalların
uçlarında açmaktadır. Çiçekten sonraki 1–2 ay içinde
oluşan 10–12 mm çapında yuvarlak meyveleri üç lobludur,
bulundukları dala kısa bir sapla bağlıdırlar.
Meyve içinde kahverengi, oval tohumlar bulunmaktadır.
Bitkinin gövde ve dalları beyaz renkte, en ufak bir
çarpmada dışarı akan süt renginde sıvı ile doludur.
Lâteks denilen bu sıvı zehirlidir, çok kimsede alerjik
reaksiyon yapar, özellikle ağız, göz, burun gibi mukozal
yapıların korunması gerekir.
Bitki gövde ve dalları ile özümleme yapabildiğinden,
yapraklardan su kaybı gibi problemi yoktur, kuraklığa
son derece dayanıklıdır, ayrıca susuzluk ve kırılmadan
sonra kendini çok çabuk toparlayabilmektedir.
Tropiklerde sıklıkla çit bitkisi olarak
kullanılmaktadır. Ot yiyen hayvanların bu bitkiye
zehirli olmasından dolayı dokunmadıkları, kuşların ise
meyvelerini yedikleri bilinmektedir.
Euphorbia tirucallii içindeki lâteks, az miktarda kauçuk,
fazla miktarda rezin içermektedir. Ancak bunların fazla
ticari değeri yoktur. İçindeki yüksek karbonhidrat
nedeni ile araçlarda yakıt olarak kullanılması ile
çalışmalar yapılmıştır, biodizel olarak kullanılmıştır.
Bu nedenle “Petrol Bitkisi” olarak da adlandırılmıştır.
İç mekâna uygundur, ancak küçük çocuğu olanların dikkatli
olması veya bitkiyi içeride tutmaması uygun olur.
Akdeniz sahil kuşağımızda, hafif korumalı alanlarda
peyzajda kullanılmaktadır. Üretimi tohum veya çelikten
yapılır. Çelikler çok kolay tutarlar, dış etkenlere,
susuzluğa ve ihmale dayanırlar, ancak 0°C altında zarar
görür, ağır donlara ise dayanamazlar. |
|
|
|
Eylül ayı sulama, bakım ve yeni nilüfer havuzlarının
hazırlanması ile geçti. Nilüferler için 264 m² beton
satış havuzu ve 400 m² ilave toprak havuz olmak üzere
toplam 664 m² havuz yapıldı. Bitki dikimi ve saksılama
gerçekleşti. 2009 yılında 15 tür nilüferin satışa
hazırlık işlemleri tamamlandı.
Fotoğraflarda açan çiçeklerden Zıpçıktı (Zephyranthes
candida) ve Ferrocactus çiçekleri ile Hünnap (Zizyphus
vulgaris) meyveleri görülmektedir
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - EYLÜL 2008 |
Bu ay tanıtacağımız Ensete ventricosum,
Akdeniz Sahil Kuşağı ılıman yörelerinde, peyzajda
kullanılan gösterişli bir bitkidir. Esnete adı Habeşçe
muz kelimesinden gelmektedir. 6 türden oluşan bu cinsin
tüm üyeleri Eski Dünyanın tropik bölgelerinde
bulunmaktadırlar.
Yenen Muz bitkisi ile akrabadır. Don tehlikesi olan
yörelerde, kış bahçelerinde kullanılması veya bitkinin
yazın dış mekânda saksıda yetiştirilmesi, kışın da içeri
sıcak bir ortama alınması önerilir. Bitki gerek formu,
gerek kırmızı damarlı, geniş, gösterişli yaprakları ile
yarattığı “tropikal vurgu” nedeni ile peyzaj
uygulamalarında geniş yer bulmaktadır. |
|
ENSETE
VENTRİCOSUM:
YABANİ MUZ
Ensete ventricosum’un vatanı Afrika Kıtasıdır, Güney Afrika
Cumhuriyeti’nde bulunduğu gibi, Kuzey Afrika’da da doğal
olarak bulunur. 8–10 m yüksekliğe kadar büyüyebilir.
Hakiki bir gövdesi yoktur. Ölen yaprak saplarının
birbirleri üzerinde birleşmesi ile “yalancı gövde”
oluşur, bu gövdede dallanma görülmez. Yalancı gövde,
toprağa birleştiği yerde genişlemektedir, bitkinin adı
da buradan gelmektedir, Latince “ventricosum” şişkinlik
demektir. Bitki genelde tek gövdelidir, ender olarak
kardeşlenme (piç verme) gösterir. Geniş ve birkaç
metreyi bulan, uzun yapraklarının kalın sapı ve orta
damarı gül pembesi renktedir. Ana damardan yaprak
kenarlarına uzanan küçük damarlar da hafif pembe
renktedir, birbirlerine paralel ve spiral olarak
uzanırlar.
Monokarpik bir bitkidir, bir defa çiçek açtıktan sonra
ölür. Görkemli ve çok büyük çiçekleri, sapları ile
birlikte, 2–3 metreye ulaşır. Genelde erkek çiçekler en
üsttedir, dişi veya iki cinsli çiçekler daha aşağıda yer
alırlar. Krem renkli çiçeklerin yalnız bir çanak yaprağı
(tepal) vardır, ancak bu geniş, gösterişli
kırmızı-kahverengi yaprak benzeri bir yapı ile (brakte)
sarılmıştır. Normal şartlar altında bitki 8 yaş veya
sonrasında çiçek açmaktadır. Çiçek açma zamanı yaz
başıdır. Çiçekten sonra olgunlaşan muz benzeri
meyvelerin derisi sarı renktedir ve üzerinde siyah
noktacıklar vardır. Meyvenin içinde, sıralar halinde
dizilmiş, leblebi büyüklüğünde sert, siyah tohumlar
bulunur.
Peyzaj dışında, bulunduğu ülkelerde yiyecek olarak da
kullanılmaktadır. Meyveleri normal şartlarda
yenmemektedir. Büyük çiçekleri pişirilerek
yenilmektedir. Bunun dışında yalancı gövde iç kısmındaki
lifler pişirilerek yemek yapılmaktadır. Ethopya
(Habeşistan) gibi açlık tehlikesi olan ülkelerde,
leblebi büyüklüğündeki tohumları, aç insanlar tarafından
yenilmektedir. Yaprakları ev çatısı yapılmasında
kullanılmaktadır.
Ensete ventricosum, tohumdan üretilir. Kardeşlenme gösterdiği
durumlarda, kardeşler ayrılarak da üretilebilmektedir.
Güneş veya yarı gölgede yetişir, organik maddeden zengin
toprak ve bol su ister. Kısa süreli donlarda bile zarar
görür. Kışın don tehlikesi olan yerlerde, bitkilerin
başka ağaçların altına dikilmesi veya diğer koruma
tedbirlerinin alınması uygun olur.
Ensete ventricosum maurelli-
Kırmızı Yabani Muz: Ensete ventricosum
tohumdan üretildiğinde çok ender olarak kırmızı
yapraklıları çıkmaktadır. Kırmızı yapraklı bu varyeteye
Ensete ventricosum maurelli denilmektedir.
Bu bitkinin de özellikleri ve istekleri aynıdır. Ancak
bunların tohumlarından üretim yapıldığında, tekrar yeşil
yapraklı Ensete ventricosum çıkmaktadır.
Bu nedenle üretimi, doku kültürü ile yapılmaktadır. |
AYIN
HABERLERİ
2008
EYLÜL |
Sıcak,
kurak ve oldukça hareketli bir ağustos ayı geçirdik.
İkinci grup stajyerlerimiz de ay sonunda stajlarını
başarı ile bitirip ayrıldılar. Fotoğraflarda
stajyerlerin, yabancı bitki temizleme çalışması ve 27
Ağustosta, Ölemez Dağı teknik gezisinde, Pistacia
atlanticus ağacından tohum örnekleri toplaması
görülmektedir.
6
Ağustos tarihinde Muğla Üniversitesi, Ortaca Yüksek
Okulu stajyer öğrencileri Öğretim üyeleri ile birlikte,
Merkezimizi ziyaret ettiler. 23–24 Ağustos tarihlerinde
Sanatkâr ve Deniz Biyoloğu Sayın Ediz Hun Merkezimizi
ziyaret etti ve stajyer sunumuna katıldı. 25 ağustosta
merkezimizi ziyaret eden emekli Prof. Dr. Coşkun Köycü
de, stajyer sunumuna katıldı. Aşağıda, OMY Okulu
öğrencilerinin ve Ediz Hun’un ziyaretine ait fotoğraflar
görülmektedir.
|
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - AĞUSTOS 2008 |
Bu ay tanıtacağımız bitkiler, sukkulent yaprakları
olmamasına karşın, kaktüslerin atası olduğu düşünülen
Pereskia lardır. |
|
PERESKİA
Pereskia
ilkel kaktüslerden, 16 türü kapsayan bir cinstir. Ağaca
benzeyen, bazen tırmanıcı bazen de çalı formunda olan bu
bitkiler, Florida, Meksika, Orta Amerika, Tropikal Güney
Amerika ve Karayiplerde genellikle orman ile kaplı
dağlık bölgelerde bulunurlar. Çalı görünümdeki bitkiler,
genelde 1 m boya ulaşır, tırmanıcı veya ağaç formundaki
bitkiler ise 5-20 m kadar uzayabilirler. Çok yıllık (perennial)
olan Pereskiaların, yumuşak dalları dikenlidir,
yaşla bu yumuşak dallar odunsu bir görünüm alırlar.
Bazı pereskia lar, rizomludur. Yaprakları oval veya
uzun, bazen yuvarlaktır. Genelde yaprak dökmezler, ancak
bazı türler, durgunluk sürecinde yaprak
dökmektedir. Yabani güle benzeyen çiçekleri tek veya salkım
şeklinde olabilir.
Pereskia
lar, diğer kaktüslere göre neme daha dayanıklı
olduklarından, minyatür ağaç yapmak için, Zygokaktüslere
aşı anacı (rootstock) olarak kullanılabilirler.
Pereskia grandifolia: Gül KaktüsüKuzey Doğu Brezilya da bulunan çalı veya küçük bir ağaçtır.
Yerel olarak süs ağacı ve tibbi bitki olarak
kullanılmaktadır, yaprakları yenilebilir. 2-5 metre
yüksekliğe kadar büyüyebilir. Gri kahverengi gövdesi 20
cm çapa kadar ulaşabilir
Dal ve gövdede bulunan areolalar (yalnız kaktüs ailesine
özgü oluşumlardır), dallarda 3-5mm, gövdede 12mm ye
kadar olan kahverengi tüylü oluşumlardır. Bunlardan
dallarda ve gövdede dikenler çıkmaktadır. Gövde
dikenleri bir areoladan 90 adete ve 3-5cm uzunluğa kadar
çıkabilmektedir.
Pereskia grandifolia, diğer kaktüsler gibi bakılır, özel
bir bakıma gereksinimi yoktur. Bol ışık ister, üretimi
çelik veya tohum ile yapılır. Diğer pereskialar gibi
dona dayanıklı değildir. Don olasılığı olan yerlerde dış
mekâna dikilmemelidir. |
AYIN
HABERLERİ
2008
AĞUSTOS |
Temmuz ayı üretim yanında, bakım ve sulama ağırlıklı olarak
geçti. 17 Temmuzda Kaunos antik kentine gezi yapıldı,
Kazı Grubu Başkanı Prof. Dr. Cengiz Işık ve ekibi
tarafından ören yeri hakkında bilgi verildi. Fauna ile
ilgili bir gezi de Ölemez Dağına yapıldı, bazı tohum
örnekleri toplandı. Birinci grup stajyerlerimiz,
çalışmalarını başarı ile tamamlayarak ve seminerlerini
verdikten sonra ayrıldılar.
16 Temmuz tarihinde, en yaşlı köpeğimiz, 3 yıldır emekli
olarak aramızda yaşayan emektar çoban köpeğimiz Tom’u
kaybettik.
PEYZAJDA
4. BOYUT - TEMMUZ 2008 |
Bu ay tanıtacağımız Eukomis-Ananas Çiçeği bitkileri,
ülkemizde tanınmayan ve merkezimiz dışında
üretilmediğini sandığımız bitkilerdir. Zararlılara karşı
dirençli, fazla bakım gerektirmeyen, ilginç ve güzel
çiçekleri ile bahçelere renk katacağına inandığımız bu
bitkileri kısaca tanıtmak istiyoruz. |
|
EUCOMİS: ANANAS ÇİÇEKLERİ
Eucomis,
Güney Afrikaya özel, kışın yaprak döken 15 türden oluşan
bir cinstir. Soğanlı, çok yıllık (perennial)
bitkilerdir. Uzun bir sap etrafında oluşan küçük yıldız
şeklinde çiçekleri ve sapın ucundaki yaprakları ile
ananas (pineapple) bitkisini çağrıştırdığından,
Ananas Çiçeği adı verilmiştir.
Eukomis’ler,
hafif dona dayanıklıdır, kışın yaprak dökerler ve fazla
su istemezler. Bu nedenlerle kışın dona veya aşırı su
alacak yerde bulunan bitkileri, saksı içinde ev içine
almak uygun olur.
Üretim tohumdan veya çoğalan bitkilerin soğanlarının
ayrılması ile yapılır. Ayrıca yaprak çelikleri ile de
üretimi yapılabilmektedir. Soğanlar, toprağın 15 cm
altına dikilmelidir. Organik maddeden zengin ve geçirgen
bir toprak seçilmeli, bitkiler güneş altında veya yarı
gölgede büyütülmelidir.
Eucomis autumnalis:
Yaprakları 45 cm e kadar uzayan, uzun çiçek sapı
üzerinde çok sayıda yeşilimsi-beyaz çiçeği bulunan bir
türdür. Çiçekler, yazın veya sonbahar başında açarlar.
Parlak yeşil yapraklarının kenarları kıvrımlıdır,
dalgalı bir görünümü vardır.
Eucomis comosus:
Bu tür 70 cm boya erişir. Açık yeşil yapraklarının
kenarları dalgalı bir görünüm sergiler. Yaprak altları,
mor beneklerle kaplıdır. 30 cm sap üzerinde açan,
beyaz-yeşil çiçekler, bazen pembe noktalıdır.
Eucomis bicolor:
Yaprakları yukarıdaki türler şeklinde, yaprak uzunluğu
30–50 cm dir. Çiçek sapı kahverengi benekler ile
kaplıdır. Açık yeşil çiçeklerin, tepallarının kenarları
mordur. |
AYIN
HABERLERİ
2008
TEMMUZ |
Haziran ayı yoğun çalışma temposu ile geçti, sulamalar ve
şaşırtmalar ağırlıklı çalışmalardı. Satış bölümü, dış
nilüfer havuzlarının 5 havuzdan oluşan 1. bölümü
tamamlandı, nilüferler taşındı. Bu yıl ithal ettiğimiz
yeni tür nilüferler ilk çiçeklerini açmaya başladılar.
Tohumdan yetiştirdiğimiz Lagunaria patersonii
ağacımız, ilk çiçeklerini açtı. Fotoğraflarda yeni
türlerimizden, Siyah Prenses nilüfer, yeni nilüfer
havuzlarımızı ve lagunaria çiçeklerini görüyorsunuz.
Akdeniz Üniversitesi, Peyzaj Mimarlığı öğrencilerinden 4
stajyer 9 Haziranda çalışmaya başladılar. 30 Haziranda
KTÜ Peyzaj Mimarlığı Bölümünden ve Adnan Menderes
Üniversitesi Ziraat Fakültesinden birer stajyer ekibe
katıldı. Fotoğrafta ot temizliği yapan stajyerlerimiz
görülmektedir. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - HAZİRAN 2008 |
Pistacia’lar Mango Ailesinden (Anacardiaceae), 11 türü
kapsayan bir cinstir. Pistacia’ların bir kısmı, yaprak
döker, bir kısmı herdem yeşildir. Akdeniz, Orta Asya,
Malezya, Japonya, ABD ve Meksika’da doğal olarak bulunan
türleri vardır. |
|
Pistacia chinensis (Çin Sakız Ağacı):
Ülkemizde tanınmayan, peyzajda sıklıkla kullanılan bir
türdür. Orta ve Batı Çin kökenlidir. İlkbaharda, hoş
kokulu, kımızı çiçekler açar, sonbaharda yaprakları
kızardıktan sonra dökülür.
Pistacia atlantica (Mineç):
Batı
Anadolu’da Mineç adıyla tanınan büyük ve gösterişli bir
ağaçtır. Genç sürgünleri sebze olarak kullanılmaktadır.
Pistacia terebinthus,
Doğu Akdeniz ülkelerinde doğal olarak bulunan, yaprak
döken bir bitkidir. Bitki özsuyundan terebentin (turpentine)
denilen bir sıvı elde edilir. Terebentin aynı zamanda
çamlardan da edilen bir sıvıdır. Yağlıboya ve vernik
sanayinde, imalat ve inceltme amacı ile kullanılır.
Nisan-Haziran ayları arasında yeşilimsi renkli çiçekler
açan 2–6 m yüksekliğinde, kışın yapraklarını döken iki
cinsiyetli bir ağaçtır. Meyveleri önce kırmızı sonra
kahverengiye döner. Bu meyveler reçine, uçucu yağ ve
sabit yağ taşımaktadır.
Halk arasında menengiç olarak bilinen bitkinin
yaprakları geleneksel Türk tıbbı’nda üriner antiseptik,
peptik ülser tedavisinde ve güneş çarpmasına karşı
kullanılmaktadır. Ayrıca meyveleri diüretik (idrar
söktürücü) ve ekspektoran (balgam söktürücü) olarak
kullanılır.
PİSTACİA LENTİSCUS (Sakız Ağacı-menengiç-çıtlık):
Akdeniz Bölgesine özel bir bitkidir. Sakız Ağacı (Mastic
Tree) olarak bilinir. Herdem yeşil pistacia olarak da
adlandırılır. Yaprak dökmeyen, büyük bir çalı veya
tek-çok gövdeli küçük bir ağaç olarak gelişir. 5 m ye
kadar yükselebilir. Yapraklar
çift tüysü, yaprakçıklar uçta dikensi, sivri, çiçekler
salkım durumunda toplanmıştır
Gövdesinden yapılan kesilerden, sakız denilen özel kokulu
bir sıvı elde edilir. Sakızın, ağızdaki bakterileri
azalttığı bilinmektedir, tıpta kullanılır. Ayrıca koku
verici olarak çeşitli keklere, reçellere ve dondurmaya
katılır.
Pistacia lentiscus var. latifolius,
Sakız Adası ve Çeşme Yarımadasında bulunan bir
varyetedir. 10m’ye kadar
yükselebilen, kışın yapraklarını dökmeyen bir ağaçtır.
Bu ağacın dallarının yaralanması ile Damla Sakızı
elde edilmektedir. Damla Sakızı
halk arasında mide ağrısı ve
diyareye (ishal) karşı kullanılmaktadır. |
AYIN
HABERLERİ
2008
HAZİRAN |
Palmiye Merkezi dostlarına, Merkezimiz dostu iki yazarın
son kitaplarını tanıtmak istiyoruz. Her iki kitap da,
İnkilap Kitabevi tarafından, itina ile basılıp satışa
sunulmuştur.
Tanıtacağımız birinci kitabın yazarı Gülnar Önay, Sanat
Galerisi Yöneticiğinden sonra, Bodrum’a yerleşerek,
kendi tabiri ile “Bahçıvanlığa’ başlamıştır. Bahçesinde
yaptığı çalışmaları ve edindiği bilgileri,
“BİR BAHÇE KURUYORUM”, “BAHÇEM
VE BEN” adlı
kitapları doğa, bahçe ve bitki severlere sunan yazar,
birçok dergi ve gazetede, bahçe konusunda köşe yazıları
yazmaktadır.
Gülnar Önay’ın son eseri “DÜNYA ISINIYOR BAHÇEM
DEĞİŞİYOR” da, küresel İklim Değişikliğine bağlı
olarak, bahçelerde ne gibi tedbirler alınması ve ne tür
bitkilerin kullanılması gerektiği, yazarın deneyimleri
ile birlikte, çok güzel bir şekilde vurgulanmıştır.
Tamamı kuşe kâğıda, renkli olarak basılan, 303 sayfa,
bol fotoğraflı ve ciltli kitabın, görünümü de içeriği
kadar doyurucu bir şekilde tasarlanmıştır. Kitabı
dostlarımıza öneriyoruz.
Bitki Dünyası ile ilgili en güzel Türkçe diziyi
gerçekleştiren, Nejat Ebcioğlu, “SAĞLIMIZ İÇİN
YARARLI BİTKİLER”, “SALON VE BALKON BİTKİLERİ”,
“SEBZE VE MEYVELER”, “BİR YILLIK VE ÇOK YILLIK BAHÇE
ÇİÇEKLERİ”, “ BAHÇE SÜS BİTKİLERİ”,
KAKTÜSLER VE ETLİ (SUKKULENT) BİTKİLER”
kitaplarından sonra, son eseri “SU BİTKİLERİ”ni
geçtiğimiz ay içinde bitki severlere ve ilgilenenlerin
yararlanmasına sunmuştur.
Nejat Ebcioğlu’nun son eseri, Remzi Kitabevi tarafından
yayınlanan diğerlerinden farklı olarak, büyük ebatta, 1.
hamur kâğıda basılı, tamamı renkli fotoğraflar içeren
136 sayfadan oluşmaktadır. Yüz adet, su ve sulak alan
bitkisinin, güzel bir Türkçe ve can alıcı noktaları ile
tanıtıldığı kitapta, ayrıca her bitki için çoğaltılma
bilgileri eklenmiştir. Bu kitabı da dostlarımıza
öneriyoruz.
Her iki yazarı ve bitki ile ilgili yayınlara özel ilgi
gösteren, İnkilap Kitabevini kutluyor, yeni eserlerini
bekliyoruz.
|
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - MAYIS 2008 |
Ülkemize yabancı olan ve ilk üretimini yaptığımız bitkileri
tanıttığımız bu programda, Peyzajda kendi bitkilerimizin
daha fazla kullanılmasını arzu ettiğimiz için zaman
zaman bu bitkilere de yer vermekteyiz. Bu ay ve
önümüzdeki ay tanıtacağımız bitkiler, Akdeniz Bölgemizin
doğal bitkilerinden olup, hemen tüm Akdeniz’de
rastlanan, ancak ülkemizde kültürde yeteri kadar yer
verilmeyen Mersin ve Sakız ağacı olacaktır. |
|
MERSİN MYRTUS COMMUNİS
Mersingiller “Myrtaceae” ailesi iki türden
oluşmaktadır. Güney Avrupa ve Kuzey Afrika’da doğal
olarak bulunan bu iki tür, yaprak dökmeyen büyük
çalıdır, 3–5 metre boya kadar yükselirler. Güney
Yarımküre Mersinleri ise, botanistler tarafından,
Lophomyrtus, Luma ve Ugni adları ile başka
gruplara yerleştirilmişlerdir. İki türden Kuzey
Afrika, Cezayir güneyinde ve Cad da bulunanına
SAHRA MERSİNİ Myrtus nivellei denmektedir.
Ülkemizde,
Mersin olarak bildiğimiz bitkinin, Latince adı
Myrtus communis’tir. Aromatik (kokulu)
bitkilerdendir. Yaprakları 3-5cm uzunluğunda hafif
ovaldir, el ile sıkıştırıldığında hoş bir kokusu vardır.
Yıldız şeklindeki beyaz çiçekleri 5 sepal ve 5 tepal den
oluşur, ayrıca çok sayıda stamen (erkek organcık)
içerir. Petaller genelde beyazdır, yuvarlak mavi-siyah
meyvecikler içerirler, bunların içinde çok sayıda tohum
bulunur.
Mersin hem eski Yunan mitolojisinde, hem de ülkemiz
Akdeniz insan için, kutsal değeri olan bir bitkidir.
Efsaneye göre, Kıbrıs Adasında doğan, bir deniz köpüğüne
binerek Knidos a (Datça) gelen Afrodit, burada tekrar
doğup karaya çıktığında, bir Mersin Ağacının arkasına
saklanmıştır. Bugün Akdeniz Bölgemizde yaşayan insanlar,
bayramlarda ve özel günlerde, ölenlerin mezarlıklarını
ziyaret ettiklerinde, mezara Mersin dalları ve
yaprakları bırakmaktadır. Mersin meyvesi çiğ
olarak yenilebildiği gibi, aroması nedeni ile çeşitli
reçellere katılmakta veya tek başına reçeli
yapılmaktadır. Halk arasında birçok iyileştirici
özelliğine inanılarak, meyvelerin suyunun çıkarılarak
içilmesi sıklıkla gözlenen bir uygulamadır.
Mersin
parlak güzel yaprakları, güzel çiçekleri, ilginç
meyveleri ve susuz yazlara dayanıklılığı nedeni ile
peyzajda kullanılmaktadır. Doğal Akdeniz Bahçelerinin
vazgeçilmez unsurlarındandır. Soliter veya gruplar
şeklinde kullanılabileceği gibi, özellikle separasyon ve
çit bitkisi olarak da kullanılabilir. Fazla bir bakım
gerektirmez. İstenildiği takdirde, şekil budaması
uygulanır. Üretimi sonbahar veya ilkbaharda ekilen
tohumlardan veya yarı sert yaz çelikleri ile yapılır.
Bol güneş ve geçirgen bir toprak gereklidir, -8–10°C
soğuğa dayanıklıdır.
Bugün birçok kültürleri elde edilmiştir. “Kompakt form”da,
yapraklar ve bitki tümüyle küçüktür. “Flore Pleno”
çiçekler katmerli beyazdır. “Microphylla”
yapraklar ve çiçekler minyondur. “Variegata”
yaprakların kenarları beyazdır (ebruri). “Tarentina”
yapraklar iğne şeklinde ince, çiçekler krem beyazdır. |
AYIN
HABERLERİ
2008
MAYIS |
Kurak
kıştan sonra, Nisan ayı az da olsa yağmurlu geçti.
Budama, şaşırtma, tohum ve çelik üretimi yanında, satış
bölümü yol ve düzenleme çalışmalarına devam edildi.
17
yeni tür nilüfer ithal edilerek, nilüfer türümüz 34 e
yükseldi. Nilüfer ve su bitkileri yeni satış havuzları
yapımına başlandı. Kaktüs ve etli yapraklı bitkiler
başta olmak üzere, birçok bitki çiçeklerini açtı. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - NİSAN 2008 |
Bugün
tanıtacağımız Raphiolepis bitkileri, uzun süre önceleri
ithal edilerek ülkemize girmiştir, özellikle İstanbul ve
Marmara Bölgelerimizde ilgili seralar tarafından
bilinirler. Ancak her istenildiği zaman
bulunmamaktadırlar, Akdeniz Bölgemizde ise genellikle
fazla
bilinmemektedirler.
Peyzajda informal çit bitkisi veya gruplar halinde
kullanılırlar. Özellikle kışın dökülmeyen parlak
gösterişli yaprakları ve ilkbahar yaz çiçekleri ile
bahçelerimizde kullanabileceğimiz dayanıklı
bitkilerdendir. Palmiye Merkezinde Raphiolepis
umbellata ve Raphiolepis indica
üretimde
bulunmasına karşın henüz çok büyük örnekleri yoktur. |
|
RAPHİOLEPİS (Indian
Hawthorn)
Raphiolepis’ler
gülgiller (Rosaceae) ailesindendir. Güney Doğu ve Doğu
Asya kökenli, subtropik bitki olmalarına karşın,
oldukça dayanıklı, 10 dolayında türü kapsayan bir
cinstir. Türler, çalı formunda ve her daim yeşildir.
Genelde boylanma yerine daha fazla yanlara doğru
genişlerler. Kalın, parlak koyu yeşil yaprakları,
türlere göre 8 cm uzunluk ve 4 cm ende olabilir. Salkım
şeklinde oluşan, 5 petalli, yıldız şeklinde, kokulu
çiçekleri, ilkbahar sonu veya yazları açarlar.
Raphiolepis umbellata:
Japonya ve Kore kökenlidir. Koyu yeşil, parlak ve sert
yapraklarının kenarları hafif dişlidir, yapraklar 8-9cm
uzunluğa erişebilir. Çiçekler 10 cm kadar uzunluktaki
bir sap üzerinde salkım şeklinde olurlar. Çiçekler 1-2cm
çapında, 5 petalli beyaz renkte ve güzel
kokuludur.
Beyaz çiçeklerin kenarları, bazen gül pembesi renkte
görülür. Bitki 150 cm yüksekliğe ve çapa erişir. -10°C
soğuğa dayanmaktadır.
Raphiolepis indica: Her ne kadar ismi Hindistan’ı düşündürüyorsa da
vatanı Çindir. Yaprakları R.umbellata’ya göre biraz daha
ince ve küçüktür. Çiçek sapları 7-8cm, beyaz çiçekleri
1–1,5cm çapında ve ortaları pembe renktedir. Çiçekler
ilkbaharda açarlar. Bu bitki de 150 cm yüksekliğe ve
120cm çapa erişir. Dona dayanıklılığı R.umbellata’ya
göre biraz daha azdır.
KR.
x delacourii:
Rhapiolepis umbellata
ve
Rhapiolepis indica arasında oluşturulan bir hibridtir. Yukarıdaki türlerden farklı olarak,
yaprakları biraz daha kısa, çiçekleri pembe renkte, 2cm
çapındadır. Dona dayanıklılığı R.umbellata
gibidir.
Raphiolepis’ler,
dış mekânda, nemli, organik maddeden zengin, süzek bir
toprakta yetiştirilmelidirler. Güneş altında veya yarı
gölgede olabilirler. Akdeniz ikliminde, sulama
olanaklarının kısıtlı olması durumunda, yarı gölgede
yetiştirilmelerini öneriyoruz. Büyüme döneminde, ayda
bir gübre verilmesi uygun olur, saksılarda
yetiştiriliyorsa, yavaş salınımlı, uzun etkili gübre ile
iyi sonuç alınır.
|
|
|
|
AYIN
HABERLERİ
2008
NİSAN |
Havanın ısınmaya, günlerin uzamaya başlaması ile, Mart
ayında birçok yaprak döken çalı ve ağaç yapraklanmaya,
bazı bitkiler de çiçeklenmeye başladı. Bu arada
Merkezimiz üretim çalışmalarına hız verildi. Çelikleme,
kökten ayırma ve tohum ile üretim gayet hızlı olarak
devam etti.
Merkezimiz yöneticisi Dr Ragıp Esener, Ege 4. Süs
Bitkileri Fuarı etkinlikleri kapsamında,14 Mart günü
İzmir Fuar Merkezi’nde, “Palmiyeler ve Kırmızı Palmiye
Böceği” konulu bir konferans verdi. Merkezimiz yeni Büro
Yöneticisi Sevil Öksün 17 Mart tarihinde görevine
başladı.
Satış
bölümümüzde bulunan, 2800m² seralarımız ve yaklaşık
3500m² açık alanın sulama sistemleri tamamlandı. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - MART 2008 |
Bu
ayın tanıtımını, ülkemizde bilinmesine karşın, peyzajda
yeteri kadar kullanılmayan çok özel bir bitkiye ayırdık.
Çeşitli renk ve görünümde çiçekleri, yeşil, bronz veya
ebruri (variegata) geniş yaprakları ile tropik
görünümlü tüm yaz çiçek açan bu bitkinin adı Kanna (Canna
indica) dır
|
|
Kanna (Canna indica-CannaXgeneralis)
Kannalar,
Cannaceae cinsinden 50 dolayında tür bitkidir.
Anavatanları, Hindistan, Asya, Kuzey ve Güney
Amerika’nın tropik bölgeleridir. Cinsin ortak özelliği,
enli, uzun ve topraktan doğrudan çıkan yapraklarıdır.
Çiçek yapıları oldukça ilgi çekicidir. Çiçekler salkım (raceme)
veya birleşik salkım (panicle) şeklinde
dizilidir. Çiçek yapıları simetrik değildir. Her çiçek
tabana doğru birleşerek bir boru şeklini almış 3 çanak
yaprak (sepal), 3 taç yaprak (tepal) ve
gösterişli erkek organlar (stamen) dan oluşur.
Çiçekler brakte (yaprağa benzer yapı-bract) lerin
ortasından çıkar ve genelde çift sayıdadır. Rizom
(köksap) lu, çok yıllık bitkilerdir.
Amatör ve profesyonel bitki yetiştiricilerin çok ilgisini
çeken bir bitki olduğu için üzerlerinde çok çalışılmış
ve yüzlerce hibridi elde edilmiştir.
Bu hibridler genelde CannaXgeneralis olarak
adlandırılırlar. Ana türler ise Canna indica dır.
Kannaların yaprakları genelde, dona dayanıklı değildir.
Ancak rizomları hafif donlara karşı dayanıklıdır.
Ülkemizde kışların hafif geçtiği yörelerde, bitki
rizomlarının kışın topraktan çıkarılmasına gerek yoktur,
ancak karasal iklim bölgelerimizde, rizomlar sonbaharda
topraktan çıkarılıp, don olmayacak bir yerde, hafif
nemli ortamda saklanmalıdır. Bir diğer yöntem de,
karasal iklim bölgelerinde, kanna’ların saksıda
yetiştirilip, kışın ev içine alınmaları veya kış
bahçelerinde yetiştirilmeleridir.
Toprak
için seçici değillerdir, direnajı iyi, organik maddeden
zengin toprakta daha iyi gelişirler. Üretimleri tohumdan
veya rizomların ayrılması ile olur. Tohumlar, sonbahar
veya ilkbaharda, 24 saat ılık bir suda tutulduktan sonra
dikilmelidir. Rizomdan üretim yapılacaksa, ilkbaharda
bitki uyanmadan ayırma işlemi yapılmalıdır. Rizomlar
ayrılırken, kesilen parçalarda, sürgün olması için göz
bulunmasına dikkat edilmelidir.
Peyzajda, bordür bitkisi olarak, soliter veya gruplar halinde
kullanılabilir. Devamlı çiçek açmasının sağlanması için,
çiçek açan gövde dipten kesilmelidir. Bu işlem yan
sürgünleri arttırır ve çiçeğin devamını sağlar.
Fotoğraflarda,
Merkezimiz koleksiyonundan bazı Kannalar görülmektedir
|
Şubat
ayında hava sıcaklığı zaman zaman -5 C° ye kadar düştü.
Sera dışında ve içindeki bazı bitkilerde donma görüldü.
Fırtına sonucu, bazı seralarımız patladı, yüzlerce saksı
devrildi, tabelamız parçalandı, bazı büyük ağaçlar
fotoğrafta görüldüğü gibi yarıldı veya devrildi. Bu
arada baharın habercisi, Bahar Dalları veya diğer adı
ile Japon Ayvaları çiçek açtı. Çiçek açan bir diğer
bitkimiz ise Siyah İris oldu. |
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - ŞUBAT 2008 |
Abutilyonlar malvaceae
(ebegümecigiller) ailesine ait, 150 dolayında türden
oluşan cinsdir. Abutilyonun bazı türleri her daim yeşil,
bazıları ise yaprak dökerler. Tek veya çok yıllık, küçük
çalı veya ağaç şeklinde olabilirler. Çoğu tropik Amerika
kökenlidir, ancak bazı türler, Kuzey Amerika, Asya,
Afrika ve Avustralya da bulunmaktadır. |
|
ABUTİLYON
Abutilyon, Çin Lanterni, Çiçek Açan Çınar
Yaprakları düz kenarlı, oval, yuvarlak veya 3-7 loplu
olabilir. Çiçekleri genelde tek ve aşağı sarkık, çan
şeklindedir, bazen grup şeklinde de olabilirler. Bazı
türlerin dona dayanıksız olmasına karşın, bazıları aşırı
olmayan dona direnç gösterirler. Tam veya yarı güneş
ortamı tercih edeler. İlkbahar başından, kışa kadar
çiçek açarlar.
Abutilyonlar, karasal, soğuk iklim bölgelerinde sera
veya ev bitkisi, ılıman, subtropik ve tropik iklim
bölgelerinde ise dış mekân bitkisi olarak
yetiştirilirler. Çoğaltılmaları ilkbaharda ekilen
tohumlar veya yıl boyu alınabilen çelikler ile
yapılmaktadır. Birçok bitki gibi geçirgen ve humuslu
toprakta iyi gelişim gösterirler.
Palmiye Merkezinde
Abutilion
pictum, Abutilion pictum “Thompsonii”
ve
Abutilion
grandifolia
ve
hibrid
türler yetiştirilmektedir.
Abutilion
grandifolia-Büyük
Yapraklı Abutilyon: 2-3metre yüksekliğe ulaşabilen küçük
bir ağaçtır. Yaprakları yuvarlak veya oval, kenarları
hafif tırtıllı ve tüylüdür. Çiçekleri çan şeklinde ve
sarı renktedir. Kısa süreli hafif dona dayanıklıdır.
Kıyısal Ege
ve Akdeniz bölgelerinde dış
mekânda yetiştirmeye uygun bir türdür.
Abutilion grandifolia-Büyük
Yapraklı
Abutilyon: 2-3metre
yüksekliğe
ulaşabilen küçük bir ağaçtır. Yaprakları yuvarlak veya
oval, kenarları hafif tırtıllı ve tüylüdür.
Çiçekleri çan şeklinde ve sarı renktedir. Kısa süreli
hafif dona dayanıklıdır. Kıyısal Ege ve Akdeniz
bölgelerinde dış mekânda yetiştirmeye uygun bir türdür.Abutilion
pictum:
Yeşil parçalı yapraklı, çiçekleri turuncu renkte olan
bir türdür. Bu türün alacalı yapraklı olanı
Abutilion
pictum “Thompsonii
"veya
Abutilion
pictum variegata
olarak
bilinmektedir. Alacalı (variegata) görünümü
oluşturan,
Fasulye Cüce
Mozaik Virüsüdür
(Bean
dwarf mosaic virus).
Hasta olan
yapraklar, virüsün kloroz
(sarılık) a neden olmasına bağlı olarak, sarı-yeşil
mozaik görünümündedir. Bol güneşte
sarı renk daha öne çıkar. Göze hoş göründüğü için
virüslü olan bu hastalıklı
bitki, kültürde sağlam olanlara göre daha fazla
kullanılmaktadır. Çelikle yapılan üretimde, virüslü
bitki üretilmektedir, tohumlu üretim arzu edilirse,
virüssüz normal yeşil yapraklı bitki elde edilir.
Bugün peyzajda genelde Orta Amerika kökenli türlerden
elde edilen hibridler kullanılmaktadır,
bunlarda çiçekler bol, devamlı ve çok renklidir.
Şubat
ayında hava sıcaklığı zaman zaman -5 C° ye kadar düştü.
Sera dışında ve içindeki bazı bitkilerde donma görüldü.
Fırtına sonucu, bazı seralarımız patladı, yüzlerce saksı
devrildi, tabelamız parçalandı, bazı büyük ağaçlar
fotoğrafta görüldüğü gibi yarıldı veya devrildi. Bu
arada baharın habercisi, Bahar Dalları veya diğer adı
ile Japon Ayvaları çiçek açtı. Çiçek açan bir diğer
bitkimiz ise Siyah İris oldu. |
|
|
|
PEYZAJDA
4. BOYUT - OCAK 2008 |
Ejder-Dragon
Ağaçları,
özsuları kırmızı-kan rengi olan ağaçlardır. Gövdeleri
yaralandığı zaman sızan kırmızı kan rengi özsıvıları
nedeni ile ejder ağaçları olarak adlandırılırlar. Son
yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda, kırmızı rengi
veren özsu içinde, insan ve hayvanların kanında bulunan
hem’in (hemoglobulin içindeki demir) bulunduğu
gösterilmiştir. Bilim adamları buradan hareketle, hayvan
ve insanların aynı soydan geldiğini ispatlamaya
çalışmaktadırlar.
Size tanıtacağımız Ejder veya Ejder Kanı Ağacı “Dracaena
drago”, dünyamızın en değişik ve görülmeye değer
ağaçlarından biridir. Dracaena ailesinden olan bu ağacın
diğer Dragon ağaçları ile özsıvısının aynı renk
olmasından başka, aile bağı bulunmamaktadır. |
|
EJDER
KANI AĞACI “Dracaena drago”
Dracaena ailesi, Afrika ve Asya’da bulunan, yaprak dökmeyen
40 tür, çalı ve ağaç grubunu kapsamaktadır. Bu ailenin
tek Ejder Ağacı olan Dracaena drago,
bir defa görülünce unutulmayacak ağaçlar arasındadır.
Vatanı, Kuzey Atlantik Okyanusundaki Kanarya Adaları,
Madeira Adası ve Cape Verde Adasıdır. Çok uzun yaşarlar,
boyları 10m yi, gövde çapları 1m yi bulur.
Tenerif (Kanarya Adası) te bulunan bir örneğinin 2000
yaşında olduğu söylenmektedir. Ancak 3 yıl kadar önce
yapılan bir araştırmada, bu ağacı yaşı 950 olarak
saptanmıştır. Ağacın yaşını bir yana bırakırsak Icod
isimli kasaba bu ağaç sayesinde zengin olmuştur. Her gün
binlerce turistin bu ağacı görmek için gelmesi, kasabayı
bir turizm merkezi haline getirmiştir.
Önceleri kasaba meydanı olarak kullanılan, ağaç çevresi,
botanik bahçesi haline getirilmiş ve kasaba merkezine
araçların girmesi yasaklanmıştır.
Ejder
Kanı Ağacı,
büyüyüp gelişmesi için, subtropik bir iklime gereksinim
göstermekle birlikte, kısa süreli -4°C ısıya
dayanmaktadır. Akdeniz Bölgemizde, kuzeyi korunaklı,
mikrokliması uygun yerlerde veya kış bahçelerinde
yetiştirilebilir. Yaprakları 60cm e kadar uzayan ince
eliptik şekildedir ve rozet dizilimi gösterir. Genç
bitkiler Agave’a (Sabırlık) benzerler, 10-15 yıl
gövdeleri düz olarak uzar, bundan sonra ilk çiçeklerini
açarlar ve dallanırlar. Dallanmadan önceki uzama
devrelerinde, palmiyeyi andırırlar. İlkbaharda açan,
yeşil, kenarları beyaz çiçekleri demetler (panincles)
halindedir, sonra portakal rengi meyvelere dönüşürler.
Ejder
Kanı Ağacı
tohumdan üretilir, Merkezimizde üretilen örnekler 4
yaşlarını doldurmuşlardır. Ejder Ağaçları tam
güneş altında veya yarı
gölgede yetişirler. Toprak bakımından çok seçici
değillerdir, ancak iyi
bir
direnaj sağlanmalı ve sulama ihmal edilmemelidir.
Kırmızı renkli özsıvıları, yerel insanlar tarafından, ev
kapılarına sürülerek, kötü ruhların girmesinin önlenmesi
için kullanılmıştır. Öz sıvıdan elde edilen rezin,
yaralarda, kanama durdurulmasında, doğum sonu
kanamalarda kullanılmıştır. Bugün vernik ve tahta boyası
için kullanılmaktadır. |
AYIN
HABERLERİ
2008
ŞUBAT |
Ocak Ayı ılık gündüz ve soğuk geceler ile geçti. 6 gece
hafif don oldu. Birkaç gün yağmur dışında genelde kış
için kurak bir Ocak ayı geçirdik. Bahçe içi kanallarımız
ve bu kanalları Köyceğiz Gölüne bağlayan ana direnaj
kanalı su seviyesi, yıllardır görülmemiş derece alçaldı.
Bu sayede, ilk defa kış ayında, kanal temizliği yapma
olanağını bulduk.
Üretim çalışmalarımız tüm hızı ile devam etti. Dostlarımıza
ve müşterilerimize, sezonda bol çeşit, kaliteli ve
düzgün mal sunmayı ümit ediyoruz. Seri üretimle, bazı
ürünlerimizin fiyatlarını aşağı çekme olanağımız oldu.
Kışın ortasında bile çiçek açan bitkileri görmek
mutluluğumuzu arttırdı. Fotoğrafta bahçemizde çiçek açan
bitkilerden Alıç (Crataegus monogyna),
Starliçe (Strelitzia regina) ve Atatürk
Çiçeği (Euphorbia pulcherrima)
fotoğraflarını görüyorsunuz.
3 yıla yakın süredir, Merkezimiz büro yöneticiliğini yapan,
Sevda ve eşi Fırtına Badur, aramızdan ayrıldılar.
Değerli arkadaşlarımıza yeni işlerinde başarılar
dileriz. |
|
|
Aralık ayı, genelde yağmurlu geçti, ancak don olmadı. Geçen
ay yapımına başlanan, satış bölümü 2.serası (1536m²)
tamamlandı. Satış bölümü toplam kapalı alanı 2,880m² ye
ulaştı. 7yıldır hizmet veren, 480m² lik, ahşap yapılı,
sikas büyütme serası da, tümüyle metal aksam olarak
yenilendi. Her iki seranın da naylonları çekildikten
sonra, bitkilerin yerleştirilmesine başlandı.
Kış hazırlıklarımız hızla ilerlerken, yaprak döken ağaçlar
ve çalılar nedeni ile klasik kış manzarası oluştu. Fotoğrafta Botanik
Bahçesi Göleti kış manzarası görülmektedir. Aloe’ler
çiçek açmaya başladılar. Fotoğrafta Aloe arborescens ın
çiçeği görülmektedir. Nandinaların (Nandina domestica),
yaprakları ve meyveleri fotoğrafta görüldüğü gibi, alev
rengine döndü.
Merkezimiz yöneticisi Dr.Ragıp Esener ve eşi, Güney Afrika
Cumhuriyetine bir gezi yaptılar. Dr Esener, Pretorya’da,
muhtemelen Kırmızı Palmiye Böceği Rhynchophorus
ferrugineus veya
Afrika Palmiye Böceğine Weevil Rhynchophorus
phoenicis bağlı palmiye ölümleri gördü. Şimdiye
kadar Güney Afrika Cumhuriyetinden resmi olarak, bu
zararlının bulunduğuna dair rapor bulunmamaktadır. Bu
konuda G.A. Palmiye Derneği ile temasa geçilecektir. |
|
Sayfa Başı
|
|