banner
palmiyemerkezi
anasayfa
ayinbitkisi
arsiv
bos1
baglantilar
iletisim
kitap
palmiye böceði
basýnda
siteyioneriniz
harita
sorular ve cevaplar
ulasim
lisan seç
intro
bos2
bos2
bos2

Peyzajda 4.Boyut, ülkemizde bilinmeyen veya yeteri kadar tanınmayan bitkiler hakkında, profesyonel ve amatörlere bilgi verilmesi amacı ile hazırlanan bir programdır. Her ay yeni bir bitki tanıtımı yapılmakta, Palmiye Merkezi deneyimleri de aktarılmaktadır.

Palmiye Merkezinin bir hizmeti olan, bu programın sizin veya bir arkadaşınızın e-posta adresine gönderilmesini arzu ediyorsanız, lütfen abone olunuz (abone olmak tamamen ücretsizdir, adresinize herhangi bir reklâm gönderilmeyecektir).

PEYZAJDA 4.BOYUT'a  abone olmak istiyorum>>>>>>>           Arkadaşımı öneriyorum>>>>>>

2004 YILI ARŞİVİ 2005 YILI ARŞİVİ 2006 YILI ARŞİVİ
2007 YILI ARŞİVİ 2008 YILI ARŞİVİ 2009 YILI ARŞİVİ
2010 YILI ARŞİVİ 2011 YILI ARŞİVİ 2012 YILI ARŞİVİ
2013 YILI ARŞİVİ 2014 YILI ARŞİVİ  

 

AYIN HABERLERİ

PEYZAJDA 4. BOYUT -  ARALIK  2009

2009 yılında Peyzajda 4. Boyut programımız içinde, Ayın Bitkisi olarak Agave Victoria regina ve Agave geminiflora’yı tanıtmıştık. 2009 yılı Aralık ayı bitkimizi ülkemizde fazla tanınmayan bir agavdan seçtik: Kuğu Boyunlu Sabırlık. 2010 yılı başında yine zarif ve yumuşak yapraklı Agave desmettiana’yı tanıtacağız.

Agav’lar Meksika, ABD, ve Orta Amerika ülkelerinde doğal olarak bulunan 250 kadar türü kapsamaktadır. Ailenin ortak özelliği, etli yapraklı (sukkulent) olmaları ve yaprakların rozet şeklinde dağılımıdır. Agav’ların büyük bir kısmı monokarpik (hayatında bir defa çiçek açar ve ölürler) dir.

Meksika’da 125 ten fazla Agav türü bulunmaktadır, burada tanıtacağımız Agave attenuata agavların en zarif ve yumuşak yapraklılarından biridir.

Agave attenuata ’ya Kuğu Boyunlu Sabırlık adı verilmesinin nedeni, çiçek sapının kuğu boynuna benzemesidir. Vatanı Orta Meksika’dır, 1800–1950 m yükseklikte, kayalık dağlarda bulunmaktadır. Çok yıllık, rozet şeklinde,  etli yaprakları olan bir bitkidir. Her rozet 15–35 yapraktan oluşmaktadır. Soluk yeşil veya mavimsi yeşil renkteki yaprakları, 30–60 cm uzunluğunda,  10–20 cm genişliğindedir. Yumuşak yapraklar ortaya doğru genişler, bazı bitkilerde yaprak kenarlarında hafif dişler mevcuttur. Yaprak uçları sivri olmakla birlikte, diğer agavlardaki gibi dikensi değildir.

Çiçek sapı 350 cm e kadar uzunlukta olabilir, üst kısmından aşağı doğru kendi üzerine eğilir, bu şekil nedeni ile kuğu boynuna veya tilki kuyruğuna benzetilir ve Kuğu Boyunlu Sabırlık, Amerika’lılar tarafından Tilki Kuyruğu Agavı olarak da adlandırılır. Çiçekleri krem veya sarı yeşil renktedir.

Dona dayanıklı değildir, kısa süreli -3°C dona dayanabilir, bu nedenle ülkemizde yalnız Ege-Akdeniz sahil kuşağının, mikrokliması sıcak olan yörelerinde dış mekân bitkisi olarak dikilebilir. Üretimi, yandan verdiği kardeşlerin ayrılması veya tohum ile yapılır. Kurak bölgelerde bile haftada bir sulama yeterli olabilir. Direk güneş altında bazen yapraklar hafif sararır, sulama veya güneşin azalması ile tekrar yeşile döner.

Kuğu Boyunlu Sabırlık, peyzajda, grup halinde veya patio kenarında sıra halinde kullanılabilir. Kaya bahçelerinde soliter (tek) veya ufak gruplar halinde kullanır. Zerafeti ve yaprak ucunda diken olmaması nedeni ile fazla soğuk olmayan Ege-Akdeniz bölgelerimizde peyzaj için özellikle seçilecek sukkulent bir bitkidir.  

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 ARALIK

Merkezimiz, 19–22 Kasım 2009 tarihinde yapılan 5. Ödemiş Süs Bitkileri ve Fidancılık Sergisine, bu yıl da 3. defa katıldı.  Sergi tarihlerinde yağmur yağmaması ve havanın açık olması, katılımcı ve ziyaretçilerin daha geniş ve samimi ortamda dolaşmalarına izin verdi. Son sergiden bu sergiye kadar geçen bir yıl içinde, Ödemiş üreticisinin kaliteye daha fazla önem verdiği ve ilerlemenin devam ettiği görüldü.   Özellikle, tarım ve peyzaj ile ilgili okul ve öğrencilerin katılım ve ilgisi, sektörün ilerlediği ve geleceğinin daha sağlam temellere oturacağının müjdesini verdi. Fotoğraflarda Sergiden görüntüleri görmektesiniz.

Agave bovicornuta ilk çiçeğini (aynı zamanda son çiçeğini!) açmak için çiçek sapı çıkarmaya başladı (Fotoğraf).

PEYZAJDA 4. BOYUT -  KASIM  2009

Yer Kirazları, Patatesgiller ailesinden 80 kadar türü kapsamaktadır. Çoğu Amerika kıtasında olmak üzere dünyada yaygın olarak bulunurlar. Bir çoğunun meyvelerini saran kâğıtsı zar kılıfı çekici renklerdedir ve kış boyunca meyvenin üzerinde kalarak dekoratif bir görünüm gösterir. Bazılarının meyveleri yenebilmektedir. Dekoratif amaçla kullanılanların başında, kırmızı kılıfı ile ilgi çeken Pysalis alkakengi-Çin Lanterni gelmektedir.
Bugün tanıtacağımız Physalis peruviana ülkemizde Yer Kirazı olarak bilinmektedir.

YER KİRAZI-KAZ ÜZÜMÜ (Physalis peruviana)

Ülkemizde yeni tanınmaya başlayan bu meyvenin ana vatanı Güney Amerika’dır, Peru, Kolombiya, Şili ve Ekvator’un yüksek irtifalarında doğal olarak yetişmektedir. 1800 lü yıllarda Güney Afrika’nın Ümit Burnu (Cape of Good Hope) yöresinde üretimine başlandığı için İngilizce konuşulan ülkelerde Cape Gooseberry olarak adlandırılmıştır. Güney Afrika’dan sonra bitki, Avustralya, Çin ve Hindistan’a götürülmüş ve bu ülkelerde de ticari üretimi başlamıştır.

Patatesgiller (Solanaceae) ailesinden olan Yer Kirazı’nın meyveleri yenilebilir. 12-20mm çapındaki yuvarlak meyveleri, Çin Lanterni ne benzeyen, kâğıt görünümünde ince bir zar kılıf içinde bulunmaktadır. Meyveler önce yeşil renkli ve ekşidir, olgunlaşınca koyu sarı ve tatlı olurlar.  Çiğ yenilebildiği gibi, meyve salatalarında, dondurmada, çeşitli tatlıların yapımında kullanılabilir veya reçeli yapılır. Üzerindeki ince kılıf ile birlikte daha güzel bir görünümü vardır ve bu zar çıkarılmadığı takdirde, oda sıcaklığında ömrü 30–40 gündür. Üzerindeki kılıfı alınan meyveler daha çabuk bozulmaktadır.

Bilimsel çalışmalarda Kaz Üzümü’nün içerdiği polifenol ve karotenoidler ile antienflamatuvar (iltihap engelleyici) ve antioksidan (kanser önleyici) etkisi olduğu gösterilmiştir. Her ne kadar sıtma, astım, hepatit, dermatit, romatizmal hastalıklarda ve kanserde tedavi edici olarak halk ilacı olarak kullanılmakta ise de, bilimsel olarak bu tedavi edici etkileri henüz ispatlanamamıştır.

Çok yıllık, çalı formunda bir bitkidir. Dondan etkilenmektedir. Hafif donları, yaprakları ve kısmen gövdesi bozularak atlatmaktadır. Ancak şiddetli donda bitki ölür. Ülkemizde Akdeniz sahil kuşağında çok yıllık bir bitki olarak yetiştirilir. Ankara, İstanbul gibi şiddetli dona olabilen kentlerde de tek yıllık bitki olarak yetiştirilip aynı yıl içinde meyvesi alınabilmektedir.

Bitki güneş altında veya yarı gölgede olabilir. Drenajı iyi toprak dışında fazla bir özel isteği yoktur. Ülkemizde, beyaz sinek, mantar hastalıklarına karşı hassastır. Üretimi tohum veya çelikle yapılabilir.  İlk baharda toprağa dikilen fidelerden Ağustos ayından itibaren ürün alınmaya başlanır. Sera içi ticari üretim yapılıyorsa, bitkinin domates üretiminde olduğu gibi iplere sarılarak yükselmesi sağlanmalıdır.

Ülkemizde yeni tanınmaya başlayan Yer Kirazı veya diğer adı ile Kaz Üzümü üretimi, Palmiye Merkezinde 10 yıldır yapılmaktadır. Amatörlere satılan fideler dışında, 2009 yılında profesyonel üreticiler için kitle üretimine başlanmıştır.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 KASIM

Yazın aşırı sıcaklar nedeni büyümeleri duraksayan bitkiler, Eylül ve Ekim aylarında büyümelerine hızla devam ettiler. Fotoğraflarda hızını alamayarak, 7 metre yüksekliğindeki Tropik Seramızın tepe naylonunu delerek, seradan dışarı çıkan Bambuyu (Bambusa aurea) görmektesiniz.

9 Ekim tarihinde Yalova Süs Bitkileri fuarı ziyaret edildi. Önümüzdeki sezon için büyük boy Washingtonia robusta ve Phoenix canarinesis türü palmiyelerinin söküm ve saksılaması gerçekleştirildi. Fotoğraflarda yeni saksılanan palmiyeler görülmektedir.

PEYZAJDA 4. BOYUT -  EKİM  2009

Erika’lar, Avrupa, Afrika,  Batı ve Orta Asya’da bulunan, 700 den fazla türü kapsayan bir cinsdir. Genelde ılıman iklim bitkileri olan Erika’lar, Afrika ve Asya’da, tropik ve subtropik bölgeler dışında bulunmaktadırlar. Erika’ların bazıları küçük, bazıları da ağaç yüksekliğine erişebilen çalılardır.
Erika’ların çoğu Güney Afrika kökenlidir, bunlar genelde uzun tubüler çiçekleri ile gösterişli, ancak dona fazla dayanıklı olmayan türlerdir. Avrupa kökenli olanlar ise pembe-beyaz renklidir, çiçeklerinin çok gösterişli olmamasına karşın, kış şartlarına ve dona daha dayanıklılardır.
Burada ülkemizde doğal olarak bulunan iki Erika türünden bahsedeceğiz. Bu iki türün arasındaki en önemli farklılık, Erica arborea’nın ağaç gibi boylanması ve ilkbaharda çiçek açmasına karşın, Erica manipuliflora’nın boyunun 1 metreyi geçmeyip çiçeklerini sonbaharda açmasıdır. Türkçe de her iki tür için de aynı ad kullanılmaktadır.


SÜPÜRGE OTU, PÜREN: Erica arborea. Yaprakları 3–7 mm boyunda ince iğne şeklindedir. Yaprak ucu künt, alt yüzü derin çizgili, kısa saplıdır. Bunlar sürgünlere 3-4'lü çevrel dizilmişlerdir. Kısa yan dallarda açan beyaz renkli güzel kokulu çiçekler 20–40 cm uzunluğunda salkım halinde kurul oluştururlar. Taç yaprak beyaz renkli, çan şeklinde, 4 mm uzunluğundadır. Kapsül meyve oval, tohumlar çok küçüktür. Çiçeklerini ilkbahar aylarında açmaktadır.

Bitki 3–4 m ye kadar boylanır, Ekvatoral Afrika’da nemli dağlar üzerinde bulunan Erica Arborea’ların 6 metreye kadar boylu olanları rapor edilmiştir. Dona dayanıklı olan bu tür Süpürge Otu, Kanarya Adalarından, tüm Akdeniz Kıyıları, İran, Arap Yarımadası, Ethopya ve Ekvotoral Afrika’ya kadar dağılım gösterir.
SÜPÜRGE OTU, PÜREN: Erica manipuliflora: 1 metre boylanabilen ve yanlara yapılım gösteren çalı formunda bir erika türüdür. Anavatanı Doğu Akdeniz’dir, ülkemizin Ege ve Akdeniz sahil kuşağında özellikle çam ormanları altı veya yanında bulunmaktadır. Yaprakları 3-7mm, ince, iğne şeklinde, sivri uçlu ve koyu yeşil renktedir. Gül pembesi renkteki çiçekleri, yaz sonu açmaya başlar ve sonbaharda devam eder. Çiçekler boru ve çan şeklinde olup 10 cm uzunluğunda salkım oluştururlar. Dona dayanıklıdır.
Her iki türün ortak istekleri, bol güneş, asidik veya nötral, iyi drenajlı bir ortamdır. Alkali ortamdan ve hayvan gübresinden hoşlanmazlar. Üretimleri tohumdan veya yaz sonunda alınan çeliklerle yapılır.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009EKİM

Eylül ayında az da olsa yağmurlar başladı. Sera ve bahçe bakımları, budamalara devam edildi. Temmuz ve ağustos aylarında, kurak Akdeniz iklimi ve aşırı sıcaklar nedeni ile büyümeleri çok yavaşlayan bitkiler, birden boylanmaya başladılar. Mevsimin ilk yağmurundan sonra, yeniden yer örtüsü çimlenen tohumlar nedeni ile yeşil renge büründü.

Botanik bahçemizde bulunan, Mavi Çöl Kaşığı (Dasylirion wheeleri) ilk çiçeğini açtı. Bir ayı aşkın süre civardaki tüm arıların ilgi odağı oldu.

 

PEYZAJDA 4. BOYUT -  EYLÜL  2009

Pancratium (Deniz Zambakları) cinsi, amaryllidaceae ailesine aittir. 16 adet çok yıllık soğanlı bitki türünü kapsamaktadır. Bu türler kumsal ve kayalık sahil bölgelerinde bulunmaktadır. Kanarya adaları, Batı Afrika, Namibia, Akdeniz Kıyılarından Tropik Asya’ya kadar dağılım gösterirler. Yaprakları iki sıra ince-uzun şerit şeklindedir. Çiçekler 6 petallidir.

Kum zambağı Pancratium maritimum: Anavatanı Akdeniz kıyıları, Güney Karadeniz ve Güney-Batı Avrupa’dır. Karadeniz kıyılarında nesli tükenmekte olan bir türdür.

Soğanları toprak yüzeyinden 20-30cm derinde bulunur, bu şekilde yazın susuz kalmazlar. Yaprakları ince uzun, hafif mavimsi yeşildir. Yapraklar sıcak Akdeniz güneşinde yazın bazen, bozulup kaybolmaktadır. Ağustos-Ekim ayları arasında çiçek açmaktadır. Çiçek sapı 30-40cm e kadar uzayabilir. Çiçekleri, beyaz-krem renkli 6 petalli ve hoş kokuludur, kokuları özellikle akşam saatlerinde hissedilir.

Tuzluluğa ve hafif donlara dayanıklıdır. Nemli topraklarda daha iyi yetişir. Üretimi tohumdan veya soğan köklerin ayrılması ile yapılır. Doğada henüz nesli tükenmek tehlikesinde olmayan, ancak insan yerleşimi nedeni ile doğal sahaları gittikçe azalan bir türdür. Bu nedenle Palmiye Merkezi tarafından korunması ve kültürde üretilmesi uygun olan bir tür olarak düşünülmekte ve ufak çapta üretimi yapılmaktadır.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 EYLÜL

2010 yılı ikinci grup stajyerleri Temmuz ayı sonu ve Ağustos ayında başladıkları stajlarını 31.Ağustos tarihine kadar bitirdiler. 22 Ağustos tarihinde, Ortaca’da bulunan Özgüneş Çiçekçilik seraları ve Göcek’te uygulama yapılan bir siteye teknik gezi yapıldı, gezi sırasında Ziraat Mühendisi Öner Özgüneş tarafından öğrencilere bilgi verildi.

Tuğçe Ateş “Palmiye Merkezi Kokulu ve Tıbbi Bitkileri”, Sadike Bıçakcı “Kemer-Antalya’da Peyzajda Kullanacağım 10 Egzotik Bitki”, Şeyma Yavuz “Kemer-Antalya’da Peyzajda Kullanacağım 10 Doğal Bitki” konulu sunumlarını başarı ile verdiler. 31 Aralık itibari ile, 2009 yılı tüm öğrencileri stajlarını başarı ile bitirmiş oldular.

Ağustos ayında çiçek açan iki bitkimizin fotoğrafları aşağıda görülmektedir. Allium (Allium senescens var. Calcareum) ve Nupher  lutea

PEYZAJDA 4. BOYUT -  AĞUSTOS  2009

Casuarina’lar, Avustralya ve Güney-Doğu Asya’da doğal olarak bulunan 17 kadar türü kapsar. Demir Ağaçlarının görünümleri ibreli ağaçlara benzemekle birlikte, hakiki ibrelilerden değillerdir. İnce yeşil dalcıkların üzerinde nodüller bulunur, her nodülden çepeçevre çok küçük yaprakçıklar çıkar. Erkek ve dişi çiçekler tek bir ağaçta ancak ayrı yerlerde bulunmaktadır. Kerestelerinin dansitelerinin yüksek ve sert olması nedeni ile demir ağacı denilmiştir.

Ülkemizde Casuarina equsitifolia türü bilinmekte ve kullanılmaktadır. Tuzlu taban suyu ve deniz suyu spreyine karşı oldukça dayanıklıdır. Taban suyu yüksek,  alkalinite problemi olan yerlerde bile rahatlıkla büyümektedir. Bu nedenle Merkezimizin bataklık arazisinde, rüzgâr perdesi olarak sıklıkla kullandığımız bir ağaçtır. RHS Bitki Ansiklopedisinin yazdığının aksine (dona dayanıksız olduğu bildiriliyor), -(6–8)°C soğuğa dayanmaktadır. Ayrıca kuraklığa da dayanıklıdır.

Demir Ağacının sert kerestesi, mobilyacılıkta ve inşaat sektöründe kullanılmaktadır. Ayrıca iyi bir şömine yakacağıdır. Demir ağaçlarının köklerinde yaşayan bazı bakteriler, hava azotunu, toprağa bağladıklarından, organik maddeden fakir toprakların zenginleştirilmesi amacı ile de kullanılmaktadır. Ancak düşen ölü dallardan çıkan bir madde nedeni ile etrafındaki bitkilere toksik olduğu ileri sürülmüştür. Palmiye Merkezi deneyiminde bu etki gözlenmemiştir.

Casuarina’nın üretimi tohum ile yapılmaktadır. Köklerinden kardeşlenme gösterdiği durumlarda kardeşlerin ayrılması ile ve çelikleme ile de üretilebilir. Uygun şartlarda çok hızlı büyüyen ve problemsiz bir ağaçtır, boyu 18–20 metreye kadar erişebilir. Budanmaya hassas değildir, çamlardan farklı olarak istenilen yerinden budama yapılabilir, her dal bir büyüme ucu oluşturacak kabiliyettedir. Rüzgâr ve ses perdesi amacı ile kullanılabildiği gibi, soliter olarak da kullanılabilir. Özellikle güney sahillerimizde, drenaj problemi olan, bataklık arazilerde kullanılabilecek bir ağaçtır.

Palmiye Merkezinde Demir Ağacının, Casuarina equsitifolia ve Casuarina glauca türleri bulunmaktadır.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 AĞUSTOS

20 Temmuzda stajyerler ile Kaunos antik kenti ve Ölemez Dağı’na teknik gezi yapıldı. Kaunos’ta, kazı ekip başkanı Prof.Dr.Cengiz Işık tarafından yeni buluntular hakkında geniş bilgi verildi. Daha sonra Doç.Dr. Zeynep Hanım tarafından Kaunos tanıtıldı. Ölemez Dağı yürüyüşünde, doğal ağaçlar ve bitkiler hakkında bilgi verildi.

Serap Yıldırım “İzmir’de Dış Mekânda Yetişebilecek Palmiye Türleri”, Nazlı Çal “Palmiye Merkezi Tropik Meyveleri”, Abdullah Çiğdem “Palmiye Merkezi Çalıları”, Gonca Doğan “Palmiye Merkezi Ağaçları”, Elvin Yöney “Palmiye Merkezi Su-Sulak Alan Bitkileri” konulu seminerlerini başarı ile vererek stajlarını tamamladılar.

Antalya Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünden 2, Bilecik Üniversitesi-Pazaryeri MYO Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bölümünden 1 ve Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünden 3 öğrenci den oluşan ikinci staj grubu, çalışmaya başladılar.

Botanik Bahçesi düzenleme ve etiketlenmesine devam edildi, bakımlar yapıldı. Fotoğraflarda ay içinde açan bazı bitkilerimizin çiçeklerini ve satışa sunulmak üzere saksıya alınan, bir Phoenix canariensis’ i görüyorsunuz

 

PEYZAJDA 4. BOYUT -  TEMMUZ  2009

Opuntia’lar, kaktüslerin dünyada en tanınan ve yaygın olan türünü oluştururlar. Doğal olarak diğer kaktüsler gibi, dünyanın batı yarı küresine aittirler. 15. yüzyıl sonunda Avrupalılar tarafından keşfedilip, dünyanın diğer kısımlarına taşınmışlardır.

Opuntia adı muhtemelen Eski Yunanistanda, değişik dikenli bitkilerin bulunduğu Locris Opuntia yöresinden alınmıştır. Opuntia cinsindeki türlerin sınıflandırılması günümüze kadar tam sonuçlandırılamamıştır. Genelde kabul gören, opuntia’ların gövdeleri yassı segmentlerden oluşan bir kaktüs cinsi olduğudur. Kaktüs ailesinin en yaygın olan bu cinsi, 181 doğal tür ve 10 doğal yolla oluşmuş hibridden oluşmaktadır. En bilinen tür Diken İnciri (Firavun İnciri) olarak bilinen Opuntia ficus-indica dır.

DİKEN İNCİRİ - Opuntia ficus-indica: İngilizcede Diken Armudu veya Hint İnciri olarak bilinen bu bitki, ülkemizde Diken İnciri veya Firavun İnciri olarak tanınmaktadır. Çalı veya ağaç şeklinde gelişebilir, boyu 600 cm e kadar uzayabilmektedir. Tam gelişmiş gövde kalınlığı 30–40 cm i bulabilir.

Gövde segmentleri gri-yeşil veya yeşil renktedir. Oval veya obavat segmentler değişiktir, uzun, kısa, dar veya geniş olabilir. Enli geniş gövde segmentleri üzerinde bulunan areolalar, birbirlerinden 2–5 cm uzaklıktadır, kenarlarında sarı veya kahverengi glokid (glochid) denilen kısa tüysü yapılar vardır, ancak bunlar kısa zamanda dökülürler. Glokid lerin yanında genelde 1 veya 2 diken bulunur. Sarı renkli çiçekleri, kâse şeklindedir 8–10 cm uzunluktadır ve ilkbaharda açarlar. 10 cm uzunluğunda, oval meyveleri genelde pembe renktedir, üzerlerinde ellendiğinde veya değinildiğinde, son derece kaşındırıcı tüyler içerirler.

Bugün dünyanın birçok yerinde dikimi yapılmakta ve meyvelerinden faydalanılmaktadır. Özellikle Güney Afrika, Avustralya ve Akdeniz çevresinde yetiştirilmektedir.

Kırmızı boya yapımında kullanılan cochineal böceğinin ana konakcısı olduğu için,  Diken İnciri özellikle Kanarya Adalarında bu böceğin yetiştirilmesi amacı ile de kullanılmaktadır. Meyveler çiğ olarak tüketilebildiği gibi, reçel, marmelat yapımında da kullanılır.

Çok yayılıcı olduğundan Güney Afrika’da dikenli olan tür yasaklanmış, dikensiz olana ise izin verilmektedir. Avustralya da da yayılmasının önlenmesi için tedbirler alınmıştır.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 TEMMUZ

Haziran ayı yoğun olarak, sulama ve bakım ağırlıklı geçti. Akdeniz Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünden 4 öğrenci ile 2 Peyzaj Mimarı ve Ege Üniversitesinden 1 Bioloji bölümü öğrencisi staja başladılar.

Botanik Bahçe bakımları yapıldı, 30 kadar yeni tür ve binden fazla bitki dikimi gerçekleştirildi.

Fotoğraflarda, Botanik Bahçesinde çalışma yapan stajyerler, satış bölümü havuzlarındaki nilüferler, ilk çiçeğini açan beyaz pontaderia cordata ve Tropik seramızda bu yıl bol meyveli mango ağacımız görülmektedir.

PEYZAJDA 4. BOYUT -  HAZİRAN  2009

Bugün tanıtacağımız Altın Süsen, dünyada yalnız Merkezimizin de bulunduğu, Köyceğiz Gölü havzasında yetişen, endemik bir bitkimizdir. Bazı kaynaklarda Hatay’da da bulunduğu bildirilmişse de, bu konuda bilimsel bir veri yoktur.

Dünyada koleksiyoncular tarafından aranan, bu çok değerli bitkinin üretimi Merkezimiz tarafından 2008 yılında gerçekleştirilmiştir. Üretimimiz isteyen botanik bahçelerine gönderilecektir. 2009 Haziran ayında ticari olarak da satışına başlanacaktır.

Altın süsen (İris xanthospuria), İris ailesinden, rizom kökleri olan, çok yıllık bir bitkidir. Aşırı soğuk olmadıkça her dem yeşildir, yaprak yüksekliği 30 ila 80 cm kadar olabilir. Doğasında bataklık arazilerde olmasına karşın, sulamak şartıyla her ortamda yetiştirilebilir. Bununla birlikte tercihi nemli toprak ve bol güneştir.

Ülkemizde yaygın olarak bulunan ve Avrupa’da da peyzajda sıklıkla kullanılan Sarı Süsen (İris psudoacorus) dan farklı olarak, petallerinin (çanak yaprak) ortasında kahverengi lekeler yoktur. Altı petallidir, petallerin üçü dik durur, diğer üçü dışa sarkıktır. Çiçeklerin her birinde üç adet stamen (erkek organcık) bulunur.

Soğuğa dayanıklı olduğu bildirilmiş ise de, kaç derece soğuğa dayandığı hakkında, bilimsel bir çalışma yoktur. Üretimi tohumdan veya kardeşlenme gösteren rizom köklerin, ayrılması ile yapılır. Merkezimizde üretim ve dayanıklılık çalışmaları devam etmektedir.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 HAZİRAN

Mayıs ayında az da olsa yağışlar devam etti. Bahçede düzenleme ve bakım işlerine devam edildi. Bu arada bahçemizde dikili bulunan yaklaşık 9 metre yüksekliğindeki Kraliçe Palmiyemiz, inşaatı devam Botanik Bahçemiz giriş kapısı içindeki yerine götürülerek dikildi.

27 nisanda, emektar köpeklerimizden Şaşkın’ı kaybettik. Bir süre önce memesi yakınında bir tümör nedeni ile ameliyat geçen Şaşkın’da rabdomyosarkom tanısı konulmuştu. Şaşkın, daha önce kaybettiğimiz, annesi Şirin, Orfe ve Shapo’nun yattıkları ormanımız içindeki yere gömüldü.

İlk defa açan çiçekli bitkilerimizden birkaçının fotoğrafını görmektesiniz.

PEYZAJDA 4. BOYUT -  MAYIS  2009

Agav’lar Meksika, ABD, ve Orta Amerika ülkelerinde doğal olarak bulunan 250 kadar türü kapsamaktadır. Ailenin ortak özelliği, etli yapraklı (sukkulent) olmaları ve yaprakların rozet şeklinde dağılımıdır. Agav’ların büyük bir kısmı monokarpik (hayatında bir defa çiçek açar ve ölürler) dir.

Tanıtacağımız Agave geminiflora, Agave’lar içinde en yumuşak yapıya sahip olanlardandır. Genelde agave’ların rozet yaprakları ne kadar ince ve narin olursa, dona dayanıklılıkları da o kadar az olmaktadır. Bu nedenle Agave geminiflora da ancak kısa süreli –2 C derece soğuğa dayanabilmektedir. Kısa ömürlü agavlar arasındadır, 8-10 yıl gibi bir yaşam süresinden sonra çiçek açar ve ölürler.

Doğal olarak Meksika’nın Nayarit eyaletinde, 900–1200 metre yükseklikte, meşe ormanlarında bulunmaktadır. Gölgeye dayanıklı, ancak bol su isteyen bir agavdır. Genelde tek gövdelidir, büyüdüğünde çapı 60-90cm i geçmez. Yaşlı bitkilerde bazen çok kısa bir gövde görülür, bu gövde 100–200 adet yaprak ile sarılmıştır. Yaprakları ince uzun ve yumuşaktır. Dar yaprakları 6–12 mm genişliğinde ve 40–60 cm uzunluğundadır. Yaprak kenarlarında ince filamentler (ince telcikler) vardır ancak bunların yapısı son derece pürüzsüzdür. Koyu yeşil renkli yaprakları kolaylıkla bükülebilir.

Agave geminiflora’nın ince uzun çiçek çapı 250-350cm yüksekliğe ulaşır. Çiçek sapının üst 2/3 kısmında bulunan çiçekler, çift olarak dizilmiştir, bu nedenle Latince ikiz çiçekli anlamına gelen geminiflora olarak adlandırılmıştır. Sarı renkli çiçeklerin kaideleri kırmızı veya mor renktedir.

Agave geminiflora var. Atricha Trelease adlı varyetede, yapraklar daha kısa, daha sert ve filamentsizdir. Bu bitkilerin çapı da 25–35 cm i geçmez.

Agave geminiflora’nın üretimi tohum ile yapılır. Bazı diğer agave’ların aksine kardeşlenme göstermez,  ancak çok sık dikildiği durumlarda bazen birkaç baş verdiği veya kardeşlenme gösterdiği bildirilmiştir. Kültürde; don olmayan yörelerde, en iyi formu alması için, bahçede güneş altına dikilmelidir. Don tehlikesi olan yerlerde ise geniş bir saksıda güzel bir şekilde büyür, gölgeye tahammül gösterir, ancak sulaması aksatılmamalıdır.

Peyzajda kullanımı: Simetrik bir şekilde dizili çok sayıdaki yaprakla çok güzel bir görünüm sergileyen Agave geminiflora kendi başına bir ilgi kaynağı ve peyzaj bitkisidir. Çok yıllık ve renkli bitkiler arasında vurgu bitkisi olarak kullanılabileceği gibi, gruplar halinde de çok güzel bir görüntü sergiler. Saksı bitkisi olarak, yürüyüş yolu kenarında dizili veya bir havuz kenarında soliter olarak da ilgi çeker.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 MAYIS

  Uzun süren bir kıştan sonra, Köyceğiz’de havaların ısınmasının Nisan ayında başlaması ile tüm bahçe ve seralar, açan çiçekler ile bir renk cümbüşüne dönüştü.

 18 Nisanda, Bodrum’dan Kar Sanat Derneği; Başkan Gülderen Erdoğmuş, Nihan Atlı Simpson ve kadim dostumuz Gülnar Önay dâhil 30 kişilik bir grupla Merkezimizi ve Botanik Bahçemizi ziyaret ettiler. Bir diğer önemli ziyaretçi grubu 26 Nisanda Botanik Bahçemizi ziyaret eden İnternational Dendrology Society üyeleri oldu, dostumuz Lady Daunt öncülüğü ile bahçemizi gezen 22 kişilik grup, öğle yemeğini bahçemizde piknik yaparak aldılar. 27 Nisanda Ortaca Meslek Yüksek Okulu Seracılık öğrencileri, Öğretim Görevlisi Oral Şahin eşliğinde bahçemizi ziyaret ettiler.

 Mart ayı sonunda sekreterimiz Sevil Selvili, kent değişikliği nedeni ile görevinden ayrıldı. Sevil hanıma hizmetleri için teşekkür ediyor, yeni hayatında da başarılar diliyoruz.

PEYZAJDA 4. BOYUT -  NİSAN  2009

Kniphofia, Tropik ve Güney Afrika da, dağlık bölgeler ve özellikle dere kenarları ve sulak alanlarda bulunan 70 kadar türü kapsayan bir cinstir. Fener Çiçekleri çok yılık (perennial) bitkilerdir. Çoğu tür rizomları vasıtasıyla kardeşlenme gösterir. Çiçekleri, uzun sap üzerinde sarı, turuncu, kırmızı, beyaz veya bunların karışımı renktedir. Fener biçimindeki, parlak, çekici renkli, çiçekleri nedeni ile Fener Çiçekleri olarak adlandırılmışlardır.

Her çiçek gurubu, fotoğrafta görüldüğü gibi, dairesel şekilde sıralanmış, birçok küçük boru çiçekten oluşur. Çiçekleri arılar için çekicidir. Yaprakları türe göre 10cm ile 100cm arasında değişir. Yapraklar, yaprak döken türlerde ot gibi ince, her dem yeşil türlerde ise geniştir.

En tanınan türü Kniphofia uvaria’dır. Günümüzde birçok hibritleri üretilmiştir, hibritlerin boyları 50-180cm arasında değişmektedir. Peyzajda daha fazla, dayanıklı ve gösterişli hibrid türler kullanılmaktadır. Bazı türler dona dayanıksız iken, diğerleri hafif veya orta derece dona dayanıklıdır. 

Dikim ortamı için çok seçici değildir, ancak geçirgen, humustan zengin, hafif kumlu topraklarda daha iyi gelişme gösterir. Güneş altında olabildiği gibi, yarı gölgede de yetişebilirler. Üretimi ilkbaharda dikilen tohumlardan veya ilkbahar sonunda rizom köklerin ayrılması ile yapılır.

Peyzajda az veya çok sayıda bitkiden oluşan grup halinde kullanılmaları, çiçek açtıklarında, çok belirgin vurgu efekti yaratmaktadır. Orta ve uzun boylu hibridler, kısa yer örtücüler ile uzun çalı veya ağaçlar arasında ara geçiş için de kullanılabilir.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 NİSAN

  Mart ayı özellikle, Belçika’dan ithal ettiğimiz yeni tür Su-Sulak alan bitkisi türlerinin dikimi ve önceki yıllardan koleksiyonumuzda bulunan, su bitkisi türlerinin çoğaltılması ile geçti. Nilüferler ile birlikte su-sulak alan bitkisi tür sayımız 160 ı geçti. Koleksiyonumuzdaki Su-Sulak alan bitkilerinin büyük kısmının ticari üretimine de başlandı. Ayrıca bu yıl ilk defa, 1,5 Lt saksıda ekonomik nilüfer üretimine başlandı. Üretilen sarı, şeftali, pembe, kırmızı ve beyaz renkli standart nilüfer satışı Mayıs ayında başlayacaktır. 

WEB sitemizin,  Su – Sulak alan bitkileri bölümü tümüyle yenilendi, ilgili bölümde tüm bitkilerimizin fotoğraflarını görebilirsiniz >> http://www.palmiyemerkezi.com/sulakalan.htm

Merkezimizin 2009 Yaz stajı için öğrenci seçimleri Mart ayında gerçekleştirildi. Bu yılın stajyer kontenjanımız dolduğundan yeni müracaatları alamadığımızı üzülerek bildiririz.

PEYZAJDA 4. BOYUT -  MART  2009

Agav’lar Meksika, ABD, ve Orta Amerika ülkelerinde doğal olarak bulunan 250 kadar türü kapsamaktadır. Ailenin ortak özelliği, etli yapraklı (sukkulent) olmaları ve yaprakların rozet şeklinde dağılımıdır. Agav’ların büyük bir kısmı monokarpik (hayatında bir defa çiçek açar ve ölürler) dir.

Meksika’da 125 ten fazla Agav türü bulunmaktadır, burada tanıtacağımız Kraliçe Viktorya Agavı: Agave Victoriae Reginae çok kimse tarafından, Agav’ların en zarifi olarak kabul edilir. Bu Agav’ın ticari olarak da değerli olması yalnız zarafetinden değil, aynı zamanda yavaş büyümesindendir. Bitki genelde soliter (tek gövdeli) dir, bazen de kardeşlenme gösterir.

Kraliçe Viktorya Agav’ı bugün Meksika’da soyu tükenmekte olan bitkiler arasındadır, bu nedenle Devlet koruması altındadır.

Bitkinin çapı genelde 50 cm yi geçmez ender olarak 70 cm yi geçtiği bildirilmiştir. Koyu yeşil yaprakları 4–5 cm kalınlığında ve 15–20 cm uzunluğundadır. Üçgen şeklindeki yaprakların kenarları beyazdır. Yapraklar rozet şeklinde, sık olarak dizilmişlerdir.

Genelde 20 yaştan sonra, 3–4 m uzunluğunda bir sap üzerinde çok sayıda,  kenarları kırmızı-mor çizgili, krem renkli çiçekler açar. Çiçekler meyve ve tohuma dönüştükten sonra bitki ölmektedir.

Kraliçe Viktorya Agav’ının en büyük isteği güneştir, susuzluğa dayanıklıdır. Kışın kısa süreli -12° C soğuğa da dayanır. Üretimi tohum veya kardeşlerinin ayrılması ile yapılır. Variagata (alacalı yapraklı) ve kompakt (sık yapraklı) kültürleri mevcuttur.

Kaya ve kaktüs bahçelerinde soliter, çoğunlukla gruplar halinde kullanır. Ankara gibi, derecenin -12°C ın altına düştüğü yörelerde, saksıda yetiştirilmesi, kışın korunaklı bir yere alınması uygun olur.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 MART

  2009 Şubat ayı da, Ocak ayı gibi bol yağışlı geçti. Ocak ayında Köyceğiz Gölünün taşması sonucu su altında kalan, yaklaşık 1500 m² yeni satış bölümü açık sergi sahası, tümüyle ortalama 15 cm yükseltildi. Drenaj yolları yapıldı.

  Üretim ve bakımlara devam edildi. Yıllık üretim programına alınan yeni tür bitkilerin tohumları dikildi.

Merkezimiz elemanlarının yılın ilk yemekli toplantısı, 22 Şubat Pazargünü Alila Otel salonunda yapıldı. 

PEYZAJDA 4. BOYUT -  ŞUBAT  2009

Bahçenize yalnız kimsede olmayan ağaç değil, aynı zamanda kuşların da ilgisini çeken, küpe çiçekli bir ağaç mı istiyorsunuz, yanıtımız Afrika Küpe Ağacı: Halleria Lucida’dır.

Afrika Küpe Ağacı scrophulariaceae ailesinden, herdem yeşil, genellikle çok gövdeli büyük bir çalı veya küçük bir ağaç görünümünde olan bir bitkidir. Doğada Güney Afrika’nın güney doğu ve güneyinden, kuzeyde Zimbabwe’ye kadar olan bölgede bulunur. Parlak yeşil yaprakları ve aşağı sarkan dallarıyla güzel bir görünümü vardır. Halleria adı, Gottingen Botanik Enstitüsü profösörlerinden Alberectht von Haller’e atfen verilmiştir. Halleria, Yemen, Madagaskar Etopya ve Güney Afrika da bulunan on türden oluşan küçük bir cinstir. Lucida Latince parlak anlamındadır, yaprakların görünümü dolayısıyla verilmiştir. Doğada gövdesi 2–5 metreyi geçmemekle birlikte, kültürde 20 metre yüksekliğe kadar uzadığı bildirilmiştir.

Gövde soluk gri veya kahverengidir, kabuğu yukarıdan aşağıya hafif çatlaklar gösterir. Küçük, boru şeklindeki çiçekler kırmızı, sarı veya turuncu renkte olup yaprakların dala birleştiği kısımdan tek veya salkım şeklinde çıkar. Çiçeklenmesi genelde sonbaharda başlayıp yaza kadar devam eder. Çiçekler yapraklar arasında saklıdır, küçük bitkilerde fazla dikkati çekmez.

Bir santimetre çapındaki yuvarlak yeşil meyveleri olgunlaşınca siyah renge döner ve yumuşar. Meyveleri yenilebilir ancak tadı yoktur. Bununla birlikte kuşlar için iyi bir gıda kaynağıdır.

Zulu kabilesi geleneksel tedavide Halleria Lucida’yı deri ve kulak hastalıklarında kullanmaktadır. Kulak ağrılarında kurutulmuş yapraklar ıslatıldıktan sonra kulağa sıkılmakta ve ağrıyı geçirmektedir. Gene kötü ruhlara karşı koruyucu olduğuna inanılır bunun için dalları tütsü gibi yakılır.

Afrika Küpe Ağacı büyütülmesi kolay ve dayanıklı bir ağaçtır, birçok şarta adapte olabilmektedir, -7°C dona dayanmaktadır bununla birlikte genç fidanların dondan korunması gerekir. İdeal olarak iyi drenajlı, besinden zengin toprak ve devamlı sulama ister, ancak kuraklığa dayanıklıdır.

Peyzajda, Afrika Küpe Ağacı küçük bahçelerde, ufak bir vurgu ağacı olarak kullanılabilir. Daha geniş alanlarda guruplar halinde gölge temin etmek için kullanılabildiği gibi çok yüksek ağaçların altında yarı gölgeye de dikilebilirler. Yine Peyzajda doğal çit olarak kullanılmaktadır. Büyük saksılarda da güzel bir görünüm oluşturur. Afrika da özellikle Arı kuşları ve meyve suyu ile beslenen kuşları çeker.

Afrika Küpe Ağacı kolaylıkla tohum veya çelikten üretilir. Genç bitkiler 2. yaşlarında çiçek açmaya başlarlar. Tohumlar İlk ve Sonbaharda dikilmeli çimlenmeleri için 25°C ısı sağlanmalıdır. Çelikleme ile üretim, ilkbahar, yaz başı veya sonbaharda yapılabilir.

 

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 ŞUBAT

Son yılların en yağışlı Ocak ayını geçirdik. 6 Ocakta şiddetli dolu yağdı. 9 Ocakta baş bahçıvanımız Ali Akpınar ağaç budaması sırasında merdivenden düşerek kafa travması geçirdi, 10 gün hastanede yattıktan sonra dinlenmesine evinde devam etmek üzere hastaneden çıkarıldı.

20 Ocak tarihinde yöneticimiz Dr. Ragıp Esener, su-sulak alan bitkileri ile ilgili araştırma, sipariş için, dört günlük süre ile, Hollanda ve Belçika’ya gitti.

23 Ocak saat 10 dolayında patlayan ani fırtına da rüzgâr 100 Km/saat hıza ulaştı, Merkezimiz tabelası ve bazı seralarımız hasar gördü, bu arada birçok ağaç yıkıldı, saksılar devrildi.

PEYZAJDA 4. BOYUT -  OCAK  2009

Acca’lar Mersingiller ailesinden (Myritaceae) iki tür bitkidir. Ancak daha fazla eski adları Feijoa ile tanınırlar. Brezilya’lı botanist Silva Feijo tarafından adlandırılmışlardır. Brezilya, Uruguay ve Arjantin’in subtropikal bölgelerinde doğal olarak bulunmakta, her iki tür de 4,5 m yüksekliğe ve genişliğe erişmektedir.

Acca’lar gösterişli ve çekici çiçekleri ve yenen meyveleri için yetiştirilirler. Bitkiler yapraklarını dökmezler. Toprak için çok seçici değillerdir. Süzek toprakları tercih etmekle birlikte, alkali ve asit ortamlarda, kurak ve nemli toprakta da yetişirler. Işık gereksinimleri fazladır, güneş gören ortama dikilmelidirler.

İklim olarak, don olmayan sıcak ortamı tercih ederler. Meyve vermeleri ve meyvelerinin olgunlaşması için don olmayan bir ortam gerekir. Bununla birlikte hafif dondan zarar görmezler. Üretimleri tohumlarının ilkbaharda dikilmesi veya yazın alınan yarı sert çeliklerle yapılır.

Kaymak Ağacı: İki tür Acca dan tanınanı ve kültürde kullanılanı ülkemizde Kaymak Ağacı olarak bilinen, Acca sellowiana (Feijoa sellowiana) dır. Sellowiana adı, bitkiyi 1819 yılında bulan Sellow adındaki Alman gezginden gelmektedir. Kaymak Ağacı’nın bir adı da, Ananas Guava’sıdır.

Kaymak Ağacı üretimi ülkemizde, Marmara ve Karadeniz Bölgelerinde, yaygın olmamakla birlikte yapılmaktadır. Bitki meyve yetiştirilmesi amacı ile standart ağaç (100–150 cm den dallandırılan tek gövdeli ağaç) olarak yetiştirilir. Meyve amacı ile yetiştirilecek ise fidanların arası 4–5 X 2–3 m olmalıdır. Bu şekilde dekara 60–120 bitki dikilebilir. Ağaçlar 3–4 yaşında meyve vermeye başlarlar. Ağaçların verimli ömrünün 50 yıl kadar olduğu bildirilmiştir.

Feijo bitkisi hermafrodittir, yani aynı ağaçtaki çiçeklerde erkek ve dişi organcıklar bulunur. Bu nedenle tek bir ağaç bile meyve verir. Ancak ürünün fazla olması için başka ağaçlardan tozlaşma öngörülür. Meyveler 5 cm uzunluğunda yeşil renkte ve ovaldir. Toplandıktan bir hafta sonra olgunlaşırlar. 100 gr meyve 35 kaloridir. C vitamini, kalsyum ve iyot yönünden zengindir.

Peyzaj amacı ile kullanımda, genelde alttan çıkan çok gövdeli çalı formu tercih edilmektedir. Yaprakları gri-yeşil 6–7 cm uzunluğunda oval veya eliptik şekilde ve altları tüylü beyaz renktedir. Yazın açan çiçekleri 4 cm çapında, taç yapraklar (petaller) mor-kırmızı, kenarları beyaz, stamenleri ise dik, uzun koyu kırmızı renkte, uçları (polen keseleri) sarı-beyazdır.

Peyzajda özellikle, herdem parlak yeşil yaprakları ve yaz ortasında açan çok gösterişli çiçekleri nedeni ile kullanılmaktadır. Genel olarak ülkemizde zeytinin yetişebildiği coğrafi bölgelerde kullanılabilir.

 

AYIN HABERLERİ                                                     2009 OCAK

Son yılların en sıcak Aralık ayını yaşadık. 20 Aralık tarihine kadar don ve ciddi bir soğuk olmadı. Sera ve Botanik Bahçesi bitkileri, büyüme ve çiçeklenmeye devam ettiler. Elverişli hava koşulları nedeni ile bu yıl, geç sonbaharda çiçek açan bitkilerin tam çiçeklenmelerini görme ve tohumlarını elde etme olanağımız oldu. Fotoğraflarda sonbahar çiçek açan ağaçlardan Dombeya (Dombeya burgessie) ve Yol Hatmi (Hibiscus mutabilis) nin çiçekleri ile kışın kızaran yaprakları ile Cennet Bambusu (Nandina domestica) görülmektedir.

7 Aralık Pazar günü kaktüs grubu üyelerinden 12 kişilik bir grup Botanik Bahçemizi ziyaret etti. Kış hazırlıklarımız, seralara ikinci kat iç naylon çekilmesi, bitkilerin kış gübrelemesi çalışmaları ile devam edildi.

 

 

 

Sayfa Başı