Aloe veranın 5000yılı aşkın bir süredir,
insanlar tarafından kullanıldığı tahmin edilmektedir. Bu kadar
uzun süre içinde, mucize vasfını hiç kaybetmeden günümüze
popüler bir bitki olarak gelmiştir. “Ölümsüzlük Bitkisi”
adı eski Mısır’lılar tarafından kullanılmıştır. Aloe vera
firavunların cenaze törenlerinde kullanılmaktaydı. Nefertiti ve
Kleopatra’nın güzelliklerini bu bitkiye borçlu oldukları
söylenmiştir. Kleopatra’nın, meşhur güzellik banyosunu, keçi
sütü ve Aloe vera karışımı ile yaptığı da rivayet
edilmektedir.
Mezopotamya, Nippur antik kentinde bulunan, MÖ
2000 yıllarında yazılan Sümer kil tabletlerinde, Aloe vera
faydalı bitkiler arasında gösterilmektedir. Firavun Amen-Hotep I
zamanında MÖ 1500 yıllarında yazılan Ebers Papirüslerinde, aloe
ve kullanıldığı alanlardan geniş olarak bahsedilmektedir. Ebers
papirüsünü yazan bilgenin, değişik kaynaklara ve kendi
zamanından daha eskilere dayanarak yaptığı aktarmalar, bu
bitkinin eski Mısır’da kullanımının çok daha eski tarihlere
dayandığını ortaya koymuştur.
Yazarın notu: Ebers
papirüsü: Alman Eski Mısır Dili uzmanı Georg Ebers tarafından
çözülen papiruse yazılmış yazılardır. Ebers zengin iş adamı
ortağı Herr Gunther ile birlikte bu papirüsleri, 1872 yılında
bir Mısır’lıdan satın alarak Almanya’ya getirmişlerdir.
Mısır’lının bu papirüsleri Thebes yakınındaki El Assasif
kentinde, bir mezardaki mumyanın kucağında bulduğu
bilinmektedir. Yazılanlar çözüldükten sonra bu papirüsler
Leipzig Üniversitesine verilmiştir.
Papirüs “Cyperus papirus” tropik ve
subtropik bölgelerde bulunan, sulak alan ve bataklıklarda
yetişen uzun ince ot ile kamış arasında bir bitkidir. Ülkemizde
iç mekanda sıklıkla kullanılan, Akdeniz sahil kuşağımızda ise,
dış mekanda da yetişen Japon Şemsiyesi “Cyperus alternofolius”
ile yakın akrabalığı vardır. Kağıt yapmak için, bu bitkilerin
ince uzun gövdeleri bir bıçakla yukarıdan aşağıya çizilerek,
kabuk ince bir tabaka halinde açılır. Bu ince levhalar, düz bir
zemin üzerinde yanyana yayılıp, üzerlerine çekiç vurularak, tek
bir levha haline getirilirler, sonra güneşte kurutularak papirüs
kağıdı elde edilir. Palmiye Merkezinde bu iki tür bitki
örnekleri mevcuttur.
Eski Mısır’da tıp ve ilaç, karmaşık şekilde
ruhsal hayatla bağlantı göstermekteydi. Büyü, hayatı ve
iyileşmeyi sağlayan tanrılara yakarma amacı ile yapılırdı. Bu
tanrıların başında İsis ve Ra gelmekteydi. Aloenin o devirde
kullanımı, farmakolojik olduğu kadar, ruhsal (manevi) olarak da
tedavi edici olmaktaydı.
Bir hikayeye göre MÖ 333 yılında, Büyük İskender
İran’ı ele geçirdikten sonra, hocası Aristotle’nin tavsiyesine
uyarak, Aloe vera elde etmek için Sokotra adasını ele
geçirmiştir.Büyük İskender ada ahalisini kovarak, buradaki
Aloe veraları, yaralı askerlerinin yaralarının iyileştirmesi
için kullanmıştır. Sokotra Adası Doğu Afrika’da Aden ve Somali
arasındadır. Sokotra adasında 5 ayrı aloe dikim sahası
bulunmuştur, ancak bu dikim sahalarının, Çin, Hindistan, Tibet
ve Malezya ile ticaret için yapıldığı sanılmaktadır. Adanın
Büyük İskender’in ele geçirdiği bilinen topraklardan 2500 km
uzakta olması, bu hikayenin doğruluğuna şüphe düşürmektedir.
İskenderiye’ki Tıp Okulunda eğitim gören,
Yunan’lı doktor ve bilim adamları da Aloe verayı geniş
olarak kullanmıştır. Yunan farmakolok Celsius (MÖ 25-MS 50)
Aloe veranın, barsak boşaltıcı etkisi (purgatif) olduğunu
yazmıştır.
MS 2-3. yüzyıllarda Aloe vera batılı tıp
doktorları tarafından da sıklıkla kullanılmaya başlanmış ve
Avrupa ilaçları arasındaki sağlam yerini almıştır. Yaralanma,
ülserlerde, basurda, mide yakınmalarında, saç dökülmesinde,
uykusuzluk durumlarında, ağız ve dişeti hastalıklarında,
yanıklarda, kabızlıkta, glokom, hazımsızlık, böbrek
hastalıklarında kullanıldığına dair birçok raporlar vardır.
Aloe veranın Amerika
kıtasını yayılması, İspanyol’ların Güney Amerika kıtasına
girmeleri ile başlamıştır. Aztek İmparatorluğunun İspanyollar
tarafından ele geçirilmesiyle, Aloe vera Orta Amerika ve
Meksika’ya yayılmıştır. Bu bitkinin yaygınlaşması ve yeni
bulunan kıtada, tıpta kullanılmasını Jesuit Papazlar
sağlamıştır. Bu papazlar, okullarında, öğretmenlik ve tıp
dallarında eğitim aldıklarından, aloe veranın değerini ve
kullanıldığı yerleri bilmekteydi ve gittikleri her yere
getirdikleri fideleri dikerek, aloe veranın Amerika Kıtasında
yaygınlaşmasını sağlamışlardır.
Aloe adının arapça “alloeh” kelimesinden
geldiğine inanılmaktadır. Alloeh Arapçada acı ve parlak madde
anlamında kullanılmaktadır, bu da aloenin özelliklerine
uymaktadır. Aloe verayı, Araplar sabir veya sabr,
Suriyeli Arap’lar sabhra veya sebara olarak adlandırmışlardır.
Lübnan’daki Sabhra Vadisi’nin tercümesi, Aloeler Vadisidir.
Ülkemizde Aloe ye sarı sabırlık, Agave americana’ya ise
sabırlık adı verilmektedir.
ALOE VERA’NIN
KİMYASAL BİLEŞİMİ |
Aloe vera’nın kimyasal analizi incelendiğinde,
lignin, saponin, anthraquinon, enzim, vitamin, mineral,
monosakkaridler, polisakkaridler, yağ asitleri, salisik asit ve
aminoasitler gibi çok çeşitli elemanlar olduğu görülmüştür.
Aloe vera’nın vücut dokularına işleme yeteneği,
mikrop, mantar ve virüs öldürücü etkisi, yeni hücre yapımını ve
yara iyileşmesini sağlaması, sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı
etkisi, barsakların çalışmasını arttırması ve vücuttan
istenmeyen zararlı maddelerin atılmasını sağlaması, vücudun
bağışıklık sisteminin kuvvetlendirmesi, yaralara olan anestezik
(ağrı kesici) etkisi, ölü dokuların ortadan kaldırılmasının
sağlanması gibi çok yönlü etkilerini nasıl gösterdiği uzun
süredir merak konusu olmuştur.
Bitkinin bileşiminin yalnız %1 inde 75 den
fazla besleyici element bulunmuştur. Bu kadar küçük miktarda
bulunan bu bileşiklerin, nasıl bu kadar yararlı etkiler
yaratabildiği bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Bugün bu
mucizevi etkilerin, bitki yapısında bulunan dünyada bilinmeyen
bir maddeden değil, içinde bulunan, çok çeşitli elementlerin en
uygun oranda karışımı ile “sinerjik” (biri birlerinin kuvvetini
arttırıcı) etki göstermesinden dolayı olduğu anlaşılmıştır.
Çok kısa olarak Aloe vera’nın içinde
bulunan maddelerin, 8 grup altında vücutta ne görev yaptığına
bakalım.
1. Saponin, lignin
ve anthrakinonlar
·
Saponin: Mikroplara
karşı, antiseptik özellik
·
Lignin : Cilde kolayca işler, yanlarındaki diğer maddeleri de
cildden içeri taşır.
·
Anthrakinonlar: Bitki özsuyunda bulunan 12 antrokinonun en
önemlileri, Aloin ve Emodin dir. Her ikisi de mikrop ve virüs
öldürücü özellikleri dışında, kuvvetli ağrı kesicidir. Ayrıca
laksatif (barsak yumuşatıcı) özellikleri vardır. Barbaloin,
İzobarbaloin analjezik ve antibiotik etkiye sahiptir. Anthranol,
Anthracene ve Aloetik asit, yan etkileri olmadan antibiyotik
etki gösterirler. Aloe emodin, bakteri öldürücü ve barsak
yumuşatıcı etkiye sahiptir. Kinnamik asit esteri, ağrı kesici ve
uyuşturucudur, aynı zamanda ölü dokuların parçalanmasına
yardımcı olur. Krizofanik asit, deri üzerindeki mantarlara
öldürücü olarak etki eder. Eterel yağ, ağrı kesici ve
trankilizan (yatıştırıcı) dır. Rezistannol’un bakteri öldürücü
özelliği vardır.
2.Vitaminler
Aloe vera nın yapısında Vitamin A (beta-carotene),
Vit.B1(thiamine), Vit. B2(riboflavin), Vit. B3 (niacin), Vit. B6
(pyridoksin), Vit. B12, Kolin, Vit. C, Vit. E, Folik asit
bulunmaktadır. Bu vitaminlerin herbirinin vücut çalışmasında ve
bazı önemli maddelerin yapımında büyük rolleri vardır. B3, B6 ve
B12 vitaminlerinin, yine aloe yapısında olan çinko, manganez ve
krom gibi mineraller ile kombinasyonu, beyin fonksiyonları
üzerine olumlu etki yapmaktadır. Bütün bu vitaminler genel vücud
sağlığı için gereklidir ayrıca bu vitaminlerin bir çoğu çeşitli
enzimlerin imalinde rol almaktadır.
3.Enzimler
Aloe vera da fosfataz,
amilaz, bradikininaz, katalaz, sellülaz, kreatin, fosfokinaz,
lipaz, proteolitaz gibi enzimler bulunur. Bu enzimlerin çoğu
sindirimde rol oynamaktadır.
4.Mineraller
Aloe vera da bulunan
20’den fazla mineralin en önemlileri: kalsiyum, krom, bakır,
demir, magnezyum, fosfor, potasyum, selenyum, sodyum ve
çinko’dur. Minerallerin çoğu, enzim sistemlerinin çalışması için
gereklidir.
5.Şekerler
Aloe vera,
hem glikoz ve fruktoz gibi monosakkaritleri hem de acemannan
gibi polisakkaritleri içerir. Taze Aloe vera jelinde
bulunan polisakkaritlerin yaklaşık % 90 nını oluşturan acemannan,
özellikle bağışıklık sistemin güçlendirilmesinde önemli rol
oynar, ayrıca virüslere karşı etkilidir. Acemannan tümor
hücreleri ve enfeksiyonla mücadelede rolü olan akyuvarların
üretimini arttırır. Akyuvarların artması ile yara iyileşmesinin
de hızlandığı gösterilmiştir.
6.Steroidler
Aloe vera nın
içerdiği bitki steroidlerinden en önemlileri: Kolestorel,
kampesterol, ß-sisosterol ve lupeoldür. Bunlar önemli
antienflamatuar (iltihap önleyici) ajanlardır. Ayrıca lupeolun
antiseptik (mikrop öldürücü) ve ağrı kesici özelliği vadır.
7.Salisilik asit
Aspirinle aynı kimyasal yapıya sahip olan
salisilikasit aloe sıvısında bulunan aloin’nin bir yıkım
ürünüdür. Antibakteriyel ve antienflamatuar özelliğe sahiptir.
8.Amino asitler
Amino asitler insan vücudu için hayati öneme
sahip yapı taşlarıdır. İnsanlar için gerekli olan 22 amino
asitten 8 tanesi vücutta imal edilemez, bunlar dışardan
sağlanmak zorundadır. Aloe verada bu 8 ana amino asitten 7’si
bulunmaktadır. Ayrıca vücudumuz için gerekli diğer 14 amino
asitin 11’i Aloe vera’da mevcuttur.
|